5 Kasımda Başbakan Erdoğan ile Başkan Bush Washington’da görüştü. Başkan Bush’un zirve sonunda yaptığı açıklamada bir cümlesi dikkat çekiciydi: “Türkiye’yi anlıyoruz, teröre karşı işbirliği içinde olacağız. Irak’ın kuzeyinde istikrar(!) çok önemli. Biz gerekli istihbaratı vererek, nokta operasyonu yapılmasını sağlayacağız. Terörist örgütün etkisizleştirilmesine çalışılacak, bu arada Türkiye “Kürt sorunu’nun çözümü için adımlar atacak.”
Bush’un bu açıklamasına, Erdoğan’dan herhangi bir itiraz veya düzeltme gelmedi.
Demek ki, Türkiye istikrarı(!) bozacağı için, Irak’ın kuzeyine girmeyecek. Dış basındaki yorumlara göre, Türkiye “meşru savunma hakkı”nın kullanılması konusunda inisiyatifi ABD’ye bıraktı. Başka bir ifadeyle kapsamlı bir operasyon konusunda Türkiye engellendi. Neçirvan Barzani ile Hoşyer Zebari’nin “Görüşmenin sonuçlarından sevinçliyiz” açıklaması bu yorumu doğruluyor. Biz açıklamanın bu kısmını değil şimdilik “Kürt sorununu çözmek” konusunun ne olduğunu anlamaya çalışalım.
ABD, AB, PKK, DTP ve bazı yazarlara göre terörün gerekçesi “Kürt sorunu”dur. “Kürt sorunu” çözülmeden terör konusu çözülemez. Peki, ABD de PKK ve DTP ile aynı çözümleri mi düşünmektedir?
Önce büyük fotoğrafı görmeye çalışalım. ABD’nin BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında sınırlarının değiştirilmesini öngördüğü ülkelerden dördü üzerinden koparılacak toprak parçaları üzerinde “Büyük Kürdistan” kurulmasını planladığı ve bu projenin, Barzani/ Talabani ve Öcalan’ın tasavvurlarıyla örtüştüğü biliniyor.
“Büyük Ortadoğu Projesi ile ilgili en çarpıcı açıklama ABD’nin güvenlikten sorumlu danışmanı (Bugünkü Dışişleri Bakanı) Condoleezza Rice’ın 7.8.2003 Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısında görülmektedir. “Transforming The Middle East – Ortadoğu’yu Dönüştürmek.” Rice bu yazısında Fas’tan Basra Körfezine kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu vurgulamıştı.”
Amerika Birleşik Devletleri Ordusu Generali General Wesley Clark Nisan 2007 de yaptığı bir röportajda ABD’nin hedefini açıklamıştı: “5 yıl içinde yedi ülkeyi ele geçireceğiz: Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan, İran…” (Wesley 1999-Yugoslavya Savaşı sırasında NATO Avrupa Müttefik Birlikleri Başkomutanıydı. 2004’te Demokrat Parti’nin Başkan adayı olarak gösterildi)
Ancak Türkiye bölgede önemli bir güç. Bölgede ABD ve İsrail’le iyi ilişkiler içinde bulunan tek devlet. ABD’nin yakın zamanlı planları arasında İran ve Suriye’nin durumu kritik. Bu bakımdan Türkiye ABD açısından kolayca feda edilemez. Öyleyse ABD’nin önemli kurumlarında hazırlanmış ve tesadüf (!) eseri açığa çıkan, bölünmüş Türkiye haritalarının uygulanması nasıl gerçekleşecek? Usuletle ve suhuletle. Yani bir yandan Türkiye’ye “stratejik müttefiklik” payesini verilecek, diğer yandan bölünmesi için gerekli yapısal zafiyetler içine düşmesini sağlayacak ince ayarlı bir politika uygulanacak.
PKK, “ezilen Kürt halkının temsilcisi” falan değil, ABD, AB ve İsrail’in büyük projesi içinde kendine düşen görevi yerine getiren bir piyondur. İtiraf edelim ki, bu güne kadar kendisine verilen görevi başarıyla yerine getirdi.
Medyada konu üzerinde fikir beyan edenlerin büyük kısmı ya kafa karışıklığından ya da kasıtlı olarak “terör” konusu gündeme gelince PKK ve yandaşlarının kullandığı kavramlarla konuşuyorlar. “Kürt sorunu” diye başlayıp “Kürt halkının yoksulluğu”, “kimlik” ve “kültürel haklar” diye devam ediyorlar.
Karşımızdaki bölücü terörü “Kürt sorunu” , yani “etnik sorun” olarak tanımladığınız zaman insanların sırf bir sosyal gruba veya etnisiteye mensup olduğu için, ayrıma tabi tutulduğunu, vatandaşlık haklarının kısıtlandığını kabul ediyorsunuz demektir. Türkiye’de kendisini Kürt olarak tanımlayan vatandaşlarımız için böyle bir ayrımcılığın olduğunu iddia etmek insafsızlık ve ciddiyetsizlik olur.
Ayrıca bugün bu vatandaşlarımıza verilen kültürel hakların, diğer Türk vatandaşlarının sahip olduğundan da fazlası verilse bile terörün duracağını söylemek mümkün değildir. Çünkü hedef Türkiye topraklarının bir bölümünde yeni bir devlet kurmaktır.
Sözde Kürt aydınlarından birinin ifadelerine bakınız. Hak ve özgürlük terimlerinin “Büyük Kürdistan” hayalleri için kullanılan kavramlar olduğuna ve BOP’a bağladıkları ümitlere dikkat ediniz:
“BOP’ta En Çok Yararlanacak Ulus, Kürt Ulusu Olacaktır… Ortadoğu’da Kürtler, ülkesi dört parçaya bölünmüş ve emperyal bir tarzda hükmedilen bir ulus konumundadır. Güney Kürdistan dışındaki bütün parçalarda, Türkiye, İran ve Suriye’de Kürt ulusunun tüm hak ve özgürlükleri gasp edilmiştir. BOP, Kürtlerin en çok yararlanacağı, projelenmenin hayata geçmesinde taraf olacağı bir projedir. Biz Kürtler, bu duyarlılıkla, BOP’a yaklaşıp, anlamaya, yorumlamaya, proje öncülerine yardım etmeye çalışmalıyız.”
Terörün sebebi “Kürt sorunu” imiş. Hadi canım sende…