Hasan Ali
Polat’’ın telif ettiği, 13,5 X 21 santim ölçülerinde 756 sayfalık esere adını
veren Yâkub Cemil 1883 yılında,
günümüzde İstanbul’un Bayrampaşa ilçesi sınırları içerisinde bulunan ve ismi
değişen Yenibahçe semtinde dünyâya geldi.
Sonradan
siyâsî parti hâline dönüşen İttihad ve Terakkî Cemiyeti’nin meşhur silâhşörü
olarak bilinir. 1901’de Harbiye’yi bitirip, birçok emsâli gibi Rumeli’de âsî
Balkan komitecileri ile eşkıyâsını tâkîble görevli birliklerde hizmet gördü.
Gizli Îttihad ve Terakkî Cemiyeti’ne üye oldu. 23 Temmuz 1908 târihinde İkinci
Meşrûtiyet’in ilanından sonra Cemiyet’in sorumlusu olarak Adana’da bulundu.
Aralarında Enver (Paşa), Mustafa Kemal (Paşa, Atatürk), Fethi (Okyar) gibi
sonradan büyük roller oynayıp şöhret kazanacak olanların da bulunduğu cesur ve
vatansever subaylarla birlikte gönüllü olarak Libya’nın Trablus bölgesine gidip
İtalyanlara karşı savaştı. 23 Ocak 1913’te vukubulan İttihadçıların meşhur
Bâb-ı ‘Âlî Baskını’nda mühim rol
oynayan birkaç subaydan biri idi. Baskın esnâsında istifa etmeye zorlanan
Harbiye Nâzırı Nâzım Paşa’yı vuran kişi olarak bilinir. Fakat Nâzım Paşa’yı
öldüren kurşunun Enver (Paşa) tarafından mı, Yâkub Cemil tarafından mı atıldığı
tartışmalı kalmıştır.
Yâkub Cemîl,
Enver Bey’e çok bağlı, gözü kara bir fedâî idi. 3 Ocak 1914’te Enver Bey’in
kurmay yarbay iken rütbe atlayıp birden mirlivâ (tümgeneral) retbesine terfî
ettirilip harbiye nâzırı yapılmasında da rolü olmuştur. Enver Paşa, Yâkub
Cemil’i o zaman Teşkîlât-ı Mahsûsa denilen devletin istihbârât teşkilâtında
görevlendirdi. Birinci Dünyâ Savaşı’nda 2000 kişilik bir kuvvetle Kafkas
Cebhesi’nde savaştı. Merkezden gelen emirlere riâyet etmeyerek kendi başına
buyruk hareketlerinden dolayı önce Bitlis’e, oradan Bağdad’daki 6. Ordu
merkezine sürgün edildi. Daha sonra da İstanbul’a gönderildi. İttihad Terakkî’nin bütün mühim eylemlerinde
rol sâhibi samimî ve cesur bir fedâîsi, özellikle Enver Paşa’nın yakın arkadaşı
olmasından dolayı, disiplin dışı davranışları kendisine normal geliyordu.
Halbuki askerliğin, ve normal devlet düzeninin bu şekilde keyfi ve hiyerarşi
dışı davranışlara tahammülü olamazdı. Komitecilik, gizli teşkilât, isyân ve
ihtilâl devirlerinde cidden çok işe yarıyan Yâkub Cemil tipinde adamlar, hareket
başarıya ulaşıp da normal düzen kurulunca, âdetâ mukadder olarak intibaksız ve
hayâl kırıklığına uğramış vaziyette kalırlar. Yâkub Cemil örneğinde de bu böyle
oldu: Kendisine üst kademelerde bir görev verilecek liyâkatte değildi. Bu
sebeple beklentileri karşılanmadı. Onu normal hiyerarşi içinde normal görevlere
döndürmek de mümkün değildi. Her defâsmda canını dişine takıp ölümleri göze
alarak adım adım ilerlemesinde ve imparatorluğun âdetâ tek hâkimi hâline
gelmesinde rol sâhibi olduğu insanın (Enver Paşa’nın) kendisini bu şekilde
yalnız ve arkasız bırakmış olmasını hazmedemiyordu. Bu tip insanlar ya harb
eder, ya suikast tertipleyip isyân eder. Enver Paşa ve çevresine suikast hazırlamak
suçundan tutuklanan Yâkub Cemil de Dîvân-ı Harb’de muhakeme edildi ve idam
cezâsı verildi. Cezâ, 11 Eylül 1916 târihinde, Kâğıthâne’de kurşuna dizilmek
suretiyle infaz edildi.
