Kıbrıs Konusu Yeniden Gündem Olur mu?

61

     Bir zamanlar ülkemizin her gün gündeminde bulunan, dünya devletlerinin takip ettiği hemen, hemen her gün haber kanallarına konu olan Kıbrıs konusu en son 2017-2018 Crans-Montana görüşmeleri ile gündem olmuş; bu müzakere süreci de Rum tarafının masadan kaçmasıyla başarısızlıkla son bulmuştu…

    Aradan neredeyse 8 yıl geçti. Konuyla ilgili hiçbir hareket yok.  Ses seda çıkmıyor! Her şey hallolmuşçasına zaman akıp geçiyor.

  Konuya taraf olan ülkelerden, adada kurulu devletlerin yöneticilerinden gündelik mesajların dışında hiçbir haber yok!

  Konu öylesine kilitlenmiş durumdaki bu kilidi açabilecek ne bir çaba, ne de lider kalmış sanki! Her iki taraftan da günü kurtaran mesajların dışında duyulan hiçbir şey yok artık…

   Anlaşılan o ki, konunun çözümü ne zamana, ne de yapılacak müzakerelere kaldı! Herhalde konunun çözümü Allah’a bırakıldı.

   Öyle ya! Kıbrıs’ta yaşanan savaşın ardından 50 yıl, konunun çözümü için başlayan müzakere sürecinden bugüne 57 yıl geçti. Bu uzun süreçten hiçbir sonuç çıkmadı. Taraflar arasında yapılan her görüşme sonuçsuz kaldı.

   Neticeten BM ve AB üyelerinin gözünde Türkiye Kıbrıs’ta hala işgalci! Rum tarafı ise adanın mağdur tarafı, yasal tanınan hükümeti. Bu haksız kanaat BM güvenlik konseyinde alınan kararlarda da böyle,   

AB raporlarında da böyle yazılı…

  Adada her iki devlette yaşayan halkın düşüncelerine, çözüme nasıl baktıklarına gelince:

  Her iki halk da mevcut durumu kabullenmiş durumda. Kaldı ki, geçim derdine odaklanmış insanlar öncelikle adadaki çözümü değil, hayatlarını nasıl idame ettireceklerini düşünürler. Ekonomik yönden giderek pahalılaşan yaşam biçimi adalıların ilk düşündükleri şey olmuş.

  Ne birleşik Kıbrıs’ı, ne federasyonu, ne de başka bir çözümü düşünüyorlar. Onlar yaşama tutunmanın peşindeler…

   Dünya devletlerinin konuya bakışına gelince; onlar da adadan nemalanmanın; çevresindeki doğal gaz, petrol zenginliklerinden pay kapmanın, adada yer almanın peşindeler. Kıbrıs gündem olmuş, çözüm için gerekenler şuymuş, buymuş umurlarında bile değil.

  Konunun çözümü gündemlerinde olsa, Türkiye’nin çözüm önerilerine kulak tıkayıp, sadece Rumların adanın tek sahibi biziz dayatmalarını onaylayıp bu haksızlığa kulak kabartırlar mıydı?

   Türkiye ve KKTC yönetimi bugüne değin ellerinden gelen her çabayı harcamış, çözüme ulaşabilmek için pek çok taviz vermiştir. Bundan sonrası için konu çözüme odaklanacaksa yan yana yaşayan iki devletli yapı çözümün ana konusu olacaktır. Garantör Türkiye’nin konuya bakışı da, çözümün anahtarı da budur.

  Pekiyi, Kıbrıs konusu hiç mi gündem olmayacaktır?

  Tabii ki olacaktır.

  Mevsimine göre doğal güzellikleriyle, turistik yapısıyla, sanatçılarımızın o pahalı konserleriyle, kumarhaneleriyle, tarafların özel günlerinde anma, kutlama törenleriyle gündeme gelecek.

 Az da olsa kimi köşe yazılarıyla hatırlanacak, kimi kitaplarda yazılacaktır.

 Adanın geçmişini yaşayan insanlar azaldıkça bu yazılarda, kitaplarda yok olacak, gün gelecek anılarda dahi kalmayacaktır.

  Şöylece bir yoklayınız hafızanızı!

  Kıbrıs konusu 50’li yıllarda gündeme geldiğinden beri, yaşanan onca gerçekten bugünlere ne kaldı?

  Kaç yazan kalem hatırlatıyor o gerçekleri?

  Ya yeni nesil? 

 X, Y, Z, Alfa kuşakları?

 Kaçının umurunda Kıbrıs konusu?

 Kıbrıs onlar için ne anlama geliyor?

 Sadece yaz tatillerinin geçirildiği farklı bir rota değil mi?

 Ya o vatan toprağımız uğruna hayatlarını seve, seve feda eden kahramanlarımızı sevdiklerinden başka kaç hatırlayanımız kaldı?

 Bu yazı sadece bir durum tespitinden ibaret…

İnşallah Kıbrıs konusu en kısa zamanda bu defa çözümün gerçekleştirilmesi için yeniden gündem olur. Bu tespitlerimde de ben yanılmış olurum.

Önceki İçerikCehalet ve bilim farkı!
Sonraki İçerikGazze’yi Sayfiye Yapmak
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.