Ninnilerimiz bebeğin dört beş yaşına gelene kadar onu
uyuturken sesli söylenen türküler ve dörtlük maniler. Halk şiirinde nazım
türlerinin tayin edilmesinde önemli bir yeri olan ezgi, ninnide de kullanılır. Ninilerimiz
annenin çocuğuna duyduğu şefkati anlatır.
Bazen de ataerkil bir toplum olduğumuz için. Özellikle
eskiden. Gelin büyüklerin yanında yüksek sesle konuşamadığı için. Söyleyeceklerini
ninni adı altında söylermiş. Keza bunu kaynanası da aynı ölçüde dile
getirirmiş.
Gelin……
Atem tutam ben seni
Hamura gatam ben seni
Akşam baban gelince
Önüne atam ben seni
Kaynana
Hamuru yoğurmada
Oğlanı doğurmada
Seni bir görsünler bakalım
Guyruklu koyunu sağırmada
Böyle ufak ufak atışmalar, ninni ya da mani daha olmadı
türkü adı altında beşikteki bebeğin kulağına ünlenirmiş.
Dini, kutsi ve fikri mahiyette ninniler, Efsane ve ağıt
türünden ninniler, Dilek ve temenni mahiyetinde ninniler, Övgü ve Yergi
Mahiyetinde Ninniler, Şikâyet ve teessür ifade eden ninniler, Şikâyet ve
teessür ifade eden ninniler, Vaat Mahiyetinde Ninniler, Tehdit ve Korkutma
Mahiyetinde Ninniler.
Şimdi size hangi ninniyi söylesem de uykuya dalsanız. Bebek
olsanız sizi yeniden büyütsem. Sallasam salıncakta . Tutsanız yine minik
ellerinizle ellerimi.
ninni bebeğim ninni
uyusunda büyüsün
okullara gitsin ninni
tıpış tıpış yürüsün ninni……
Ah be guzularım hem uyudunuz hem büyüdünüz. Okullara da
gitiniz. Tıpış tıpış da yürüdünüz. Ağlaya
güle söylediğim ninnilerden haberdar olmadan büyüdünüz.
Hep içimde uyudunuz, hep içimde büyüdünüz, hep içimde
yürüdünüz. Büyüdünüz büyüdünüz yine içime doğu yürüdünüz.
Has bahçenin bülbülleri
Uçar Allah deyu deyu
Öter şeyda bülbülleri
Konar Allah deyu deyu
Öttü bütün şeyda bülbülleri sizler duydunuz mu bilmiyorum.
Büyüdükçe uçup gittiniz ellerimden. Hoş ben de uçmuştum
annemin kanatlarının altından. Kuş işte uçmak fıtratında var.
Üç kuş. Biri saçaktaki güvercin. Diğeri çalı kuşu. En
son kuş da kartal. Anneme sorsalar ben
atmaca kuşuymuşum. Zeki ve yırtıcı kuş. Uzun ve hızlı yol katedebilen kuş. Aynı
zamanda renk körü. Ya sİyah görüyor ya beyaz. Annem çabuk hareket ettiğimi için
atmaca diyormuş. Tabi ki renk körü olduğunu bimiyordur. Ben biliyorum ama en
azından hayatın sayfalarının siyah ya da beyaz sayfalarla dolu olduğunu
tanımlayacak kadar biliyorum.
Anneler çocuklarına kuş ismi veriyorlar mı bilmiyorum. Ben
çocuklarıma kuş ismi koymuştum. Torunlara
taş ismi verdim. Kimbilir belki uçup gitmesinler diyedir. Oltu taşım, Lüle taşım,
Akik taşım, Deniz taşım…..Hepsini ninniyle büyüttüm. En son Deniz taşım var
bir yaşında. Neşet Ertaş dan uzun hava ya da bozlak söyleyerek büyütüyorum.
Bir yaratmış Allah tüm insanları
Ayrılık insanın sözünden olur
Ayrı görme gel şu insanoğlunu
Her niyet kişinin özünden olur
Güneşi bir kuvvet karartır mı hiç
Allah sevmediğini yaratır mı hiç
İnsan olan insan darıltır mı hiç
Haksızlık haksızın yüzünden olur
İnsana aşığın hak özündedir
Garibin hem özünde hem sözündedir
Ruhunun aynası bak yüzündedir
Hakikat insanın gözünden olur
Ellerimin altında yaralı bir saçak güvercini. Yaz, kış hep
orda. Ben ondan ayırmıyorum gözlerimi, o benden. Olur ya bir sapan taşı gelir
de vurulur kanatlarından. Bazen de kendi kendini yaralıyor kırık dökük
saçaklardan bilmediği yerlerden, bilmediği yollardan uçarken. Ne zaman
kanatları yara alsa gelip sokuluyor koynuma.