***
Kitabın arka kapak yazısı:
Bu kitap; İttihâd ve Terakki
Cemiyeti’nin önemli ismi Yâkub Cemil’in Cemiyetle öne çıkan ve Cemiyetin
müdâhalesiyle 11 Eylül 1916’da kurşuna dizilmek suretiyle sona eren hayat
hikâyesini efsânelerden arındırarak arşiv vesikaları ve diğer kaynaklara
dayanarak ortaya koyuyor ve ana-baba adından başlayarak birçok hatâyı da tashih
ediyor. Ayrıca Yâkub Cemil’in başkahramanı olduğu 1916’daki münferit sulh
davasının Dîvân-ı Harp sorgu tutanaklarını içeriyor ve bu tutanakların çeviri
yazımını gün yüzüne çıkararak okuyucuların dikkatine sunuyor.
Nihayetinde bu kitap, silâh ve siyaset
arasında tükenmiş bir ömrün, Yâkub Cemil’in;
-Bursa
seyahati ve Prens Sabahaddin’in hususi kâtibi Satvet Lütfi ile ilişkisini,
-Münferit
sulh çerçevesindeki on beş maddelik manifestosunu,
-Meserret Oteli toplantılarını,
-Sapancalı
Hakkı, Mümtaz Bey ve Hüsrev Sami ile ilişkilerini,
-Kara
Kemal, Bahâeddin Şâkir, Doktor Nâzım ve Midhat Şükrü gibi isimlerle görüşmelerini, -Enver
Paşa ve Talât Bey hakkındaka değerlendirmelerini,
-Mustafa
Kemal Paşa’nın Harbiye Nâzırlığı meselesini,
imzâlı ifâdelerinden öğrenebilme imkânı
sunuyor; Yâkub Cemil meselesiyle ilgili Esatlı, Ertürk ve Vardar’ın yazdıkları
bazı hususları tashih etmenin yanında bu meselenin Almanya’nın İstanbul
Büyükelçiliği raporlarına yansımasını da ele alıyor. Karanlıkta kalan pek çok
meseleyi açıklığa kavuşturacağını umduğumuz bu çalışmayı Türk okurunun ve
akademisinin dikkatine sunmaktan kıvanç duyuyoruz.
Eserdeki bölüm başlıklarından bâzıları:
Meşrutiyet’e kadar Yâkub Cemil
İran’daki Meşrutiyet
Mücâdelesine destek
Erzurum’dan İstanbul’a: 31 Mart Vakası
İttihâd ve Terakki Adana Müfettişliği
Meşrutiyet ve
Cemiyet için cinâyetler
Yâkub Cemil’in Trablusgarp’ı
Tebdil-i hükümet: Bâbıâli Baskını
Balkan Harbi’ne gayrinizami Katkı
Talât Bey Dâhiliye Nazırı, Enver Bey ise Paşa ve Harbiye
Nazırı oluyor
Cihan Harbi’nin İki Yılı
Münferit
Sulh, Hükümet Tebdili Meselesi Ve Nihayet…
Ok yaydan çıkıyor: Meserret toplantısı, İran hazırlığı ve
tutuklamalar
Suçu diğerde aramak: Divan-ı Harpteki ifâdeler
Müdde-i Umûmî’nin (Savcı) iddianâmesi ve Divan-ı Harp
Kararı
Kâğıthane’deki hazin hâtime: ‘Ben komitacı geldim ve öylece öleceğim’
Yâkub Cemil’in gözünden Enver Paşa ve Talât Bey
Eşref, Yâkub Cemil’e karşı
Mustafa Kemal Paşa’nın Harbiye Nâzırlığı Meselesi
Almanya’nın İstanbul Büyükelçiliği raporlarında Yâkub
Cemil meselesi
Yâkub Cemil Meselesi hakkında farklı değerlendirmeler
Yâkub Cemil Meselesi:
Divan-I Harp Sorgu Tutanağı
