TBMM’de yeni açılım sürecini yürütüyor gözüken Komisyon İmralı’ya gidip, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü, teröristbaşı Öcalan ile görüşme kararı aldı. Komisyonun aldığı karar AKP+MHP+DEM’ in oylarıyla kabul edildi.
İYİ Parti zaten baştan komisyona üye vermedi. İmralı’ya gidilmesine de karşı.
CHP İmralı’ya milletvekili göndermeyeceğini açıkladı ve kapalı yapılan toplantıya katılmadı.
Yeni Yol Grubu (SP+Deva+Gelecek Partileri) oylamada çekimser kaldı ama İmralı’ya milletvekili göndermeme kararı aldı.
AKP’den Hüseyin Yayman, MHP’den Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ve DEM Parti’den Gülistan Koçyiğit’in İmralı’ya gideceği kesinleşti.
Bu heyetin teröristbaşı ile görüşmesinin görüntüleri, AKP ve MHP seçmeni için çok sarsıcı olacağından, ziyaretin görüntüleri halkımızla paylaşılmayacak. Resim paylaşılsaydı AKP+MHP+DEM= Yeni Cumhur İttifakı görsel olarak hafızalarda daha kolay yerleşmiş olacaktı.
Bu tarihi ziyaret toplum için bir turnusol işlevi görecektir. Halkımız bundan böyle Cumhur İttifakı’na DEM Parti’nin de katıldığını değerlendirecektir.
********************************
Öcalan: Komisyon Gelmek Zorunda
30 Mayıs 2025 tarihinde sızdırılan İmralı tutanaklarında, Öcalan diyor ki, “komisyon gelecek, onlarla tartışacağım. Gelecekler, Kürtleri eşit yurttaş olarak kabul ediyor musunuz diye soracağım. Bu sorunu çözmezseniz savaş kapıda, bu uyarıyı yapacağım.”
İmralı’daki o heyet soruyor Öcalan’a. “Peki komisyon gelecek mi? Gelmezse ne olacak?”
Öcalan cevap veriyor: “Gelmek zorundalar.”
Anlaşılan Öcalan’a birileri 30 Mayıs 2025 tarihinden önce Komisyonun ayağına getirileceğine dair söz vermiş.
Öcalan Komisyonu ayağına getirtmekten mutlu olacaktır. Çünkü TBMM Komisyonu’nun İmralı’ya gitmesi, kendisini “siyasi muhatap/müzakere ortağı” statüsüne yükseltecektir.
********************************
PKK Silah Bırakmadı, Bırakmayacak
Anlaşılan, MHP ve AKP Öcalan’ın “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” sözüne inanmış.
“Sen yeter ki PKK ve uzantılarının kendini lağvetmesini sağla, biz de senin ‘hukuki ve siyasi alanda’ taleplerini yapalım” sözünü vermişler.
Hatırlayalım, Devlet Bahçeli “PKK bütün uzantı ve gruplarıyla silah bırakmıştır” dedi.
12 Mayıs 2025 tarihinde CB Erdoğan, PKK’nın silah bırakma kararını, “Kuzey Irak Suriye başta olmak üzere örgütün tüm uzantılarını kapsayan bir karar” olarak nitelendirdi.
Oysaki, SDG/ YPG elebaşı Mazlum Kobani “Hayır, Öcalan çağrısı Suriye’yi kapsamıyor” dedi.
Kandil de (Duran Kalkan) “Her şey Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne bağlı. Bu gerçekleşmeden somut gelişme olmaz” diye direndi.
Devlet Bahçeli ve CB Erdoğan’ın açıklamalarına rağmen, örgütün ve uzantılarının kayıtsız şartsız silah bırakacağı iddiası gerçekleşmedi.
Nitekim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan “örgüt üyelerinin Suriye’yi terk etmediğini görüyoruz. Hatta Avrupa’dan ve Irak’tan PKK’lılar gelmeye devam ediyor” diye açıkladı.
********************************
Devleti Dönüştürüyoruz
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cenk Özatıcı açıkladı: 05 Mayıs 2025 tarihinde Öcalan İmralı’dan Kandil’deki PKK elebaşıları ile bir telekonferans toplantısı yapıyor. (Gazeteci Amberin Zaman da Abdullah Öcalan’ın Kandil’deki PKK liderliğiyle doğrudan bir telefon görüşmesi yapmasına izin verildiğini yazmıştı.)
