Türkiye’de Muhafazakarlık Battı

114

Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafya, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında adını koymakta zorlandığımız güçler tarafından yeniden düzenleniyor.

Bu düzenleme; sözde kalmaya mahkum bir “devrim” tanımlaması adı altında, halk kullanılarak ama yine halkı daha da köleleştirmek için yapılıyor.

Kendisini geçmiş tarihlerde müteaddit defa BOP’un eşbaşkanı olarak ilan etmiş olan Başbakan Erdoğan’da, bahsettiği eş başkanlığın ne anlama geldiğini tarif etme çabasına düştü.

Erdoğan’a göre olayın tarifi;  “BOP, Türkiye’deki kadar hiçbir yerde yanlış anlaşılmadı. Kılıçdaroğlu bana “Obama’nın eş başkanı” diyor. Ama projede üç ülke; Türkiye, İtalya ve Yemen eşbaşkandı. Ama proje doğmadan öldü. Bize düşen bu projede, kadın hakları ve demokratikleşme idi. Proje ilerleseydi kazanımlar sağlasaydık fena mı olurdu? Cumhuriyet tarihinde suçu hep Batıya attılar. Siyonistler şöyle yaptı, böyle yaptı. Sen ne yaptın? Gardını alsana. Sen adam değil misin? Senin gardın düşmüş. O geldi vurdu, bu geldi”dir.

Erdoğan’ın bu sözleri, kendisinin de içinden çıktığı ve devamlı mağduriyet esası üzerine siyaset yapan, siz adına milli görüş mü, ümmetçilik mi, ılımlı siyasal İslamcılık mı, yoksa muhafazakarlık mı dersiniz bilmem ama, ne derseniz deyin bir siyasal anlayışın batışının ifadesidir.

Osmanlı – Türk Devletinin son dönemlerinden itibaren müslüman Türk halkı,  siyonistler ve masonlar üzerinden devamlı bir evham yaratılmak suretiyle korkutulmuştur.

Siyonistler ve masonlar elbette vardır. Bir emelleri de bulunmaktadır. Ancak müslüman Türklerin bu vesile ile korkutularak, birilerinin iktidarına taş döşenmesi aksine yine Türk milletine bu gün olduğu gibi, çok zarar vermiştir.

Aslında Başbakan Erdoğan’ı, Allah şaşırtmaktadır. Kendisi de iktidar olurken kullandığı ve sıkıntıları siyonistlere ve masonlara yıkarak sorumluluktan kurtulmak anlayışının, yanlış olduğunu bu sözleri ile açıkça ifade etmektedir. Doğrusu budur. Ancak bu güne kadar Adnan Menderes’ten bu yana bütün merkez sağ ve şimdi de siyasal İslamcı iktidarlar; iktidara gelmek ve iktidarda kalmak için korkulmaması gereken bu unsurları, halka karşı bir korku unsuru olarak kullanmışlardır.

Şu bir gerçektir ki; Türkiye’de gerçek mütedeyyin müslümanlar ve milliyetçiler Mustafa Kemal Atatürk dönemi dışında iktidar olamamıştır. Eğer müslüman Türkler iktidar olsalardı, siyonistler ve masonlar ülkemizde bu kadar etkili olamaz ve Mustafa Kemal ile dönemi bu kadar tahrif edilemezdi.

Başbakan Erdoğan’ın ifadeleri ile benim kısaca muhafazakarlık diye tarif ettiğim siyasal düşüncenin miadı Erdoğan’ın bu açıklamasından sonra bana göre sona ermiştir.

Onca yıldır iktidar ol ama her türlü musibeti siyonistlere ve masonlara bağla, olmaz böyle bir şey. Başbakan’ın dediği gibi “sen ne yaptın?”. İsterseniz ben söyleyeyim: mütedeyyin müslüman Türk milletini korkutarak iktidar olmaktan başka hiç bir şey yapmadılar.

Erdoğan’ın sorusunun muhatabı; yıllardır mağduriyeti oynayan, halkın dini ve milli duygularını istismar eden, etnik ve mikro milliyetçiliği Türk’e karşı bünyesinde canlı tutan ve altmış yıldır değişik partilerle iktidar olmuş muhafazakarlar ile sözde milliyetçilerdir. Onun için bu muhafazakarların üzerinden örtüyü çekip alan ve kendiside aynı çizgide siyaset yapan Erdoğan’a teşekkür ediyorum.

Sıra yağlı kemik peşinde koşan sahte milliyetçilerin deşifresine gelmiştir. Çünkü Türk milleti tarihi bir tuzağın içine çekilmiştir ve bu tuzağın içinden doğru bilgiyle aydınlatılarak düzlüğe çıkarılmalıdır.