İfâdeler…
Yâkub Cemil’in ifâdeleri, 23 Ağustos
İfâdeler…
Yâkub Cemil’in ifâdeleri 26 Ağustos
İfâdeler…
Yâkub Cemil’in ifâdeleri, 25 Ağustos İfâdeler…
Yâkub Cemil’in ifâdeleri
Mustafa Kemal’in ifâdesi, 28 Ağustos
Müdafaa-i Milliye Reisi Mehmet Sâdık’ın ifâdesi
İfâdeler
Seyyid Tâhir Efendi’nin ifâdesi, 30 Ağustos
Merkez-i Umumî âzası Talât Bey bin Tâhir’in ifâdesi, 30
Ağustos
İfâdeler…
Yâkub Cemil’in ifâdeleri, 30 Ağustos
İfâdeler…
Yakıub Cemil’in ifadeleri, 6 Eylül
Müddeî-i Umûmînin İddianamesi
Karar
Vakup Cemil Meselesi İle İlgili Müteferrik Evrak
Heyet-i Tahkikiyeden Dâhiliye Nezâretine gönderilen
yazılar
Dâhiliye Nâzırı Talât Bey’in cevabı
Dâhiliye Nezâreti Müsteşarı İsmail Canbolat’ın cevabı
Heyet-i Tahkikiyeden Harbiye Nezâretine gönderilen
yazılar
Harbiye Nâzırı Enver Paşa’nın cevabı
Harbiye Nezâreti Müsteşarı Mahmut Kâmil Paşa’nın cevabı
Miyet-i Tahkikiyeden Sadarete gönderilen yazı
Sadrazam Said Halim Paşa’nın Cevabı
Hülasa ve Müzakerât Neticesi
Dîvân-ı Harb-i Örfinin Kararı
Yâkub Cemil’in idamı irâde-i seniyyesi
Yâkub Cemil’in idam fermanı
Harbiye Nezâretinin Merkez Kumandanlığından hükmün infazı
talebi
Merkez Kumandanlığından Divan-ı Harb-i Örfi Riyâsetine
yazı
Tahniyeci Hakkı’nın Dilekçesi
Merkez Kumandanlığından Divan-ı Harb-i Örfi Riyâsetine
yazılar
Harbiye Nezâretinden Divan-ı Harb-i Örfi Riyasetine yazı
Fezleke
Bursa Valisinden Divan-ı Harb-i Örfi Riyasetine yazılar
İstanbul Polis Müdüriyetinden Divan-ı Harb-i Örfi
Riyâsetine yazı
Kızıltoprak Polis Merkezinden Divan-ı Harb-i Örfi
Riyasetine yazı
Gönenli Bekir Sıdkı’nın Harbiye Nezâretine dilekçesi
Seyyid Mehmet ve Kemal’in Dâhiliye Nezâretine dilekçeleri
Harbiye Nezâretinden Divan-ı Harb-i Örfi Müddeî-i
Umûmiliğine yazı
Dâhiliye Nezâretinden Divan-ı Harb-i Örfi Müddeî-i
Umûmiliğine yazı
Divan-ı Harb-i Örfi Müddeî-i Umûmiliğinden Heyet-i
Tahkikiyeye yazı
Yâkub Cemil’in Hazin Sonu
Yâkub Cemil,
Enver Paşa ile yaptığı görüşmede ‘İttihad
ve Terakki Merkezi’ne karşı sitemkâr ve hâlet-i rûhiyesinin bulanık olduğunu ve
İttihadcı arkadaşlarıyla çatıştığını’ söyler. Durumun düzelmesi için Enver
Paşa’dan istekte bulunur. İsteğinin kabul edilmesinin kanunen mümkün olmadığı
belirtilir. Hazırladığı 15 maddelik ‘Münferid Sulh Düşüncesi’ meselesini,
çekindiği için Enver Paşa’ya açmaz. Talât Bey’in yakın çevresindeki insanlar
aracılığı ile ikna edilerek kabul edilmesini sağlamaya çalışır. Böylece Enver
Paşa ile arasındaki bağlar kopar. Dâvâ açılır, mahkeme, Yâkub Cemil’in idamını
kararlaştırır.
