Türkiye’nin Demokrasi Seviyesi

96

Freedom House (Dünya Özgürlükler Evi) demokrasi,
özgürlük ve insan hakları konularında araştırmalar yapan dünyanın en güvenilir
sivil toplum örgütlerinden biridir. Dünyadaki diğer ülkeler gibi bizde de sivil
toplum örgütleri ve halkla da görüşme ve anketler yaparak, siyasi haklar ve
sivil özgürlükler konusunda
durum tespiti yapıyor.

Freedom House
raporlarında,
“Türkiye son 10 yıl içinde dünyada
demokraside en fazla kan kaybeden ikinci ülke
olarak yer almakta. 2017
yılından bu yana demokrasi alanında kısmen özgür ülke statüsünde bile
değil, özgür olmayan ülke statüsündeyiz. Türkiye bu yıl da “özgür
olmayan ülkeler” kategorisinde
yer aldı.

100 puan üzerinden 32 puan
alan Türkiye, 195 ülkenin yer aldığı “özgürlük” sıralamasında 146’ncı
sırada.

“Dış güçlerin
saldırısı”
gibi savunma ataklarına geçmeden önce
raporun içeriğine bir göz atalım.

****

Freedom House
raporunda,
mesela “Türkiye’de Basın ve ifade
özgürlüğünün baskı altında
olduğu” tespit ediliyor.

“Türkiye’de ana akım medyanın,
başta televizyon kanalları olmak üzere, hükümetin duruşunu yansıtan yayınlar
yaptığını ve haberlerde sık sık benzer manşetlerin atıldığı kaydedildi. Bazı
bağımsız gazete ve internet siteleri faaliyetlerine devam etse de bunların
büyük bir siyasi baskı altında oldukları” ifade ediliyor.

Yalan mı?

****

Raporda “Türkiye’de bireylerin,
devlet veya devlet dışı aktörlerin aşırı müdahalesi olmaksızın mülk sahibi olma
ve özel iş kurma hakkını kullanabilmesinde”
sorunlar tespit edilmiş.

“Özel mülkiyet
hakları
yasal olarak kutsaldır, ancak 2013’ten
beri hükümeti eleştiren birçok kişi, müdahaleci vergi ve düzenleyici
denetimlere
tabi tutuldu.

2016 darbe girişimi
sonrasında, terör örgütleriyle bağlantılı olduğu düşünülen şirketler,
STK’lar, vakıflar, şahıslar, medya kuruluşları ve diğer kuruluşların mal
varlıklarına el konuldu.
2018’de yayınlanan bir ankete göre, köşe
mağazalardan büyük holdinglere kadar en az 11 milyar dolarlık özel işletme
varlıklarına el konuldu” deniyor.
El konulan milyarlarca dolar
varlığın, hükümetin atadığı kayyumlarla yönetilmekte olduğu”
ifade
ediliyor.

Bu tespitler doğru değil
mi?

****

Raporda, “Resmî
yolsuzluğa karşı önlemler güçlü ve etkili değil”
tespiti yapılıyor.

“Yolsuzluk,
kara para aklama, rüşvet
ve devlet sözleşmelerinin
dağıtımında hükümetin en üst düzeylerinde bile büyük bir sorun olmaya devam
ettiği
” anlatılıyor.

Ayrıca; Halkbank davasında
Reza Zarrab’ın, Amerikan mahkemelerindeki ifadesinde “üst düzey Türk
yetkililerin rüşvet aldığını ve Erdoğan’ın başbakanlık görev süresi boyunca
rüşvetlerin bir kısmını bizzat onayladığını” yazıyor.

Doğru değilse, bugüne
kadar bu utanç verici iddiaların muhatapları niye açıkça yalanlamıyor?

Sedat Peker, devleti yönetenler ve ilişkide bulundukları kişiler hakkında,
bunlardan daha beter iddialar ortaya attı. Niye bunları soruşturacak bir
Cumhuriyet Savcısı çıkmıyor?

