Türkiye’de, tarihimizle alakalı konularda, son dönemlerin moda terimi haline gelen “tarihle yüzleşmek” ibaresini kullananlara dikkat edildiğinde, sözü kullananların en önemli noktalarının “demokratik kimlik” adı altında Türk tarihini karalamak olduğu görülmektedir.
Çünkü bu tabiri daha ziyade kimlik bunalımı içerisinde olan entellektüeller ve Türkiye’yi tarihi konularda sıkıştırmak isteyen batılı bürokratlar kullanmaktadır.
Batılı bürokrat ve entellektüellerin bu sözü maksatlı olarak kullanmaları ülke menfaatleri açısından son derece normaldir. Ülke menfaatleri için bu tarz beyanat vermeleri aslında kendi tarihlerine ne kadar bağlı olduklarının bir göstergesidir.
Fakat bu memleketin havasını ve suyunu kullanarak bu memleketin yetiştirdiği entellektüelerin, meşruluğunu dış kaynaklardan arayarak tarihle yüzleşmek adı altında milletini ve ülkesini töhmet altında bırakması hepimiz için son derece acı bir gerçektir.
Kanaatimce hayatta en acı olan şey hiçbir yere ait olamamaktır ki yukarıda anlattığım aydın tipi bu kategoriye girmektedir.
Aslen Türk olmasına rağmen meşruiyetini Batı’da aradığı için Türk değil, Batılı olarak doğmadığı için ise Batı’nın gözünde Batılı değil! Kısaca ârafta kalan insan tipi!
Demokrat kimlik adı altında milletine hakaret ederek Batılılar tarafından ödüllendirilse de kendi ülkesinde korumayla, herşeyden tedirgin bir şekilde yaşamak!…
Son günlerde hepimizin basın yayın organlarında izlediği bazı aydın tipleri bu kategoriye girmektedir.
Değerli okuyucular, hayat ve yaşananlar insanı daima bir olay karşısında taraf olmaya zorlar. Hele milli ve manevi konularda insanın taraf olmaması mümkün değildir. Bunun içindir ki Batılılar gibi tarih bilinci yerinde olan toplumlar, kendi milli meselerinde yanlış bile yapsalar kendi yanlışlarını haklı gösterecek bahaneler bulmaktadırlar.
Bizim gibi tarih bilinci daha oturmamış toplumlarda ise herhangi bir milli meselede yanlış yapılmasa ve yanlış yapılmadığı tarihi vesikalarla belgelenmiş olsa da, tarihle yüzleşmek adı altında kendimizi haksız çıkartma gayreti içerisinde olanlar çıkmaktadır.
Bunun yanında “yüzleşme” kelime anlamı itibarıyla karşılıklı yapılan bir eylemi ifade eder. Bu husus ise bizlere, tarihle yüzleşmenin başka bir yanı daha olduğunu göstermektedir ki Türk tarihi açısından bu, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’da geçmişte yaşanan ve bugün de yaşanmaya devam eden olaylardır.
1877-78 Osmanlı-Rus Harbi ile Kafkaslarda başlayan Türk göçü ve bunu akabinde yaşanan izdiham, 1912 Balkan Savaşı ile devam etmiş, 1.Dünya Savaşında hızlanmıştır. Bu göçler sırasında Türk milletinin yaşadığı zorluklar ve kayıplar bugün çoğumuz tarafından bilinmemektedir. Bu noktalar tarihimizde yüzleşilmesi gereken konulardır.
Ayrıca dün ecdadın sahip olduğu yerlerde bugün Orta Doğu projesi adı altında Türk- İslam coğrafyasının sınırları yeniden çizilmek istenip Türk milleti bundan zarar görüyorsa, bu durum da tarihle yüzleşilmesi gereken konuların en başında gelir.
Tarihi hafızası zayıf olan bir millet olmamız bizi bir çok konuda kindar olmayan bir millet haline getirmiştir. Ancak şu husus unutulmamalıdır: Bizler millet olarak kindar olmamamıza rağmen yurt savunmasına sıra gelince destan yazan bir millet olma özelliğimizi tüm dünyaya en son Çanakkale ve İstiklal Savaşı sırasında göstermiş bulunmaktayız. Bu noktayı demokratik kimlik adı altında tarihle yüzleşenlerin ve diğerlerinin unutmamasını önemle rica eder saygılar sunarım!…