“Bu anayasa Allah korkusuyla hazırlanmış, besmeleyle yazılmıştır.”
1982 Kasım ayında yapılacak anayasa oylamasına evet oyu isteyen dönemin Anayasa komisyonu üyeleri, muhafazakâr ve İslami kesimlerinin kanaat önderleri sohbetlerinde böyle konuşuyorlardı.
“Bu anayasaya din eğitimini zorunlu hale getiren maddeyi koydurarak geleceğin nesillerini dinsizlikten kurtardık.” diyerek devam ediyorlardı.
O günlerde aynı bugün olduğu gibi seslerini duyurmakta zorlanan biz ülkücüler ise:
– Bu Kenan Evren değil mi bir kız çocuğunun başındaki başörtüyü çeken.
– Başbuğumuz hapiste, arkadaşlarımız işkence odalarında, ülküdaşlarımız darağaçlarında vatan sağ olsun diyerek can verirken, biz bu anayasaya evet diyemeyiz diyerek haykırıyorduk.
Sağduyu sözü o günlerde pek bir muteberdi. 12 Eylülün her türlü zorbalıklarına ve şiddetine karşı çıkmaya çalışanlar ise sağduyulu olmaya ve suhuletle davranmaya davet ediliyorlardı.
Rahmetli Mustafa Pehlivanoğlu bir solcuya karşılık; Kenan Evren’in deyimiyle “bir sağcılardan bir solculardan” diyerek idam ediliyordu. Son mektubunda şöyle diyordu:
– Mustafalar ölür, ALLAH davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır .
İhtilalin henüz bir ayı bile dolmamıştı. Ne zaman soruşturulduğu, ne zaman yargılandığı belli değildi. Ama ne yapalım ihtilalin başı buyurmuştu bir kere “bir sağdan bir soldan” diyerek.
Tarih 21 Temmuz 2010 Başbakan Tayyip Erdoğan Mustafa Pehlivanoğlu ve Erdal Eren için T.B.M.M’ de gözyaşı döküyor. AKP sıraları da ona eşlik ediyordu.
1970’li yıllarda akıncılar ülkücülere ısrarla şu soruyu sorarlardı:
– Önce Türk müsünüz? Müslüman mısınız?
Hâlbuki o yıllarda beş bin ülkücü genç “ezan susmasın bayrak inmesin” dedikleri için kurşunlara hedef olarak şehit ediliyordu. Arkadaşları genç ülkücüler ise haykırıyordu:
– Şehitler ölmez vatan bölünmez,
Ülkücüler ile mertçe mücadele etmekten korkanlar bir şeyi iyi biliyorlardı. Bizans’tan devir aldıkları fitneyi. Ama ülkücü gençlerin cevabı hazırdı:
-Tanrıdağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanız.
Ülkücüler böyle diyerek fitne tuzağını bertaraf ediyorlardı.
Aradan zaman geçti. Ülkücülerin bunları unuttuğunu sanan Tayyip Erdoğan şimdi demek istiyor ki:
-Ey ülkücüler bakın MHP 12 eylül anayasasına sahip çıkıyor.
Aklı sıra yeni bir fitne yaratacak. Dün sağcı, solcu gençleri birbirine kırdıran küresel güçlerin yeni temsilcileri olarak, anlaşılan yeni bir senaryoyu sahneye koymaya çalışıyor. Ülkücüyü ülkücüye düşürmek, ülkücüleri bölmek. Bu sefer sökmez.
Tayyip Erdoğan 12 Eylül anayasasının veled’i zina olduğunu söylüyor. Haklı da olabilir. Çünkü, o anayasanın babasının kim olduğunu bilmiyor olabilir. Ama Kenan Evren açıkladı:
– Anayasayı biz hazırlamadık, onu komisyon hazırladı. Biz birkaç ufak değişiklik yaptık. Kurucu mecliste onayladı.
Şimdi Tayyip Erdoğan 12 Eylül anayasasının babalarını öğrendiğine göre hesabını sormalı. Yani anayasayı Allah korkusu ile hazırladıklarını, besmele ile yazdıklarını söyleyenlerden.
12 Eylül darbesini yapanlar için zamanın ABD üst düzey yetkilisi şöyle demişti:
– Bizim çocuklar başardı.
Evet 12 Eylülün paşaları başarmıştı.
Yunanistan, Türkiye vetosunu kaldırdığı için NATO’ya dönebilmiş, Türkiye’nin AB için en büyük kozu General Roger’dan asker sözü alındığı için heba edilmiş, Türkiye’nin batı sermayesine ileride yem olacak şekilde alt yapısı hazırlanmış, ülkemiz yabancıların sofrasına hazır ve Atatürk’ün bağımsız Türkiye’si artık bağımlı hale getirilmiştir. Bundan sonrasında iktidar değişiklikleri için ihtilal yapmaya da gerek kalmayacak, ekonomik krizler tetiklenerek iktidarlar el değiştirecektir. Sağduyu söyleminin yerini demokrasi söylemi alacaktır.
Şimdi Türkiye yeni döneme hazırdır.
Heybeliada ruhban okulu artık açılabilirdi. Hatta patrikhane ekümenik olabilir, nüfus cüzdanlarından din hanesi kalkabilir, zina serbest olabilirdi.
Abdullah Öcalan Bodrum’da turistik misafir olarak başıbozuk paşalığa terfi edebilir, PKK militanları sınırlarımızdan zafer kutlamaları eşliğinde muzaffer işgal ordusu edasıyla girebilir ve başbakan tarafından güzel şeyler oluyor denilerek Türk milletine yutturulmaya kalkışılabilirdi.
Mehmetçiklerimiz PKK tarafından onar onar katledilirken başbakan; kürt açılımı, olmadı demokratik açılım, yemedi milli birlik ve beraberlik projesi adı altında sanatçılar, futbolcular, imamlar eşliğinde yıkım projesini milletimize yutturmaya çalışıyordu.
Terör ile mücadele eden komutanlar hapishaneyi boylar, yandaş medya PKK’nın Türk ordusu tarafından kontrol edildiğini, hatta ordunun kendi askerini öldürttüğünü yazabilir, bunu yazan yandaş kalemler devlet televizyonunda yüksek maaşlı programlar yaptırılarak ödüllendirilebilinirdi.
Artık sıra anayasaya gelmişti. Kabul edildiğinden beri 16 kez değiştirilmesine rağmen 12 Eylül anayasası olmaktan bir türlü kurtulamamıştı. Adeta onu kurtaracak beyaz atlı prensini bekliyordu. Anayasa muhalefeti dışlayarak meclise sunuldu. Maksat anayasa yapmak değil maraza çıkarmaktı. Netice de amaç hâsıl oldu. AKP’nin yöneticileri soruyorlar:
– Darbeciden yana mısın?
– Demokrasiden yana mısın?
Darbe anayasası yanlısı ilan ettikleri muhalefet milletvekilleri içinde 12 Eylül’de içeri alınıp işkence gören, yılları hapislerle çalınan kişilerle onların davalarını takip eden avukatlar var. 336 kişilik AKP grubunda ise 12 Eylül mağduru bir tek kişi var. O da eski bir solcu. Onun Avukatları ise muhalefet milletvekili olarak mecliste bulunuyor. Pişkinliğin böylesi. Pes doğrusu.
12 Eylül darbesinde bırakın mağdur olmayı mağdurların yanında görünmeye bile cesaret edemeyenler, hatta darbe döneminden semirenler, darbenin besledikleri, darbecileri arkadan vuruyor.