*********************************

Vicdan, Adalet, Ahlak, Hukuk

J. J. Rousseau’nun ifadesiyle “Vicdan
Allah’ın iç dünyamızdaki sesidir, kalp gözümüzdür.”

Vicdan insanın iyiyi kötüden ayırmasını, haklıyı haksızdan
ayırmayı sağlar. Vicdan: “HAK YEMEME” hassasiyetidir. Bütün insanlara karşı
merhamet ve ADALET hissiyatıdır.”

“Daha iyi bir dünya düzeni mümkündür” ancak bu kendiliğinden
gerçekleşecek bir şey değildir. “Gerçekleşmesi insana ve onun iradi eylemlerine
bağlıdır.”

“Hukuk olanı değil, olması gerekeni gösteren bir
düzendir.” 

Fakat İnsan iradesini, vicdanının sesini
dinleyerek, hukuka uygun bir yönde kullanabileceği gibi, ona aykırı bir yönde
de kullanabilir. Toplum hayatı ve düzen için gerekli olan hukuk kuralları bu
yüzden birtakım emirler verir, yasaklar getirir ve ödevler yükler.
Bunlar
yapılmadığı zaman da yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere bazı yaptırımlar
(müeyyideler) uygulanır. Her hukuk kuralında maddi bir yaptırım bulunur.

Hukuk kuralları herkesi bağlayıcıdır, yürürlükte kaldığı süre içinde, kuralları
koyanlar da dahil herkesi bağlar.

Ancak hukuka aykırı davrananlar, bizzat
hukuk kurallarını koyanlar ve hukuka uygun davranmayı sağlamakla görevli
olan güç sahipleri ise
bunları hukuka uygun davranmaya zorlamak için çoğu
zaman yaptırım uygulamak imkânı bulunamaz.

****

“Hukuk sisteminin nihai amacı adaleti
gerçekleştirmektir. Hukuk devleti demek, adaleti sağlayan devlet demektir.”

Hukuk bir “olması gereken” norm olduğu
için temel bir değere, içimizde bulunan son bir “olması gerekene” (adalete)
dayanması ve onu yansıtması gerekir.
Böylece hukuki bir ödeve, bir olması
gerekene uyan kişi, bir zorunluluğa, bir zorlamaya boyun eğmiş olmaz; bu ödevin
içimizdeki doğruluğu ve geçerliğinden ötürü, bizzat kendine uymuş olur.”

Çünkü “Adalet; ahlaka dayanan, herkese
hakkı olanı veren,
bireylere hürriyet ve eşitlik sağlayan, insan
haklarına saygılı ve insanları mutlu eden
erdem ve iradedir.”

Bireylerin vicdanında yansımasını bulan ve
içselleştirdikleri hukuk normları yürürlük şansına kavuşur. Ahlaki bir değer
olan adalete dayanmayan bir hukukun varlığı düşünülemez, ahlak toplumsal
düzenin biricik temeli ve dayanağıdır.
Toplum hayatını insani bir kimliğe
sokan, hayvanların hayatından farklı kılan, ahlaki değerler ve onlara olan
inançtır.

****

Kamu İhale Kanunu, yürürlüğe girdiği 2003 yılından beri,
iktidar tarafından 192 defa değiştirildi. Bu yolla, bir hukuki
düzenlemenin kamu kaynaklarının zarara uğramasına, haksız el
değiştirmesine kaynaklık eder hale getirilmesi ahlaka ve adalete aykırıdır.

Belediyelerde imar planlarında
yüzlerce defa yapılan revizyonlarla belli kişilere menfaat sağlanması da gücün
ahlaksızca kötüye kullanılmasıdır. Adaletin çiğnenmesidir.

Ahlaki değerlere inancın olmadığı, ahlaki bir değer olan adalete
dayanmayan
bir sözde hukuk sisteminin olduğu yerde, hukuk güçlülerin
zayıflara karşı güç kullanmasından ibaret
olacaktır. Aslında burada bir hukukun
varlığından
bahsetmek bile doğru olmayacaktır.

Bu yüzden öncelikle devleti
yönetenlerin bilgili
olması yanında mutlaka vicdanlı olması; kul
hakkı, adalet gibi temel ahlaki değerleri içselleştirmiş
kişilerden
seçilmesi gerekir.

Önceki İçerikOkul Kantinleri Ve Öğrenci Sağlığı
Sonraki İçerikKonudan Konuya (19)
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.