Ben Kimim? Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi

153

Muhammed Binici’nin hazırladığı 13,5 X 21 santim ölçülerindeki 176 sayfalık eseri; eşcinsellerle alâkalı incelemelerin, araştırma ve soruşturmaların notlarıdır.

Kitabın konusuyla uzaktan-yakından hiçbir alâkası olmayan bir toplantıda kitaplarını imzalarken berâber olduğum Sosyolog Prof. Dostum yanına gidip kendi adına kitap imzalatıp aldıktan sonra, yazarına benim için de imzalı kitap talep etti. İmzalarken, mâhiyetini bilmediğimden, tanıtım yazısı yazıp yayınlattıktan sonra kendisini bilgilendireceğim için telefon ve e-posta adresini de yazmasını istedim. Yazdı. Böylece aramızda bir sözleşme akdedilmiş oldu. Bir müddet sonra kitabı okuma fırsatı bulduğumda, kitabın ilk yarısındaki ‘Biz eşcinseller, sorumsuz anne ve babalarımızın günahlarıyız’ (s: 21), ‘Eşcinselliğimizin kökenleri, derinlerdeki âile dinamiklerimizde gizli bir pusuda yatar’ (s: 22), ‘Kahraman babası olmayanın, ne yazık ki yabancı erkekler kurtarıcısı oluyor’ (s: 23), ‘Eşcinsellik sapıklık değildir’ (s: 39) cümleleri, eşcinseller hakkındaki olumsuz düşüncelerimi pekiştirdi.  

Filmlerde eşcinsel figürlerin sempatik gösterilmesi, müzikle ilgili sahne sanatkârlarının eşcinselmiş gibi görünmeleri ve öyle görünenlerin ön plâna çıkarılması… Ve benzeri durumlar hep canımı sıkardı.

İlk aklıma gelen düşünce, ‘sözleşmeyi bozmak’ oldu.  Öteden beri eşcinsellerin, kader kurbanı, eşcinselliğin hastalık olduğu ileri sürüp eşcinsellerden yana tavır koyanların toplumu yanlış yönlendirdiğini, onların müdafaasını yapmanın gençleri eşcinselliğe yönlendirmek olduğunu düşünür, konu ile gizlice ilgilenmeyi bile kendime yakıştırmazdım. Yayınevi sâhibini de tanıdığım için böyle bir kitabı nasıl olup da yayınlamayı kabul ettiğini düşündüm, mâzeret bulamadım.

Tanıdığım ve güvendiğim Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Sefa Saygılı’nın kitaba ‘Takdim’ yazısı yazdığını görünce; düşünce ve görüşlerimde hafif bir kırılma olduğunu hissettim. Sayfaları hızlı bir şekilde gözden geçirdim. İkinci yarıdan sonraki sayfalara geldiğimde, sözleşmeyi iptal etmeye gerek kalmadığını, taahhüdümü yerine getirebileceğimi anladım. 

Netice: Onları dışlayarak, toplumu eşcinsellerden kurtarmanın değil, eşcinselleri, eşcinsellikten kurtarmanın doğru olduğunu düşünmeye başladım. Toplu taşıma araçlarında özellikle de karşılıklı oturma imkânının bol olduğu metroda, gördüğüm eşcinselleri belli etmeden ve dikkatli bir şekilde tetkik ettiğimde hemen hepsinin mahcubiyet hatta utanç içerisinde olduğunu anladım. Hepsi öyle değildi. Olsun… Sayıları azalınca onların da mahcubiyetten kıvranacaklarını düşünüyorum. Sayılarını azalttıkça başarıya ulaşma şansımız artar.

Bilinmeli ki asıl suçlu eşcinseller değil, çocukları ve gençleri, çeşitli yollarla eşcinselliğe yönlendirenler ve özendirenlerdir.

*** 

Prof. Dr. Sefa Saygılı’nın Takdim Yazısı:

Soner tıbbiyeyi yeni bitirmişti. Anne-baba çok sevdikleri çocuklarının doktor olduğuna sevinememişti. Çünkü onu evlendirmek isteyen ebeveyninden Soner önce bahanelerle kaçmış. Üzerine fazlaca gidilince eşcinsel (homoseksüel) olduğunu açıklamıştı. ‘Bu erkeklik oyununu daha fazla devam ettiremezdim’ diye kederli ifâdeyle durumunu izah ediyor ve ekliyordu, ‘Ben buyum, kendimi değiştirmek istedim, ama olmadı.’

Annesi gözyaşlarına engel olamayarak Soner’in açıklamalarını dinliyor ve çâresizlik içinde, ‘Bir şeyler yapın doktor bey. Oğlumun bu hâlini kabullenemiyorum. Lütfen bana ümit verin’ diyordu.

