Atatürk’e Göre Millet ve Kültür

114

Millet

“Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür”  diyen Mustafa Kemal Atatürk, “milleti” kültür ekseninde tarif etmiştir. Ona göre; “Bir harstan (kültür) olan insanlardan mürekkep cemiyete millet denir. (1)   

Başka bir tarifinde de “Zengin bir hâtıra mirâsına sahip bulunan, beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan, ve sahip olunan mirâsın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden meydana gelen cemiyete ‘millet‘ nâmı verilir.” diyen Atatürk, müşterek mirâstan herhalde kültürü kastediyordu. Bu her millete uyarlanabilecek genel bir tanımdır.

Din, dil ve tarih beraberliği bulunan insanların, maddî ve manevî değerleriyle beraber yaşayanların hepsine (sosyoloji ilminde) millet dendiğine göre;    Atatürk, Türk milletinin oluşumunda etkili olduğu görülen tabii ve tarihî olguları da şöyle sıralamıştır:

  • Siyâsî varlıkta birlik,
  • Dil birliği,
  • Yurt birliği,
  • Irk ve menşe’ birliği,
  • Tarihî karabet (akrabalık),
  • Ahlâkî karabet. (2)

Ancak Atatürk, TÜRK MİLLETİ’nin oluşumunda etkili olan bu şartların hepsinin başka milletlerde bulunmayabileceğini de eklemektedir.

Bunun yanında Atatürk, din birliğini ise saymamıştır. Çünkü dini, ahlâk kapsamında görmektedir. Diğer taraftan devletinin sınırları içinde başka dinlere mensup Ermeni, Rum, Süryani gibi milletler haricinde, ırken Türk olan, fakat başka dinlere ve cemaatlara mensup Türkler vardır. Öte yandan Moldavya’da Hıristiyan Gagavuzlar, o zamanki Sovyet Rusya egemenliği altında Çuvaşlar gibi Hıristiyan Türk toplulukları, Orta Asya’da halen Budist veya Şamanist Uygurlar vardır.

Kültür

Mademki Atatürk’e göre kültür millet hayatında bu derece önemli, öyleyse KÜLTÜR nedir?

Ona göre kültür;  “Bir insan topluluğunun; devlet hayatında, fikir hayatında yani ilimde.. güzel sanatlarda, iktisadî hayatta yapabildiği şeylerin muhassalasıdır (bileşkesidir).” (3)

Tasnifi böyle yapan Atatürk, “Bir millet ve medeniyetinin kültür adı altında sayılan üç çeşit bu faaliyetin ortak sonuçlarının dışında ve başka bir şey olamayacağını” söyler.

Daha  net ifadelerle  “her insan toplumunun kültür, yani medeniyet derecesi bir olmaz..  Önemli olan ortak sonuçlar arasındaki farktır. Tarihte kuraldır  “yüksek bir kültür, onun sahibi olan millete kalmaz, diğer milletlerde de tesirini gösterir. Büyük kıt’aları kapsar.” Böylece kültürün oluşabilmesi için gerekli şartlardan üçünü işaret etmektedir; Devlet (ve hukuk), bilim ve sanatta yaratıcılık ve ekonomik temel. Oysa bu tanımda kültürün oluşabilmesi için gerekli şartlardan dördüncüsünü yani “ahlâk değerlerini” tanımında almamıştır.

Ama Atatürk, bir konuşmasında; “Kültür zeminle mütenasiptir. O zemin milletin seciyesidir” (4) demekle bu ahlâk değerlerini açıkça göstermektedir. Burada “seciye”; yaratılış, huy anlamına geliyor. Öyleyse seciye sağlam ise, kültür de aynı oranda yüksek olur. Böylelikle Atatürk, ahlâk değerlerini kültürün üzerine bina edildiği zemin olarak görmektedir.

Başka bir yerde “kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mânâ çıkarmak, intibah almak, düşünmek, zekâyı terbiye etmektir” derken kültürü, birbirinden farklı mânâlarla açıkladığı zannedilir. Bu farklı yaklaşımların ilkinde geleneksel olarak toplumun oluşturduğu ve devam ettirdiği maddî ve manevî ürünler, İkincisinde ise; kültürlü insan teriminde yerini bulan okumak ve bilmekle ilgili mânâdır. Aslında iki tanım birbirini tamamlamaktadır.

