‘ÖSS’zede Olmak ya da Harakiri Yapmak

98

Bir gazete haberi: “Gölcük Donanma Mahallesi Preveze Caddesi’nde oturan Zafer Atasever, “ÖSSzede” oldu. Geçtiğimiz pazar günü ÖSS’ye giren Atasever, pazartesi günü gazeteden sorulara ve cevaplarına baktı. Umduğu kadar soru çözemediğini anlayan genç, kendisini karnından bıçaklayıp hiçbir şey olmamış gibi yatağına yattı. Bütün gece kimseye bir şey söylemeyen genç, sabah olunca annesi ve ablasını odasına çağırıp ‘Kendimi bıçakladım.’ dedi. Yorganı açıp Zafer Atasever’i kanlar içinde gören anne ve abla hemen ambulans çağırdı. Gölcük Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alınan gencin sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.

Bu gencin sonu “ölüm” de olabilirdi. Bir insanı canına kast edecek kadar bunaltan, bezdiren olay ne olabilir? İnsanlar niçin bu duruma düşer veya düşürülür?

Kişinin, bedenine zarar vermesi, kendini öldürmek istemesi inanç, irade zayıflığı ile izah edilebilinir. Bir savunma, bir tepki de olabilir bu. Bu tür tepkileri bireysel zafiyet şeklinde açıklamak, kolaycılığa kaçmaktır. Sorumluluk sahibi, eğitim gönüllüsü, insanı yüce değer kabul eden kişiler bu ve buna benzer olaylardan ders çıkarmak, bunun gereğini yapmak zorundadır.

Sınava dayalı bir sistem, eğitimin gereği. Hiç kimse sınavsız bir sistemin daha yararlı olduğundan bahsedemez. Dünyanın her ülkesinde sınav uygulanır, tarihin her döneminde de uygulanmıştır. Kişilerin başarı kaliteleri kura usulü belirlenemeyeceğine göre, sınav adalet mekanizmasının gerçekleşmesi adına gereklidir. “Sınavsız eğitim” tarzı, dışı yaldızlı; ancak içi kof sloganlar insan kandırmaktan, insanı oyalamaktan başka bir işe yaramaz. Burada yapılması gereken, sınavın konusu olan insanları sınav kaygısını yok etmeye, sınav sonucunu kabullenmeye yönelik alt yapıyı oluşturmaktır. Asırlık ağaçlar rüzgardan, kayalar doğanın dış şartlarından etkilenirken, daha duyarlı bir varlık olan insan, harici müdahalelerden niçin etkilenmesin? Burada öncelikle anne ve babaya büyük görev düşüyor. Büyükler, gençleri başarıya endeksli bir hayat tarzından fanus misali korumak zorundadır. Çocuğun başarısında yüzü gülen, başarısızlığında surat asan bir aile ortamı, gençler için ideal değildir, oldukça da tehlikelidir.

Sağlıklı nesiller sağlıklı ortamlarda yetişir. Bataklık bakteri üretir, kaplıca şifa verir. Evlatlarımızı yetiştirdiğimiz aile ortamı, eğittiğimiz okul ve sonrasında kuşatan çevre, fiziken ve ruhen, dengeli, huzurlu olursa geleceğimizi emanet edeceğimiz nesil de aynı nitelikte olacaktır. Biz hep durumdan yakınıyoruz; durumdan vazife  çıkarmıyoruz. Medyamız reyting, mafya psikopat insan peşinde. Duyarlı insanlar, bir şeyler yapamamanın çaresizliği, yetkililer aymazlık içinde. Karanlıklara mum yakmak varken küfretmek hayat tarzımız olmuş. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Zafer’in harakirisi Kocaeli için bir dumandır. Kocaeli’nde sorumluluk mevkiinde olanlar bu ateşi söndürmek zorundadır. Bu ateş, bir gün herkesi yakar.

Adı bugün ÖSS’dir bunalımın, yarın SBS olabilir. Adı ne olursa olsun, gençler bu dumandan korunmalı, bu ateş söndürülmelidir. Anneler, babalar, öğretmenler, yöneticiler; Zaferler bir daha harakiri yapmasın.