Eşcinsel Olmak

Homoseksüel olduğunu fark etmek, sadece ebeveyne değil, ergenin kendisine de acı verir, üzücü tepkiler doğurur: Suçluluk, korku, utanç, ayıp, reddedilme, yalnızlık, inançsızlık, öfke ve kendinden iğrenme duyguları yaşanabilir. İşin ilginci eşcinselliği savunan, toplumda âşikâre yaşamalarını isteyenler de çocuklarının eşcinsel olmasını istememektedir.

Vakamız Soner bu aşamaları geçmiş, artık yeni cinsel kimliğini benimsemiş durumdadır. Ancak eşcinsel dürtüleri olanların pek çoğu Soner gibi kabullenmeye yanaşmaz, sıkıntılar içinde kıvranır durur. Kabullendikleri takdirde ise fıtratlarıyla ve toplumla çatışma başlar, kişi yine mutsuz olur.

Sebebi Ne?

Acaba insanlar niçin karşı cinsi değil de hemcinsini şehvet objesi olarak tercih ederler? Bu konuda yapılan sayısız araştırma, belirli bir sebep bulamamıştır. Çünkü normal ve eşcinsel şahıslar arasında organik, genetik, yapı, biyolojik ve hormonlarla ilgili bir fark bulunamamıştır.

Yani eşcinsel bir şahısla normal cinsel yönelimli birinin kandaki hormon seviyeleri arasında bir fark olmadığı gibi kromozomları da aynıdır. Ancak eşcinselliğin ortaya çıkışında birçok teori ileri sürülmüştür:

•Bu teorilerden ilki, uygunsuz veya mevcut olmayan baba rolünün önemli olduğunu vurgulamaktadır. Aşırı sert, gaddar bir baba tipi kadar silik, şahsiyeti zayıf veya ilgisiz babaların çocukları da eşcinsellik riski altındadır. Veya babanın yokluğu durumunda, genellikle kadınlardan oluşan ortamda büyüyen çocuklarda da aynı risk vardır.

•Ayrıca çocuklukta cinsel tecavüze uğramak, ağır bir travma olarak eşcinsellik dürtülerini ortaya çıkarabilmektedir.

•Yine bazı anne ve babaların işledikleri bir hatayı da belirtmek gerekir. Bu ebeveynler, çocuklarına ‘keşke karşı cinsten olsaydın’ demekte, hatta onlara karşı cinsin elbiselerini giydirerek, karşı cinsiyetteymiş gibi davranarak büyütmektedirler. Anne-baba, bu ve benzer sözlerin ve davranışların çocuklar üzerinde yapacağı zararı hesaplayamamaktadır. Bu gibi telkinler kadını erkekleşmeye, erkeği kadınlaşmaya sürükler. Yaradılışı değiştirmeye kalkışmanın kötü sonuçlar vereceği herkesçe bilinmektedir.

•Hormonlu gıdaların artışı da suçlanmaktadır.

İnternete Girince

Maalesef bugün psikiyatri ilmi, eşcinselliği üçüncü bir cinsiyet olarak kabul etmekte, çözümün olmadığını ileri sürmektedir. Böyle eğilimleri olan ergen bunları internette okuyunca artık her şeyin bittiğine, kalıcı olarak eşcinsel olduğuna inanmaktadır. Yardım için başvurdukları hekim ise ona, ‘Boşuna uğraşma, kendini böyle kabullen’ telkinini vermektedir.

Ama insanlar, erkek veya kadın olmak üzere tasarlanmıştır; üçüncü bir cinsiyet yoktur. Dahası medeniyet târihi gösteriyor ki bir takım problemlerine rağmen insanın tabii (yâni anne-baba ve çocuklardan oluşan âile), gelecek nesillerin yetişmesi için en uygun ortamı oluşturur. Târih boyunca bütün devirlerde ve bütün topluluklarda durum böyledir.

Toplumda Yer Bulma

Bâzen normal erkek rolü oynayarak evlenip çoluk çocuğa kavuşan, ancak erkeklikten nefret eden veya cinsiyetine soğuk olan babalar gelir, toplumun baskısıyla böyle bir konumu seçtiklerini ve mutlu olmadıklarını söylerler. Ben ise kendilerine içinden gelen sapkın dürtüleri bastırmaya devam etmelerini tavsiye ederim ve eklerim: ‘Eğiliminizin gerektirdiği gibi davranacak olursanız inanın daha da berbat olursunuz. Ancak şimdi hiç olmazsa dinî ve vicdanî suçluluk hissetmiyorsunuz. Sabredin ve inşallah sabrınızın karşılığını bu dünyada da öbür dünyada da görürsünüz.’