Enver Paşa’nın
6/7 Eylül’de yurt dışına çıkışının hemen ardından Divan-ı Harb-i Örfi
tarafından verilen idam kararı Harbiye Nâzırı Vekili Talât Bey ve Sadrazam Said
Halim Paşa tarafından imzalanarak Sultan Mehmet Reşat’ın tasdikine sunulur ve
Sultan 19 Eylül 1916’da Yâkub Cemil’in idam cezâsını tasdik ederek Harbiye
Nâzırı Vekili Talât Bey’i bu işe memur eder.
Sultan’ın tasdikinden sonra Talât Bey, Dersaadet Merkez Kumandanlığına
bir yazı göndererek infazını ve neticenin bildirilmesini talep eder.
Netice itibâriyle
Yâkub Cemil, Harbiye Nâzırı Vekili Talât Bey’in tâlimatı doğrultusunda kurşuna
dizilmek suretiyle infaz edilir.
Böylelikle İttihâd Terakki Cemiyetinin fedâi grubu içerisinde ilk akla
gelen isimlerinden olan Yâkub Cemil, ‘âdeta,
tek başına hükümeti ortadan kaldırabilecek güce sâhip bir şahsiyet’ olarak
değerlendirilir ve kendi arkadaşlarına yönelik suikast iddiasının sonucunda
kendi arkadaşları tarafından Divan-ı Harb-i Örfi kararı neticesinde kurşuna
dizilmek sûretiyle öldürülür. Ancak Yâkub Cemil, kendisiyle birlikte Divan-ı
Harp tarafından sorgulanan bazı kimselerin, ‘hükümet üyelerine suikast’ iddialarını külliyen reddeder; yegâne
savunduğunun on beş maddelik münferit sulh düşüncesi olduğunu belirtir. Hüküm
infaz edilirken son sözü ‘Yaşasın İttihad
ve Terakki’ olur.
Yâkub Cemil’in
hanımına, eşinin kalp sektesi sebebiyle öldüğü duyurulurken, Yâkub Cemil’in
kardeşi Seyyid Mehmed’e telefon edilir ve mevtânın Gülhane Hastahânesi’nden
alınmasını istenilir Seyyid Mehmed Bey, ‘Ağabeyimin
canını kimler aldı ise, cenâzeyi onlar kaldırsın’ der. Defin işi, İttihad
ve Terakki Partisi’nin vazifelendirdiği ekip tarafından halledilir. Ertesi gün
gazetelerde Parti’nin açıklamasının yer aldığı görülür: ‘İhtiyat Binbaşısı Yâkub
Cemil Bey müstahak olduğu ve nizamın kabul ve tecviz edemeyeceği bir rütbe ve
memuriyetin kendisine bahş edilmeyişi sebebiyle gücendiği, kırıldığı ve infiale
kapılıp evvelce hâiz olduğu emniyet ve güveni suiistimal ederek hükûmet
aleyhinde ve harbin tamamen düşman lehine neticelenmesine sebebiyet verdiği
için başlatılan inceleme ve muhakeme neticesinde; Hıyanet-i Harbiye Kânununun
14’üncü maddesinin altıncı fıkrası gereğince idâmına dâir Dersaâdet Divan-ı Harb-i
Örfisi’nden verilen karar gereğince kurşuna dizilmiştir. Bu konuda zamanı gelince gerekli bilgiler, belgeleriyle
birlikte açıklanacaktır.
Yakup Cemil öldürüldüğünde
eşi Nevber Hanım hamiledir. Küçük bir maaş bağlanırsa da yetişmediği için sokakta
ağızlık satarak çocuklarına ekmek parası tedârik etmiştir.
HASAN ALİ POLAT: 1983’te Çetmi’de Yakın Çağ Târihi Yazarın Diğer Damat Ferit Paşa Ahmet Selahattin
|