Bu tarifleri birleştirecek olursak; kültürlü insan, milletinin ortaya koyduğu değerleri bilen, milletini tanıyan, sahip olunan müşterek mirâsın muhafazası konusunda milletinin iradesini yönlendiren insandır. Yani kültürlü insan şuurlu millet ferdidir.

Atatürk’ün hedefi milletimizin cihanda tam mânâsıyla medenî bir toplum olmasıdır. Onun için; “Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey; analarımızın ve atalarımızın oldukları gibi yüksek kültürde ve yüksek fazilette dünya birinciliğini tutmaktır.” (5)

Söylemek istediğimizin özüne gelince maksadımız şudur. Eğer biz halklar yığını değil de ihtiyar dünyada bir yüksek kültür ortaya koymuş ve adımız da Türk Milleti ise. Ki bize göre öyledir. Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran çelik iradenin sonucu olarak sahiplendiğimiz bir aziz devletimiz var. Bu devlet ve onun sahibi olan Türk milleti ile yaşadıkları bu vatanda, ortak mukadderat ve menfaatinden açıkça rahatsız olanlar var. Millet olduğumuzun şuurunu bırakın kelimede dahi MİLLET’e tahammülleri yok.

“Canım millet yerine ulus vs. demekle ne kaybederiz?” diyenler çıkabilir. Çok şey kaybederiz!  Kelimelerin de tarihi vardır. Bir kelime bazen bir Cihan demektir. Bir kelime, bazen bir kuyruklu yıldız gibi, arkasından yüzlerce deyimleri, vecizeleri, atasözlerini çekip getirir. Bazen bir kelime, temel taşı gibidir. Onu çekip aldınız mı bir büyük yıkılışa sebep olursunuz. Zamanla, Cumhuriyet edebiyatını bile okunmaz, anlaşılmaz hâle sokarsınız!… Mesele, sadece millet kelimesini dilimizden atmakla hâlledilmiyor ki!  Şimdi millet kelimesiyle yaptığımız şu deyimlere, tamlamalara bakın:

Şoför milleti, kadın milleti, Millet Meclisi, millet vekili, millet malı, milletin ağzı torba değil ki büzesin, milletin gözü ününde, millî eğitim, millî ekonomi millî gelir, millî irade, millî marş, millî takım, millî mücâdele, millî ruh, millî bütünlük milliyetçi,, milliyetsiz, millî ordu, milletler arası, millî devlet, millî siyaset ve daha millîyetçi, millîyetsiz, millî ordu, milletler arası, millî devlet, millî siyaset ve daha niceleri.. (6)

Şimdi burada kalkıp millet oluşumu hakkında Atatürk’ün yaptığı tarifleri bile – bile ters uygulamalar yapacaksınız. Millî Mücâdele veya Millî Mücâhedele‘deki muhteşem tarihî güzellik, Ulusal Savaşım‘da var mı?

Sonra dönüp tehlikedesin ey milletim denince anlaşmakta büyük zorluklar çıkacaktır. Çünkü tarihî mirâsımız olan kelimeler dilimizden çekildiler. Gönül tellerimiz aynı nâmeleri terennüm etmiyor artık. Çünkü çoğunluk olan milliler tembelleşerek, millî olmayanların uydurdukları maymuncuk kelimelerle konuşur ve düşünür oldular. Bu da ne kadar güç kaybettiğimizin bir durum tespitidir.

Bu azgınlığın aleni ve aşikâre yapıldığı, gizlenmediği bir zaman yaşanmakta. Bu yüzden çok önemli olan MİLLET kelimesi üzerinde tekrar-tekrar düşünmeyi, çok iyi düşünmeyi teşvik etmek istedik. Kültürle-teknolojiyi karıştıranların fikir sefâletlerine acıyarak bakmaktayız. Teknolojinin kusacağı vahşetin ne zamandan beri adı kültür oldu?

“BEN”  (7)

Fırtınalar gibi dilim var benim
Törem var, yasam var ilmim var benim
Doğusu, batısı bu diyar benim

 

Önümde baş eğmiş bir sürü devlet
Halklar değilim ben, milletim millet…

Göller alın terim, ırmaklar kanım
Fâtih’im ben, Ulubatlı Hasan’ım
Ay yıldızı gök kubbeye asarım

Bir elimde ezel, birinde ebed,
Halklar değilim ben, milletim millet….

Beğ idim, Han idim, Padişah idim
Eserim ortada, dünya şâhidim
Kanıma küfreden şom ağızlı kim?

