İslam’a Karşı İslam

103

İlahiyatçı
ve Hukukçu dostum Tevfik Karabulut’un çok değerli araştırma kitabında
yazdığı gibi “İslam’a Karşı İslam” stratejisi ta Hz. Peygamber
döneminde başlamış bir projedir.

Medine
Yahudi toplumundan olup Müslüman görünerek yaşayan münafıklar, Müslümanlar
arasında fitne çıkarmak maksadıyla bir mescit (cami) inşa ederler. Maksatları
camiye gidiyor görüntüsüyle şüphe çekmeden bir araya gelerek görüşmeler yapmak,
kararlar almak ve Müslümanlar arasında fitne çıkarmaktır.

Hatta
Hz. Peygamber’e haber göndererek “yağmurlu ve soğuk günlerde hasta ve özürlü
Müslümanların rahatça ibadet edebilmesi için bir mescit yaptırdıklarını”
söylediler. Hz. Peygamber’den “Mescitte namaz kıldırmak suretiyle hizmete
açmasını” talep ettiler.

Fakat
bu arada Tevbe Suresinin 107-110. Ayetleri indi ve Peygamber uyarıldı.

107.
Ayet meali şöyle: “Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım
etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne
karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim
iyilikten başka hiçbir kastımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah
şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.”
(Diyanet İ.B. Meali)

Münafıkların
zarar vermek, fitne çıkarmak gibi niyetleri açığa çıkınca Allah Resulünün
emriyle mescit yıktırıldı.

Peygamber
emriyle yıktırılan cami ‘Mescid-i Dırâr’ yani zararlı ve kötü niyetle
yapılan cami
olarak adlandırılmıştır.

Tevfik
Karabulut’un bu olayı “İslam’a karşı İslam” stratejisinin ilk uygulaması
olarak göstermesi çok isabetlidir.

****

04.08.2012’de
bu olayı anlatan “Peygamberimiz Neden Cami Yıktırdı” başlıklı bir yazı
yazmıştım. Maksadım “hayırlı görünüşlü bazı işlerin fitne sebebi
olabileceğine”
dair uyarı yapmaktı.

Çünkü “İlahi
bir bilgi iletim tarzı olan Vahiy”
bizler için söz konusu olamayacağına
göre “beşerî bir bilgi edinme tarzı olan akla” başvurmak gerekiyordu.
Ben de bizden görünümlü bölücü ve satılmışlara karşı “aklımızı kullanmak
farzdır”
mesajı veriyordum.

On sene
önce bu yazımı okuyan rahmetli il müftümüz “İslam tarihinin bu tür konularını
yazmasan iyi olur”
tavsiyesi vermişti.

Oysaki
günümüzde de alnı secdeye değenlerin, bozkurt işareti yapanların, Atatürk
rozeti takanların örgütleri diye desteklediğimiz fitne kaynağı dernekler,
vakıflar, partiler, şirketler yok mu?
 
Bu ayetlerden ders çıkarmamız gerekmez mi?

Anlamını
bilmeden bu ayetleri huşu ile dinlerken ağlayanlarımız oluyor.

Asıl
ağlamamız gereken bu ayetlerle bizlere verilen ilahi mesajın öğrenilmesinin
önüne engeller çıkarmamız değil midir?

**************************

Ben Desem Bana Kâfir Derler

Camilerimizde
vaaz ve hutbelerin ana gövdesini çoğunlukla Hz. Peygamberden nakledilen hadisler
oluşturur.

Hocalar
bunları aktarırken rivayet edeni ve nakledilen sözü Arapça olarak okuduktan
sonra Türkçesini açıklarlar. Rivayet edenler arasında en çok ismi geçen Ebu
Hureyre
’dir ve hocalar isminden sonra da mutlaka “Radıyallahu anh” yani
“Allah O’ndan razı olsun” derler.

En
fazla hadis rivayet eden kişi olan Ebu Hureyre’ye “Peygamberden duymadığı
sözleri rivayet ediyor” desek, bazı Müslümanlar bizi tövbeye davet
edecektir.
Oysa bu sözü Hz. Peygamberin eşi Hz. Aişe O’nun yüzüne söylemiş.