Tabi bu görüşmeler devletin izni ve gözetimi altında yapılmış olmalıdır.
Bu görüşmede Öcalan şöyle diyor: “Türkiye’ye söylüyorum. Türkiye için bu yıl parçalanma yılıdır. Eğer çözüm getirilmezse Türkiye sorun yaşar. Ben ayakta tutuyorum. DEVLETİ DÖNÜŞTÜRÜYORUZ. Bizim diyalog halinde olduğumuz bu DEĞİŞEN DEVLETTİR.”
Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü terör elebaşına, siz “kurucu önder” derseniz, O da böyle “Türkiye Cumhuriyeti devletini dönüştürme” cüretini kendinde bulur.
Bu süreci bize dikte edenlerin amacı terörü bitirmek değil, PKK’nın terör yoluyla elde edemedikleri taleplerini gerçekleştirmektir. Yani devlete kurucu ortak olma, devleti bölünmeye götürecek federasyon veya özerk yerel yönetimler yapılanması oluşturmak, Türkçe dışında eğitim dili yoluyla Türkler ve Kürtlerin ruhen ve fiziken ayrılmasının alt yapısını oluşturmaktır.
********************************
2013 ve 2025 Çözüm Süreçleri
2013 yılındaki Çözüm Süreci, büyük oranda AK Parti hükümetinin inisiyatifi olarak algılandı. Devletin güvenlik bürokrasisi (MİT) aracılığıyla yürütüldü. Milletin sevmediği “Akil İnsanlar” grubu ile halk ikna edilmeye çalışıldı.
2025 yılı, Ortadoğu’da sınırların ve güç dengelerinin değiştiği bir dönem oldu. Uluslararası güçlerin bölgedeki öncelikleri de değişti. ABD’nin Kuzey Irak ve Suriye’deki otonom yapıların geleceğini belirleme, Kürtler için bölgesel bir entegrasyon projesi uygulama çabasını artırdı. Türkiye bu alanda baskıya maruz kalmakta.
Türkiye’de iktidar kanadının başlattığı 2025 çözüm sürecinde güvenlik bürokrasisi arka planda kaldı. MHP lideri Devlet Bahçeli ve TBMM Komisyonu öne çıkarıldı.
Bu süreçte de devlet (Erdoğan+Bahçeli), Öcalan’ı Kandil’e karşı bir kaldıraç olarak kullanmaya kararlı. Ancak PKK uzantılarının (özellikle Suriye’deki uzantısı SDG/YPG’nin) Öcalan’ın çağrısıyla silah bırakması imkansızdır.
Çünkü ABD’nin SDG/YPG’ye verdiği görev bitmemiştir. ABD bu örgüte yaptığı yatırımı Suriye devletini yeniden yapılandırma amaçlı yapmıştır. ABD, buradaki yapılanmayı Türkiye’nin de tanıması ve iş birliği yapmasını dayatacaktır.
********************************
İmralı Heyeti Yargılanır mı?
Yürütülen süreç siyasi bir kararın eseridir. Süreç kapsamında olmasa, Bahçeli, MHP ve AKP kanadından Öcalan’a dair söylenen sözlerin çoğu “terör örgütü propagandası yapma suçu”, İmralı ziyaretleri ve Öcalan’ın görüşünü almak ve paylaşmak anayasal suç veya “terör örgütüne yardım/yataklık” kapsamında değerlendirebilir.
İlk süreçte sürecin aktörleri yasal koruma altına alınmıştı. (2014 yılında kabul edilen “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair 6551 Sayılı Kanun” ile.)
Bu kanun, çözüm süreci kapsamında görev alan kamu görevlilerine hukuki, idari ve cezai muafiyet sağlamaktadır. Şimdiki Komisyon üyeleri bu kanun hükmünden yararlanabilir mi? Bu tartışmalı.
Hatırlatalım, ilk süreçte devletin görevlendirmesiyle Sırrı Süreyya Önder İmralı ile Kandil arasında kuryelik yapmış ve Öcalan’ın bildirisini Nevruz mitinginde okumuştu. Süreç başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra, bu kanuna rağmen, S.S. Önder 3,5 yıl ceza almaktan kurtulamamıştı. Üstelik o cezayı veren hâkim, şimdiki siyasi davaların çoğunun iddia tarafını yürüten İstanbul C. Başsavcısı Akın Gürlek’ti.