Bu kişiler evlenip baba da olsalar, ömür boyu eşcinsel dürtülerini inkâr da etseler bu duygular onların peşini kolay kolay bırakmaz.

Bu yüzden onların çektikleri ıstırabı bilmeden, acı içinde kıvrandıklarının farkına varmadan acımasızca yargılamaktan kişi ve toplum olarak uzak durmalıyız. Çevremizde böyle kişileri gördüğümüzde onların problemlerini anlamaya ve yardımcı olmaya çalışmalıyız. Çünkü onlar ağır dürtülerin tesiri altındadırlar ve bâzılarının zannettiği gibi keyfî ve irâdî olarak bu yolu seçmiş değillerdir.

Sonra eşcinsel deyince sadece televizyon ve basında izlediğimiz gibi küstahça davranışlar sergileyen, kıvırtarak yürüyen, kadınsı giysiler giyen ve makyajlar yapan, olmadık maskaralıklar sergileyen tipler aklımıza gelmemelidir. Gerçek eşcinselleri gördüğümüzde onların normal cinsî eğilimli olduklarını düşünürüz. Tabii içlerinde kopan fırtınanın farkına bile varmayız.

Anne-Babanın Paniği

Oğullarında eşcinsel eğilim hisseden ebeveynin endişe duyması tabiidir. Bugünkü ortamda eşcinsel eğilimi olan ergenin karşılaşacağı o kadar çok problem vardır ki… Bâzı eşcinsel ergenler şiddetli bunalıma girerler. Ancak anne-babanın paniği sorunu çözmez. Aksine sıkıntıyı artırır.

Bazen Kuruntu Olabilir

Bazı durumda genci bunalıma sürükleyen eşcinsellik değil de eşcinsel olma korkusu veya kendini böyle sanma saplantısıdır. Bununla ilgili birçok örnek biliyorum.

Selim, kalçası masaya değince zevk duyduğunu söylüyordu. Bundan eşcinsel olabileceği sonucunu çıkarmış ve bunalıma girmişti. Olayı inceleyince kuruntulu bir tip olduğu ortaya çıkmıştı.

Ahmet 17 yaşına gelmesine rağmen sesinin inceliğinden ve sakallarının çıkmayışından yakınıyordu. ‘Acaba eşcinsel miyim?’ diye tedirginliğe girmişti. Hâlbuki ergenlik bulguları bazı kişilerde gecikebilirdi ve bu tamamen normaldi, eşcinsellikle ilgisi yoktu.

İsmet ise arkadaşları tarafından gayrimeşru ilişkiye teşvik edilmişti: ‘Zaten haram, bir de teklif edilen kadını iğrenç ve çirkin buldum’ diyordu. Bu haldeyken cinsel ilişkiye girmekte başarılı olamayınca eşcinsellik kompleksine sürüklenmişti.

Bu gibi durumlarda muhakkak bir psikiyatri uzmanından yardım istenmelidir. Böylelikle korkuları giderilir, gencin içinde kopan fırtınalar yatışır ve hayata daha olumlu bakar.

Eşcinsellik ‘Gey’likten Farklı

Bazı insanlarda eşcinsel eğilimler olabilir. Ancak mücâdele ile bunları yenebilir, bastırabilir veya gizleyerek yoluna devam edebilir.

Eşcinsellikle ilgili uzun yıllar araştırma ve terapi çalışmaları yapan, iki değerli eseri dilimize de çevrilmiş olan ABD’li Dr. Joseph Nicolosi, ‘Homoseksüel olduğu halde ‘gey’ etiketini ve bu etiketin îma ettiği her şeyi reddeden erkekler var’ diyor. Böyle olunca da, ‘homoseksüellik (eşcinsellik)’ ile ‘gey’lik iki ayrı kategori hâline geliyor. ‘Bu erkekler’ diyor Dr. Nicolosi, ‘Psikolojilerinde inkâr edemeyecekleri bir homoseksüel yönleri olsa da ‘gey’ kavramının işâret ettiği yaşama biçimini ve değerleri benimsemiyorlar: Bu yüzden de değer yargıları ile cinsel eğilimleri arasında çatışma yaşıyorlar. Bu tür erkeklerin kişilik gelişimi hikâyeleri eşcinsel arzularla yüklü olmasına rağmen, bu duygulara boyun eğmek yerine homoseksüel yönelimlerinin üstesinden gelmeyi hedefliyorlar .’

