0.8 C
Kocaeli
Perşembe, Aralık 18, 2025
Ana SayfaGenelDün,  Bugün,  Yarın

Dün,  Bugün,  Yarın

     1919 – 1920 yılları, Türkiye’nin çok karanlık günleriydi. Birinci Dünya Harbi’ni / Savaşı’nı kaybeden Osmanlı Devleti’nin toprakları, âdeta kapışılıyor ve yağmalanıyordu! Anadolu, yer yer işgale mâruz kalıyor, işgale uğruyordu!
     Tabii ki, Türk Milleti’ni de, derin hüzünlere gark ediyor! Millet perişan ve çaresizlik girdaplarında debeleniyor, bir kurtuluş ışığı arıyordu.

     Asırlarca, İslâm Âlemi’nin ayakta kalmasını sağlayan, bu Şanlı Türk Milleti, bu kutsal dâvâya beşiklik eden, bu azîz vatan karalar bağlıyordu!

     Fakat bu topraklar sahipsiz değildi. Yüzyıllar boyunca şehitlerin kanlarıyla sulanan, gâzilerin gayretleriyle ayakta duran bu vatanın, Allah indindeki makbûl insanları, bu hazin hâl karşısında;

     İslâm mukadderâtı için, mânen gözetleyici durumunu alan ervâhın / yüksek ruhlu zât-ı şeriflerin; yani geçmiş Sâlih kişilerin, Sahâbelerin, Tâbiîn ve Tabiînlerin Tabiî olan zevâtın / zâtların muhterem;

     Her asrın seçkinleri hükmünde olan büyüklerinin de, dikkatini çekiyor; onları bir kurtuluş çaresi ve arayışı içinde bırakıyordu.

     Evet, İslâm Âlemi bir felâket, musibet ve helâket / yıkılış ve mahvoluş asrının girdabı ortasında sıkışmış kalmış olarak, çırpınıp duruyordu.

     Osmanlı Devleti’nin mağlûbiyet ve yenilgisinin neye müncer olacağını sorguluyor; gâlip gelmiş / yenmiş olsaydı, nasıl bir durumla karşılaşacaklarının cevaplarını araştıran bir ruh hâli içindeydi.

     İçlerinde bu hâlden haberdar olan, sevip sayılan bir âlimin izah ve açıklamaları, yüzleri güldürmekte ve kalplere su serpmekte gecikmedi:

     “Musibet ve felâketler, sırf şer ve kötülük değildir. Bazen saadette felâket olduğu gibi, felâketten dahi saadet çıkar.

     “Asırlarca Îlây-ı Kelimetullah / Allah’ın ismini yüceltmek ve İslâm bağımsızlığının bekası ve devamı için, yeri ve zamanı gelince yapılması gereken cihat ve savaşı yapmış bulunan;

     “Ve bunu kendisine görev bilerek yerine getiren, kendisini İslâm Âlemi’ne fedaya hazır hâle sokan Büyük Türk Milleti’nin şahsında, Hilâfet ve İslâm’ın korunmasına bayraktarlık ettiği ve öncüsü olduğu Osmanlı – İslâm Devleti’nin felâketi;

     “İslâm Âlemi’nin gelecekteki saadet ve mutluluğu ile telâfi edilecek. Bu fecî durum; güzel bir sonuçla giderilecektir.”

     Nitekim, şu yenilgi musibeti; hayatımızın esası ve âbı hayatımız olan İslâm kardeşliğinin inkişafını / gelişmesini ve bir an önce, millî sevinci idrâk etmemizi harikulâde / olağanüstü bir şekilde hızlandırıp çabuklaştırdı.

     Üstelik, biz incinirken, İslâm Âlemi ağlıyordu.

     Avrupa ziyade incitse idi, bağıracaktık! Şayet ölsek, yirmi ölecek üç yüz dirilecektik.

     Harikalar asrındayız. İki – üç sene mevt / ölümden sonra meydanda dirilenler var.

     Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Harbi’nde uğradığı mağlubiyet ve yenilgi ile, geçici bir saadet ve mutluluğu kaybetti.

     Fakat, vâdesi geldiğinde, devamlı ve sürekli olacak bir saadeti temin edecek olan, Türk Milleti’nin yapmak zorunda kalacağı Türk İstiklâl Harbi’ne zemin hazırladı.

     Çünkü, pek kıymetsiz, önemsiz ve değişken; ayrıca sınırsız olan hâli; geniş istikbal / gelecek zaman ile değiştiren kazanır.

     Nitekim kazanıldı. İnşaallah bu zafer, ilâ nihaye / Kıyamete kadar devam edecek ve yaşayacaktır.      

Muhsin Bozkurt
Muhsin Bozkurt
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.

Seçtiklerimiz

spot_img