9.8 C
Kocaeli
Cumartesi, Ekim 11, 2025
Ana SayfaDin ve AhlâkBüyük  ve  Küçük  Cihat

Büyük  ve  Küçük  Cihat

     Büyük cihat; vatan savunması için nadiren, fakat gerektiğinde yapılması zarurî olan bir savaştır. Yensek de yenilsek de, sonuçta ya gâzi veya şehit oluruz.

     Küçük cihat ise, nefsimizle yaptığımız ve mutlaka gâlip gelmemiz gereken bir savaştır. Çünkü büyük cihatta, maddeten yenilsek de, her hâl ü kârda mânen kaybetmeyiz. Fakat küçük cihadı kaybettiğimiz takdirde, ebedî, sonsuz hayatı kaybetmek tehlikesi var!

     Bu bakımdan küçük cihat; mânen büyük cihattan büyüktür! Çünkü işin sonunda ebedî hayatı kaybetmek tehlikesi var!

     Evet, küçük cihat dediğimiz, fakat daima yaptığımız büyük cihadı, yâni nefisle yapılan cihadı, daima kazanmamız gerekir. Aksi takdirde cehennemi boylamak işten bile değil!

     Evet, mânen büyük cihat dediğimiz; mânen küçük cihat denilen savaşı kaybetmek bizi ya gâzi veya şehitlik rütbesine çıkarır.

     Şüphesiz her iki cihadı da kazanmamız asıldır. Çünkü küçük fakat mânen büyük olan; nefsimizle yaptığımız cihat; ebedî hayatımızı kaybetmekten bizleri korur. Diğer büyük, fakat mânen küçük olan; yurdumuzun savunması için yapacağımız cihat / savaş ise, azîz vatanımızı kaybetmemizin önüne set çeker.  

Pasaport

     Ehliyeti olmayan şoför, arabasıyla sokağa çıkamaz. Sokaklarda gezemez, dolaşamaz. Hemen yakayı ele verir.

     Okula kaydı olmayan talebe, elini kolunu sallayarak; okul binasına giremez. Zaten içeri almazlar. Girmesine fırsat vermezler.

     Keza, içinde çalışmadığı fabrikaya, herhangi bir işçi veya memurun izinsiz girmesine müsaade etmezler. Ancak geçerli bir isteği için, belli bir müddet zarfında, girip çıkmasına imkân tanınır.

     Herhangi bir ülkeye pasaportsuz girilmez. Ancak pasaportu olanlar girip çıkabilir. Gezip tozabilir.

     Dünya da bir mekân, bir mülk, bir memleket; gezilecek, görülecek, seyredilecek, içinde kalınacak muhteşem bir gezeğendir. O’nun da bir sâhibi, bir mâliki, onda tasarruf edeni, girip çıkanları kollayan, gözetleyen ve takip edeni vardır. Dünya başıboş değildir. Daima gözetim altındadır. Herkesin nereye gittiğini, ne yaptığını, ne yapacağını bilen ve onları kontrol eden bir Mutasarrıfı, yani Allah’ı vardır. İnsan denen gezginlerin; dünyada rahatça dolaşmaları için, kendisinden izin aldıklarını gösteren bir belge, bir pasaport edinmeleri lâzımdır. Yoksa derdest edilmeleri mukadder!

     İnsanın edineceği İlahî pasaport, her yerde göstermesi gereken belge, kendisini emniyet içinde hissedeceği ve her an ibraz etmesi gereken, olmazsa olmaz olan İlahî vesika ise “Bismillahirrahmanirrahim” denen kudsî kelâmı edinmektir. Her yerde ve her hususta bu kelâmı anıp zikrederek; bu zikrin sâhibinin himayesi sayesinde dolaştığını, her kapının, kendisine ancak bu pasaport sayesinde açılacağının bilincinde olduğunu belirterek; kendisinin emniyet içinde serbestçe hareket ettiğini, karşısındakine hatırlatmakla, gezmekliğini mümkün kılmaktır.

     Velhasıl mülk sahibi Allah, kullarına verdiği hüviyet cüzdanı / pasaport ise, “Bismillah.”

Var  mı  Bir  Çare?

     Ey Büyük Allah’ım! Yol ver aşk’a;

     Sen’den Sana sığınmaktan başka,

     Var mı en küçük bir çâre?

     Yoksa yol açılır, girmek için nâre!

Muhsin Bozkurt
Muhsin Bozkurt
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.

Seçtiklerimiz

spot_img