Sağlıklı Âile

İdeal âile tipi demek olan sağlıklı âilede baba otoriter roldedir; yani dışa karşı âileyi savunan, düzeni sağlayan, âile birliğini elinde tutan, gelir sağlayan kişidir. Her şeyden önce eşi ve çocukları için güven kaynağıdır. Çocuklar babayı anneye göre daha güçlü, daha bilen, daha çok saygı uyandıran kişi olarak bilirler. Anne ise çocuğun yanındadır. Şefkat doludur. İlgi ve sevgisini bebeğe dengeli ve tutarlı şekilde verebilir. Babanın yardımcısıdır, besleyen, büyüten, evde sıcaklık ve sevgi sağlayan kişidir. Âile ortamı sıcaktır ve muhabbet doludur. Böyle âilede büyüyen çocuk sevmeyi öğrenir. Sağlıklı âilelerde baba başkan, anne de yardımcısıdır. Eşler uyumludur. Anlaşamadıkları konuları birlikte konuşurlar. Konuşarak çözüm bulamadıkları çok ender durumlarda ise, son kararı verme sorumluluğu erkektedir.

Anne Otoriter ve Baba Silik Roldeyse

Günümüzde kadının statüsü gittikçe değişmekte, daha çok aktif olmakta, çalışmaya yönelmekte ve âdeta erkeksi rollere bürünmektedir. Kadını erkekten ayıran ruhî farklar bu şekilde törpülenmekte, kadın da erkek gibi hissi açıdan fakir ve bencil olmaktadır. Böylece evde kadının hâkim olduğu ‘anne tipi âile’ler gittikçe artmaktadır.

İşte annenin otorite rolünde olduğu, silik bir baba modelinin bulunduğu âilelerde erkek çocuk kendisine örnek ve rol model olarak baba yerine güçlü gördüğü anneyi seçebilmekte, davranışlarını annesine benzeterek ve taklit ederek kişiliğini ve cinsiyetini geliştirebilmektedir. Böylelikle bedenen erkek, ancak zihnen kadınlığa yatkın yâni cinsel kimliği bozuk şahıslar ortaya çıkabilmektedir.

Çocuklarımızı Eşcinsellikten Koruma

Günümüzde bu yüzden babalara büyük görev düşmektedir.

Babalar çocuklarına, özellikle onu örnek alacak erkek evlâdına daha çok vakit ayırmalıdır. Çocuğun en iyi arkadaşı olabilmek ümidiyle, coşku ve hevesle dürüst bir duygu ve sevgi alışverişine girmeye can atmalıdır. Çocuğunu yetiştirirken onun hayatında daha etkili ve aktif rol almayı istemelidir, içinden geldiği gibi hareket etmeli, çocuğuna baba sevgisi yaşatmalıdır. Otoriter yönünün olduğu kadar anlayışlı ve yumuşak tarafını da göstermelidir. İlgisini, sevgisini ve bağlılığını göstermek hevesiyle hareket etmelidir, işinde, meşguliyetinde varmak istediği hedeflerine bütün zamanını ayırmamalı, muhakkak çocukları dünyaya getirmenin sorumluluğunu yüklenmeye daha çok gayret göstermelidir.

Ne Yapmalı?

Eşcinsel eğilimleri olan çocuğu olduğunu öğrenen anne-baba en başta paniğe kapılmaktan kaçınmalıdır. Soğukkanlı olmakta fayda vardır. Delikanlı ile arkadaşça konuşmalı, problemini anlamaya çalışmalıdır. Duruma göre psikiyatristle görüşerek olayın boyutuna göre gence yardımcı olmaya çalışmalıdır.

Önemli olan da hemen bu gençleri damgalamamak, muhakkak neler yapılması gerekiyorsa tatbik etmelidir. Bu yüzden durumun erken farkına varıp gerekli tedbirleri almalıdır.

En yakınlarına dahi öyle bir dürtülerinin olduğunu açıklayamayan ve aslında dinen günah olduğunu bilmesine rağmen içlerinde gizlediklerini sürekli bastırmak için çıkar yol bulamayan bu insanlar için terapi ve tedâvi imkânları düşünülmelidir.

Muhammet Binici dostumuzun ‘Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi’ adlı eseri bu yüzden çok önemli. Âilelerin içine atılan bu LGBT bombasının tehlikesini, sebeplerini ve korunma yollarını şiirsi üslubuyla ve toplumdan gerçek vaka örnekleriyle anlatıyor. Hepimize sağlıklı âilenin ne kadar elzem olduğunu ve neler yapmamız gerektiğini izah ediyor.