Çalı kuşu hep emin adımlarla uçar. Konacağı yerde, uçacağı
yerde bellidir. Konduğu yerleri incitmez, kırmaz. Gittiği yerlere bildiklerini
öğreterek gider. Öğrenerek döner. Cılız bir vücudu, anaç bir kalbi var.
En son kuş kartal. ”kartallar yüksek uçar ” evet evet tam
da bu. En yüksekten uçarlar ki manzaranın tamamına hakim olurlar. Kolay
avlanan, kolay yaralanan bir kuş değildir. Özellikle eğitildiğinde veya kendini
eğittiğinde. Görüş açısı mükemmeldir. Bazen benim fark etmediğimi o fark eder.
Üç kuş işte. Kendi kantlarıyla uçsunlar diye üzerlerini dualarla,
ninnilerle bezediğim üç kuş.
Bedevi bir anneye sormuşlar.En çok hangi evladını seviyorsun
diye.
O da demiş ki……
Hasta olanı iyileşene kadar
Yol da olanı eve dönene kadar
Küçük olanı da büyüyene kadar….
Güzel tanımlamış aslında. Hani anneme sorsalar. Annem beş
parmaktan hangisini kessen acımaz ki derdi.
Bana sorsalar. Benim için bir meeeeeeeeeeeeee demeleri
yeterli. Guzulu koyun gibi döne döne hep arkalarındayım.
Ah saçak güvercinim. Şimdi sen yeniden bebek olsan. salıncağa
yatırsam. Sana hangi ninniyi söylerdim bilmiyorum. Belkide bir türkü yaralarını
kolayca iyi ederdi. Yine her zaman ki gibi bir türkü çığırırdım sana Neşet
Ustadan.
Bazen öyle boş bakıyorsun ki dünya ya. O yüzündeki masum
ifadeden sadece gözlerine alıp içini şiirle doldurmak istiyorum. Bana şiir şiir
baksın diye. Bakabilir misin ki.
Yaşamak şakaya gelmez,
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Bir sincap gibi mesela,
Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
Yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Nazım Hikmet.
Kuşlarım, taşlarım, yolcularım. Sizler kanat gayretinizle
uçarken. Benim ellerim değil hep kalbim çalışıyor. Arabanın silecekleri gibi
bir sağa bir sola. Arada kar da yağıyor, yağmur da yağıyor. Sildim ellerimle, gözlerimin
yaşını sildiğim gibi pencerelerinizi. Ceplerime yara bantı doldurdum. Hangi kuş
yaralandı, hangi taş berelendi hemen ordayım. Bu aslında genetik bir geçişle
annemden kalma. Annem bütün kuşları için saçını süpürge eden bir ana.
Ben yanarım yavruma
Anam yanar yavrusuna
Kimseler yanmasın ciğerin yangısına…
Babam da kuşlarını özlediğinde ” yavrular gözümde bir
salkım üzüm ” türküsünü dinlermiş. Aşan bilir karlı dağın ardını. Sivas
türküsü. Derleyen Muzaffer Sarısözen.
Selvinin dalları boyundan uzun
Yavrular gözüme bir salkım üzüm
Ölmeden o yâri görürse gözüm
Koyun kuzu kurban olur o zaman
Babamın gözündeki bir salkım üzümden en kara ben olsam gerek
ki. Ne çok seviyorum dökülmeyi kelime kelime, tane tane. Ah babam ah, üzüm
derken o hasret kaldığın bir salkım üzümden pekmezler, pestiller çıkaran
hayattan. Benim nasibime en çok sirke olmak düştü. Keskin sirke küpüne zararmış
ya. Döküldü küpümün sırları. Kendimden başka yok kimseye zararım.
Ninniler, türküler, maniler, uzun hava, bozlak, şiir derken.
Gece sabaha devirdi kendini. Sabah sabah ninni olmaz artık. Bir şiir de kendime
söyleyeyim, uyandırayım, büyüteyim kendimi.
Kantara vurulmaz bir yenilgi yaşadığım
Sen ne kadar yürüdüğünü yazarsın
Ben ne kadar geri döndüğümü
Uzak kalır, uzağında kalır yola düşen düşlerin
Bilerek yürürsün, kan kusarak, geri döneceğini
Artık mevsimidir doğumun
Mart kapında bekler, sen sancıda
İkiside doğmak olur bir acı avazda
Ya da her ikisi de ölmek
Alacaklı yılların hesabı
Ne eksilerek, ne bölerek, ne çarparak
Doğru çıkmıyor işte…..
Şiir ile sağlama yaptım
Elde var kelimeler…..
zeytin kelimeler