Sümen altı edildi, yetki varken kararlar,
Bir türlü asamadık, beş paralık itleri,
Özel besiyle beslenen, bir katile bedel,
Kara Toprağa defnettik, koç yiğitleri.
Şakamı yoksa bir çeşit yeni oyun mu bu?
Bir oyun ise, Ülkenin kalbi Meclis bu oyunun oyun sahası durumuna düşürülmüş durumda.
Mecliste iktidar, muhalefet biri birlerini yerken, birileri fersah fersah mesafe kaydediyor.
Ergenekon hala aktif, at oynatıyor meydanda, lüks hastaneler olmuş adamlara çalışma bürosu.
Bir taraftan anayasal dil sayısı çoğaltılmaya çalışılmakta iken, diğer yandan anayasal tek dil olan Türkçemiz, meclistekilerin anlaşabilmelerinde yetersiz kalıyor.
Tek dilde anlaşamayanlar, çok dilde nasıl anlaşabilecekler ki?
Mecliste skeç mi canlandırılıyor, şaka mı yapılıyor belli değil.
Yapılanlar, konuşulanlar şaka ise, biraz ağır geçiyor!
Yok, ciddi ise, işte o zaman ciddi bir problemle karşı karşıyayız demektir.
İktidar bir Kürt Açılımıdır tutturmuş gidiyor,
Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında bulunan bir muhalefet partisi (ki Kürtleri temsil ettiğini iddia ediyor);
“Askeri operasyonları durdurarak kalıcı barış sürecine destek sunması beklenen Hükümetin, tam aksine bir yandan operasyonları sürdürüp, diğer yandan Kürt halkının değerlerine dil uzatarak Kürtlerin sorununu çözmeye çalışması trajik bir yaklaşımdır.” diyor.
İyi de operasyon PKK için yapılıyor, sana ne oluyor?
Hani Kürtlerin hakkını koruyordun, hani Kürtleri temsil ediyordun. Bu durumda koruduğun Kürt asıllı kardeşlerimiz mi, yoksa Mossad destekli, CIA destekli, Ermeni orijinli PKK’lı dağ eşkıyaları mı?
Kavganın büyümesinden rahatsız olan Asker, 30 Ağustosta yapacağı konuşmayı, dört gün öne alıyor.
Konuşmaya her parti kendince yorum yapıyor.
MHP’nin yorumu:
“Açılım, askerin açıklaması ile sona ermiştir”
Şimdi bu açıklama demokrasi ile bağdaşıyor mu?
Bu açıklama, askerin meclis üzerindeki etkisini ve bu etkiyi kabul etmenin itirafı değil midir?
Sümen altı edildi, yetki varken kararlar,
Bir türlü asamadık, beş paralık itleri,
Özel besiyle beslenen, bir katile bedel,
Kara Toprağa defnettik, koç yiğitleri.
İşin garibi, kavga bu seviyelere çıkmışken, bugünkü zemini hazırlayan çobanlar keyif içerisinde hayatını idame etmektedirler.
Yine işin garibi, açılım denen hareketin daha ne olduğu bile ortaya çıkmamışken, kürsülerden yüksek sesle itiraz edenler, hâkimin kırdığı kaleme itibar etmeyenler ve gereğini yerine getirmeyip dağdaki eşkiyaların başı olan bir caniye ada tahsis edenlerdir.
Ne manası kaldı ki hâkimin kalemi, ne?
Bakmadınız kırık kalemine, malemine,
Bu ne olgunluk-pişkinlik, bu ne aymazlıktır?
Şimdi kürsülerden bağırmanın alemi ne?
İktidar kanadına gelince;
DTP’ barakasının altında siyaset yaptıklarını iddia edenler, “PKK’lıyız” diye basbas bağırırken, onları muhattap almanın alemi ney?
Adada beslediğiniz yaratığın yazışma trafiğine neden bu kadar musamaa gösteriliyor?
- PKK’nın Ergenekon Terör Örgütü tarafından kurulduğu ve ABD, İsrail ve Ermenilere hizmet etmek üzere yapılandırıldığı gün yüzüne çıktığı halde, neden uluslar arası girişimlerde bulunulamıyor veya bulunuluyorsa neden netice alınamıyor?
- En küçük bir olayı kullanarak ortalığı yakıp yıkan PKK piyonlarına neden bu kadar hoşgörülü davranılıyor?
Düne kadar maske takıp otobüs yakanlar, bugün maskeye bile gerek duymuyorlar.
Çünkü polisin kendilerini yakalamayacağını biliyorlar.
Polis olay çıkaranları yakalayıp yargıya sevk etme yerine, olay yerinden dağıtmakla vazifelendirildiğine televizyon ekranlarından şahit oluyoruz.
Sadece PKK’lılara mahsus bu taviz niye?
Eğer maksat AÇILIMA? halel gelmemesi ise, daha Açılım safhasında bu denli şımaran bu zevatların şımarıklıkları, açılımınızın nimetleri karşısında ne düzeye çıkacağının hesabı yapılmıyor mu?
Kısacası;
Güney Doğu’nun açılıma değil, ilgiye ihtiyacı var.
Verilmeye çalışılan haklar, Kürt asıllı vatandaşlarımızın değil, kökü dışarıda şer odaklarının talebidir.
Dile yasak, dile talebi çoğalttı. Demek ki yasakla bir yere varılmıyor.
Açık verme ki, o açığı art niyetli birileri kapatmaya ve bu sırada da nifak sokmaya fırsat bulamasınlar.
Güney Doğu’nun en büyük sıkıntısı, arkasında Baba misali bir Devleti görememektir.
Devlet zayıf kalınca, eşkıyaların tehdidi artıyor.
Eh onlarda nihayet bir can taşıyorlar.
Not:
Oldum olası Demokrasiyi anlamakta zorluk çekmişimdir.
En iyi yönetim şekli diye yutturdular,
Mazlum Cezayir’i demokrasiyle(!) vurdular.
Demokrasi getireceğiz safsatasıyla,
Koskoca Irak’ı, göz göre göre yuttular.