Devlet işlerini pek önemsememekten mi, yoksa kurumsal yapısı nedeniyle artık kişilere bağlı olmadığını anlatmak için midir bilinmez, bir şairimiz,
“Asiyab-ı devlet’i bir har da (eşek) olsa döndürür” demiş…
Bu mısraya Neyzen Tevfik şu meşhur cevabı verir:
“O kadar har koştular ki asiyab-ı devlete,
Çiğnemekten birbirin dolab-ı devlet dönmüyor.”
Yani, “Devletin değirmenine o kadar eşek koştular ki, birbirini çiğnemekten devletin dolabı dönmüyor.”
Neyzen Tevfik’in mısralarında yönetim bilimi açısından dikkat çektiği üç husus var: 1- Bir organizasyonda görev alması gereken kişi sayısının optimizasyonu. (Yani işin gerektirdiği miktarda görevlinin bulunması gerekliliği); 2- Görevlilerin veya birimlerin ortak hedeflerinin olması; 3- Ortak hedefe hizmet edecek bir çalışma düzeninin oluşturulması.
Organizasyondan kastımız sadece devlet gibi devasa boyutlu olanlar değil, şirket, dernek, siyasal parti, vakıf, kooperatif ve hatta ailedir.
Bir kişinin yapması gereken işi üç kişiye yüklerseniz her bir kişinin verimliliği üçte bire düşmez, daha da fazla düşer.
Üç kişiden biri çok çalışıyorsa, diğer iki kişi çok az çalışır veya hiç çalışmaz. Çalışmayanlar bir süre sonra çalışanın da şevkini azaltır ve ayrıca grup içinde dedikodu ve çekişmelere sebep olurlar.
Üç kişinin hepsi de çalışma arzusunda ise yeterli iş olmadığı için hepsi de az çalışmak zorunda kalır, bir süre sonra çalışma arzuları azalır.
Ayrıca organizasyonların karar mekanizmaları, (yönetim kurulları, komisyonlar, belediye meclisleri gibi) olması gereken büyüklüğün üzerine çıkarsa karar alınması güçleşir.
Bu bakımdan organizasyon şemasının oluşturulması aşaması ve sayının optimizasyonu organizasyonun başarısı için ilk şarttır.
İkinci aşama mensupların, organizasyonun ortak hedeflerini benimsemesi ve bu ortak hedeflere ulaşmayı destekleyen şahsi hedefler benimsemesidir. Ortak hedefi benimseyen kişi veya birimlerin birbirlerini köstekleyici değil, destekleyici olmasının herkesin yararına olduğu bilincinin yerleşmesi başarıya ulaşmanın ikinci basamağını teşkil eder.
Üçüncü basamağı başka bir yazı konusu yapmak daha uygun olur.
Şimdi bu bilgiler ışığında sizlere soruyorum: Neyzen Tevfik yukarıdaki mısralarında doğru söylemiş mi?