3848
veya 5374 adet kadar hadis rivayet ettiği söylenen Ebu Hureyre’ye benzeri uyarıları
Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali de yapmış. Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi
atadığı valilikten hırsızlıkla suçlayarak geri çağırdığı bilinmektedir. Hz.
Ali’nin
“Yaşayanlar arasında Allah Resulüne en fazla yalan isnat eden
Ebu Hureyre’dir” dediği ifade edilmektedir.

Ben Ebu
Hureyre’ye bu sözleri söyleyemem. Ama gönülden “Allah O’ndan razı olsun” da
diyemiyorum.

**************************

Akla Ve Bilime Aykırı Her şey ve Herkes Eleştirilebilir

Hadislere neredeyse ayet
derecesinde itibar edenler var. Hadis kitaplarını toplayan alimlerin
senedi yani rivayet zinciri sağlam olan rivayetleri kitaplarına almaya
çalıştıkları biliniyor.

Hz.
Peygamber’in vefatı 632 yılı ve 6 büyük hadis kitabının yazarlarının doğum yılları
şöyle: İmam Buhari 810, Müslim 821, Ebu Davud 818 ve diğerleri daha sonraki
yıllar. Yani bunların en erken başlayanı peygamberin vefatından 200 yıl sonra
hadis toplamaya başlamış olabilir.

Bu
bakımdan rivayet zinciri gerçekten sağlam olsa da aynen nakil olma
ihtimali çok zayıftır. Çeşitli sebeplerle bilinçli olarak hadis uydurma
yoluna gidildiğini gösteren örnekler de çoktur.

Bu
bakımdan “Kur’an’a aykırı hadis” konusu çok önemlidir. Buna ilk ciddi
tepkiyi gösteren İmam-ı Azam Ebu Hanife’dir. (Son dönemde ülkemizde bu
konuyu gündeme taşıyan Yaşar Nuri Öztürk’ü de rahmetle anıyorum.)

“Hadis”
diye rivayet edilenlerin “Kur’an’a, akla ve bilime aykırı olanlarını” en
sert şekilde eleştiren Ebu Hanife milletimizin çoğunluğunun mensup
olduğu Hanefi mezhebini oluşturan fıkıh ekolünün kurucusu olarak
bilinir. Çağdaşları arasında seçkin bir yere sahip olduğu için “Büyük imam”
anlamına gelen İmâm-ı Âzam sıfatı verilmiştir. Hukukî düşünce ve içtihat
metodunda çığır açan büyük bir alimdir.

“Kur’an’a aykırı olan hadislere” tepki gösteren Ebu Hanife bu tavrı yüzünden zamanında önemli
şahsiyetlerin saldırısına uğramış. Bir kısım günümüz Müslümanlarının adeta kutsal
insan
saydığı bu zatlar bakın İmam-ı Azam’a nasıl saldırmışlar:

Bazıları O’nu küfürle yani Müslüman olmamakla suçlamış.

Mesela ünlü
Hadisçi Buhari
, Büyük İmam Ebu Hanife’yi “İslam’a zarar veren sapık
mezheplerden birinin mensubu” olarak tanımlamış.

İmam-ı
Azam “Hz. Peygamber dışında eleştiri üstü insan kabul etmediği” için Şii
alimi Kuleyni Ebu Hanife’ye lanet okumuş.

İmam Malik “O
İblis’ten daha zararlıdır” demiş, İmam Ahmed Bin Hanbel ise “Ondan
bir şey nakletmeye değmez.”

Devrin
muktedirine boyun eğmediği için öldürülen İmam-ı Azam’ın Kur’an, akıl ve
bilim esaslı fikirleri bugün yaşıyor.

Mezhebinin
“Hanefi” olduğunu söyleyen Müslümanların çoğu O’nun fikirlerinden
habersiz. hatta O’na ve fikirlerine düşman olanların yolundan gidiyor.

Önceki İçerikKaf Dağına Bakan Ayna
Sonraki İçerikTanrı Türkü Korusun!
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.