Türk Milleti Olabilmek…

116

Değerli okurlarım hepimizin ve yüce Türk Milletinin başı
sağolsun. Yüzyılın en acı felaketi ile karşı karşıyayız. Öyle bir deprem ki
Mısır’dan, İsrail’den ve Trabzon’dan bile duyulabiliyor. Maalesef bedeli de
büyük oldu. Binlerce kardeşimiz, sosyal akrabalık bağı ile bağlı olduğumuz
vatandaşlarımız artık bizimle beraber değil. Allah rahmet eylesin. Maddi yıkım
ile beraber manevi yıkım ve tahribata rağmen, toplum yeniden şekillenecek ve
hayat devam edecektir.

Depremler sosyal yapı üzerinde önemli
değişikliklere sebep olurlar. Sadece maddi yapı çökmez; aileler parçalanır,
kimsesiz çocuklar ortaya çıkar. Bazen de aile bütünüyle kaybedilir. Kayıpların
doğurduğu boşluk, yalnızlaşma, sahipsizlik, psikolojik sorunlar insanlarla
beraber devam eder. Kolay kolay unutulamazlar. Depremden kurtulanlar daha çok
hassaslaşır, alıngan olurlar. Kötümserlik artar. İyi rehberlere ihtiyaç
duyulur. Dayanışma ihtiyacı büyür. Aileye mensubiyet duygusu kadar, topluma
aidiyet şuuru da deprem geçirir. Fert ve toplum ilişkilerini canlandırmak ve
güçlendirebilmek zaman alır. Bu bakımdan, toplum liderlerine, yönetenlere,
siyasetçilere yeni görevler düşer. Siyasiler kısır çatışmaları bir tarafa
bırakmak durumundadırlar. Aksi halde toplum yıpranır, bunalır ve geleceğe güven
sarsılır. Umut varsa gelecek vardır. İç ve ülke dışı göç hareketlerine daha çok
şahit olunur.

            Türk Milleti
6 Şubat 2023 depremleri ile sürü veya kalabalık olmadığını tekrar ispat
etmiştir. 15 Temmuz 2016’da FETÖ terör örgütü ile ABD güdümlü işgal ve darbe
hareketine direnip şehit ve gazi olanlarımız dışarıya ve içerideki
işbirlikçilerine ders vermişlerdir. Vefalı, fedakâr, cefakâr ve vatanına
yürekten bağlı, ölüme meydan okuyan bu şehitlerimizi saygı ve rahmetle anarız.
Ortaya çıkan gerçek Türkiye’nin basit bir Ortadoğu ülkesi olmadığıdır. Türk
Milleti burada da kendisini ispat etmiştir. Sınırlarımızı, milli birlik ve
beraberliğimizi korumak amacıyla yaptığımız harekâtlarda askerimize
kilometrelerce uzaktan yiyecek getiren annelerimiz, atkı ve yün çorap ören
kadınlarımız unutulabilir mi? Bu örnek de millet olmanın ispatıdır ve bir
göstergesidir.

            Nitekim
milletleşmede; boy, kabile, aşiret, etnisite, mezhep, hemşehrilik, bölge
asabiyetinin aşılarak milli seviyede ortak irade ve mensubiyet şuurunun ortaya
çıkmasıdır. Ne mutlu bu biz duygusunu hissedebilenlere… Birbirimizi tamamlayıcı
olduğumuz, rakip gibi görmediğimiz sürece birlikte biz duygusunu yaşatırız.
Aklıselimle hareket etmeliyiz. Kaybettiğimiz canlarımız daha ortada iken hiç
olmazsa iktidar veya muhalefet gözlüklerimizi takarak şey yarışını
sürdürmemeliyiz. Az da olsa arızalı ve defolu kişiler olabilir. Bunlar devlet
kurumlarını hedef alarak devletin itibarını sarsmaya çalışabilirler. Zaten
bunlar milli devlet ve üniter yapıdan yana değillerdir. Türk Milletinin insani
değerleri bize yeter. Depremzedelere şefkatle sarılıp onları kurtarmak için
çırpınan çok farklı yörelerden gelmiş askerimiz, AFAD’ımız, Kızılay’ımız,
kurtarma timlerimiz ve yabancı ülkelerden gelen personelle birlikte ortaya
koydukları hizmet çok büyüktür. Yeter ki bazıları birbirine düşman ve rakip
gibi davranmasın. Türk ve ordu düşmanlığı, unutulmasın ki başka ve ordu ve
milletlere hizmettir.

            Beklenen
İstanbul depreminden Allah Türk Milletini korusun. İnsan akılla donatılmıştır.
Akılı kullanabilecek, ilimden yararlanılabilecek seviyede olunmalıdır.
Depremden korunmak için belediyeler ve AFAD gibi örgütler bölge ve mahalle
seviyesinde kurtarma ekiplerini belirlemeli, bu ekipler belirli aralıklarla
eğitime tabi tutulmalıdır. Kurtarılacak vatandaşlarımızı şefkatle kucaklayanlar
onlara tedavi öncesi fazlaca su vermemelidirler. Sığınacak evi yıkıldığı için
arabalarında sabahlayanlar pencerelerini az da olsa açarak oksijen girişini
sağlamalıdırlar. Kahramanmaraş merkezli depremde de görüldüğü gibi, mobil tuvaletlere
ihtiyaç büyüktür. Teknolojinin imkânlarından azami ölçüde faydalanılmalıdır.
Kentsel dönüşüm gibi olumlu tedbirler şahsi kapris ve menfaat oyunları ile
rezil edilmemelidir. Deprem bölgelerinde 14-15 katlı gökdelenleri görmek
herkesi üzmüş ve düşündürmüştür. Gökdelenlerde oturmaya mecbur değiliz.
Şatafatı ve gösterişi bir tarafa bırakmalıyız. Müteahhitler belgeli olmalıdır.
Cebi dolu olan, bilgisi olmayan müteahhit olursa üzücü manzaralar artar. Daha
fazla bilgi vermek bizim alanımızı aşar. Ülkemizde bu gibi konularda bilgi ve
tecrübe sahibi yetkililer gerektiği kadar vardır.       

Önceki İçerikDeprem Kader, Tedbirsizlik Felâket…Gazeteci Yazar MÜJGÂN SUVER ile Felâketimizi Konuştuk
Sonraki İçerikDeprem Sebep ve Sonuçları
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)