Dostumuzu tebrik ediyor, bu hârika eserini evlilere ve evlenecek olanlara hararetle tavsiye ediyorum. Eline, koluna, o güzel zihnine sağlık Muhammet Binici. Daha nice böyle yararlı eserler ortaya koyman istek ve arzusuyla teşekkür ve tebrik ediyoruz.

İNKILAP BASIM YAYIN GORGANİZASYON TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ 

Akşenseddin Mahallesi, Şehitkubilây Sokağı Nu: 6/A-B Fatih, İstanbul  

Telefon: 0.212-524 44 99 e-posta: inkilap@inkilab.com.tr  www.inkilap.com.tr. 

MUHAMMET BİNİCİ: 1979 yılında Sivas’ın Suşehri ilçesinde doğdu. Gazeteci, yazar ve prodüktör olan Binici, ilk eğitimini Boyalıca Köyü’nde tamamladı. Daha sonra İstanbul-Pendik İmam Hatip Lisesi’nden, ardından Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. 2016 yılında Akit TV’de televizyon programcılığına adım atan Muhammet Binici, çeşitli konularda geniş bir yelpazede dikkat çekici programlar hazırlayıp sundu. Eğitimden âileye, ekonomiden siyâsete, teknolojiden kültüre kadar birçok alanda izleyicileriyle buluştu ve Teknovia, Yakın Mercek, Kardeşlerimiz, Genç Görüş, Referanduma Doğru, Söz Meydanı ve Gece Ajansı gibi programlarla ön plana çıktı. Ege TV’de özel programlar hazırladı. 2021-2023 yıllarında Lalegül TV-FM’de Hafta Sonu Ana Haber Bülteni ve her Cumartesi canlı olarak yayınlanan ‘Nesli Müdafaa’ programlarını hazırlayıp sundu. Görev yaptığı kurumların tamamında özel dosya haberlere imza attı. Binici ayrıca, BNC Medya Haber başta olmak üzere çeşitli internet sitelerinde makaleler yazdı ve İttifak Gazetesi’ndeki köşesinde aktüel yazılarına devam etmektedir. Gençlere yönelik okullarda birçok proje geliştiren ve yüzbinlerce öğrenciye ulaşan Binici, Tekno-Şenlik gibi etkinliklerle de tanınmaktadır. ‘Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi’ adlı belgeseli ‘Benim Âilem’ programıyla ekranlara taşıdı. Bilişim teknolojileri ve Sosyal Medya uzmanı olan Binici, bu alanda 15 yılı aşkın süredir EMBİ Bilişim Teknolojileri’nde proje danışmanlığı yapmaktadır. Orta derecede İngilizce ve Arapca bilen Binici, evli ve iki çocuk babasıdır.

DERKENAR:

LGBT: Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transseksüel kelimelerinin baş harflerinden oluşan kısaltmadır. Cinsel bozuklukları bulunan insanların tamamını ifâde eden çatı kelimedir.

Interseks kelimesinin ilâvesiyle LGBTI, Queer kelimesinin eklenmesiyle: LGBTIQ Şeklinde geliştirilmiştir.

Lezbiyen: Bir kadının başka bir kadına fizikî ve/veya hissî alâka hissetmesidir. Eşcinsel kadın anlamına gelmektedir.

Gey: (İngilizcede ‘gay’ yazılır, ‘gey’ okunur. ‘Eşcinsel’ mânâsında kullanlmaktadır.

Biseksüel: Hem kadınlara hem de erkeklere çekim hisseden kadınlarla; hem erkeklere hem de kadınlara karşı cinsî arzu duyan erkeklere ‘biseksüel’ denilir. (Alâkanın veya çekimin aktif veya pasif mi olduğu hususu belirlenememiştir)

Transseksüel: Şahsın, kendisini doğuşundaki cinsiyetine ait hissetmeyerek karşı cinsten olduğunu hissetmesidir. Cinsel yönelim değildir. Farklı cinsiyete sâhip olma durumudur.

Interseks: Hem erkeksi hem de kadınsı cinsiyet özelliklerine sâhip olan insanların durumunu belirtir. İnterseksüel olmak bâzı durumlarda fizikî, bâzı durumlarda da fizikî olmasa da hormonal anlamda çift cinsiyetli olmak durumudur. İnsanlar, içinde hem erkek hem kadın özellikleri taşıyabilir.

Queer: ‘Kuir’ okunur. Aslen erkek veya kadın olmakla birlikte, tavır ve hareketleriyle karşı cinsten olmakla aşağılanan insan.

(İnternetten derlenmiştir)

Önceki İçerikMuayenehanelerden Özel Hastaneye – Atakent Cihan Hastanesi
Sonraki İçerikGerçek Yüzünü Göster
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.