O ağızlar bir gün yırtılır elbet
Halklar değilim ben, milletim millet….

Apaçık şecerem, besbelli soyum
Ben tevhidin, nûru ile doluyum

 Kâbe’me abdestsiz giren hıyânet
Halklar değilim ben, milletim millet.”

Türkiye’yi un ufak eylemeye kalkanların kullandıkları ve birçoklarının da  ne yazık ki farkına çok az vardıkları; son derecede önemli bir  ifade yanlışlığına duyulan  şiir  dilinde enfes bir öfkeyi sevdâlısına sunuyorum.

Erbâb-ı bilir ki  “HALK”  medeniyet yaratamamış insan topluluğudur.

Malumdur ki medeniyetleri milletler yaratır.

Bu vatanda yaşayan TC vatandaşlığından yüksünmeyen herkesi, başta kendi hakları olmak üzere bütün vatanı kucaklamak, millet olmanın bilinci ve gururuyla ayağa kalkmaya davet etmek için bu iki kelimeyi yüksek sesle her an yeniden düşünüyorum…  Bana katılır mısınız?

Burada doğruyu bulmakta hiç mi hiç zorlanmayacağız. Çünkü milletimizin bizlere bıraktığı o eşsiz kültürü – harsı bize hep doğruyu gösterecektir.

Aziz Mustafa Kemal‘i düzgün anlayalım yeter ki. Millet, kültür, mensubiyet.. tuzaklarında ölüm çırpınışlarımız olmayacaktır.

“Atatürk, millî bir kahramandır. Millî bir değerdir. Millet gerçeğini işleyen, Türk Milleti’nin sesini ve hakkını gerçeğe uygun, tam yakışığı ile dünyaya duyuran insandır.

……..

Türk Milleti için hürriyet ve bağımsızlık, huzur ve güven içinde mutlu yaşamak O’nun düşüncesinin temel yapısıdır..” (8)

KUDRET ise DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUT değil mi?

Onun için vatan şairi Nâmık Kemal:

“Bize gayret yakışır, merhamet Allah’ındır,
Hükm-ü âti ne fakirin, ne şehin, şahındır.”

Öyleyse: Türkçe düşün, Türkçe konuş, Türkçe sev, ümidin Türkçe olsun…  Dilini kaybeden bir milletin kendisini MİLLET diye tarif ettiren bütün mukaddeslerini de kaybedeceği tarihî gerçeği göz ardı ediliyor. Dilini kaybeden bir MİLLET İLİNİ ve TÖRESİNİ nasıl sever?  Sevgi pınarları kuruyunca da asırlardır çağlayıp aktığımız tarih çağlayanında sadece kuru dere yataklarımız kalır,  Allah korusun.

“Neticede Türkiye Cumhuriyeti her mânâsı ile büyük Türk Milleti’nin öz ve aziz malıdır. Kıymetli evlâdlarının elinde daima yükselecek, ebediyyen yaşayacaktır.” (9)

 


(*) Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi.

 

[1] Genelkurmay Başkanlığı, Atatürkçülük , Ankara, Genelkurmay Basımevi,1963, s…..

[2] Atatürk’ün yazdığı Medenî Bilgiler adlı kitapta bu konuda daha geniş bilgi edinilir.

[3] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri C II, (İkinci Baskı) Ankara 1954, s.17.

[4] Genelkurmay Başkanlığı, Atatürkçülük, Ankara, Genelkurmay Basımevi,1963, s.350.

[5] Genelkurmay Başkanlığı, Atatürkçülük, Ankara, Genelkurmay Basımevi,1963, s.350.

[6] Yavuz Bülent Bakiler, Halka ve Olaylara Tercüman, 16 Şubat 2003

[7] Rıza Akdemir,  Orta Doğu Gazetesi,  9 Mayıs 1975.

[8] Eroğlu , Prof.Dr.Hamza, Atatürk  Hayatı ve üstün Kişiliği,TC..Kültür Bakanlığı Atatürk dizisi, Başbakanlık Basımevi,1997 Ankara,s.X-XI.

[9] ALPARGU, Prof.Dr. Mehmet, ÖZÇELİK, Prof.Dr. İsmail, YAVUZ, Yrd. Doç.Dr. Nuri, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Ankara 2001,s.262.

TC SAÜ Rektörlüğü Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü, Cumhuriyetimizin 81.yılına Armağan Adapazarı Aralık 2004, s.218-223.