17/25 Haftası veya Köşe dönmenin şifreleri

96

Nedense milletçe geçmişi çabuk
unutuyoruz. Balık hafızalıyız desem aziz milletimize hakaret mi sayılır bilemiyorum
ama gerçekleri de dile getirmemiz gerekiyor. Son yirmi senede olup bitenleri
sandık başına her gittiğimizde hatırlayıversek, inanın mevcut iktidarın yerine şimdi
çoktan bir başkası gelmişti.

Bugünlerde 17/25 Yolsuzluk ve
Rüşvet olaylarının 7. Yılındayız ama bu utanç verici yolsuzluk olaylarından
bahseden bir Allah’ın kulu yok.

Hâlbuki hükümetin küçük ortağı
Sayın Devlet Bahçeli o günlerde Halkapınar bayramlaşma töreninde bakın neler
söylemiş:

Türkiye Cumhuriyeti’ne adı konmamış savaş açan gafil ve cahile,
cumhurbaşkanı olmak düşmez. 17-25 Aralık’ta suçüstü yakalanmış, Hazine’yi
boşaltırken, devletin kasasını zimmetine geçirirken basılmış bir adamdan,
söyleyiniz bana cumhurbaşkanı olur mu? Rüşvetçilere önayak olandan, hırsızlara
kol kanat gerenden, villalara soygun parası stoklayandan, açık açık ifade
ediniz, cumhurbaşkanı olur mu? Adaletin boğazına çöküp rüşvetçileri,
hırsızları, haram kervanına hevesle katılanları kollayandan, ayakkabı
kutularına, yatak odalarına milyon dolarları saklayan ahlâksızları serbest
bırakandan, Allah için haykırınız, cumhurbaşkanı olur mu? Kara paracı ve altın
kaçakçısı şarlatana hayırsever, kutucu bankacıya saf, havuzcu işadamlarına
Türkiye’nin gururu, hırsızlığın peşine düşenleri de hain olarak damgalayandan
her şey olur da bir tek cumhurbaşkanı olmayacaktır. Aday Erdoğan, sırtında
17-25’in kamburuyla Çankaya yokuşunu çıkamayacak, 10 Ağustosta nefes
yetmezliğinden kaybetmeğe mahkûm olacaktır
.”

Gene Cumhuriyet yazarı Can
Dündar’la MHP Genel merkezinde yaptığı röportaj ’da duvardaki saati göstererek:

Bunu bizzat ben yaptım. 17.25’i gösterdiğinde pilini çıkardım. Her gün
bu takvime bakıyorum. Onların takvimi, bizim saatimiz. Buradan da
anlayabilirsiniz ki biz, 17 ve 25 Aralık’ın hesabının sorulması vaadimizden
asla geri adım atmayız
.”

Düşünün bir defa şu alt alta
sıralanan vakalar demokrasi ve hukukla yönetilen başka bir ülkede yaşansaydı, buna
hangi iktidar dayanırdı?

Çözüm Süreci,

Güneydoğu sınırlarımızda mayınların temizlenip, beş milyon Suriyelinin
Türkiye’ye geçmesi ve Türk
vatandaşının
ekonomisine ortak olması,

-Yunanistan’ın Ege Denizinde 19 adamızı işgal etmesi,

Ergenekon davalarında Türk ordusunun çökertilmesi,

-Kozmik Oda’ya girilmesi,

17/25 yolsuzluk vakası,

Doksan yılda milletin dişinden tırnağından artırıp meydana getirdiği
kamuya ait işletmelerin özelleştirme adı altında özel şirketlere peşkeş
çekilmesi,

Man adası yolsuzluğu.

Burada bir hatırlatma yapmak
isterim ki, Almanya’nın gelmiş
geçmiş en iyi başbakanlarından Willy
Brandt,
sekreteri Doğu Alman casusu çıktığı için 7 Mayıs 1974 te istifasını
verdi.

Willy Brandt’ın askerinin başına çuval geçirilmemişti, Genel
Kurmayın Kozmik odasına girilmemişti, 19 adası işgal edilmemişti.

Yukarıda yazdıklarım sadece bir
çırpıda aklıma gelenler. Bunlara benzer yolsuzluklara karşı bir de kılıflar
uydurmuşuz şöyle ki:

 

Atı alan aslında: (çalan) Üsküdar’ı geçer mi?

“16 Nisan 2017 Evet-Hayır
referandumunun henüz oy sayımı tamamlanmamış, TV. Muhabirleri sayım sonuçlarını
canhıraş merkezlerine bildirmeğe çalışırken, Cumhurbaşkanı Huber Köşkünde
etrafındaki gazetecilere hitaben: “Boşuna
uğraşmayın atı alan Üsküdar’ı geçti
.” Dedi.”

Kol kırılır yen içinde mi kalır?

“Kol kırılıp yen içinde kalırsa
kangren olur, ortopediye götürmek gerek.”

Her iş kılıfına uydurulur mu?

“Aslında işe göre kılıf
hazırlamak gerekirken, eğer kılıfa göre iş uydurulursa bunda bir hinoğlu hinlik
var demektir.”

Dün dündür, bu gün bu gündür.

“Dün, Batman, Siirt, Diyarbakır
mitinglerinde elinizde Kürtçe Kuran-ı kerim ile nutuk atacaksınız, bugün
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Şeb-i Aruz gösterisinde okunan Türkçe Kur-anı
kerime karşı çıkacaksınız.”

Bal tutan parmağını yalar.

Gençlik yıllarımızda aramızda
tartışırken, yukarıdaki sözlerden birisi geçtiğinde bir kısım arkadaşlarımız
hemen atılır: “Bu söz Yahudi uydurması.”
Derdi. Ben inanmıyorum bunların Yahudi uydurması olduğuna ancak velev ki öyle
diyelim, demek bizim de işimize gelmiş ki yıllardan beri bu sözler Türkçe lügatımıza
yerleşmiş. Keşke bu deyimler bizleri birey olarak değil de, millet olarak
ileriye, doğruya, gerçek ve güzele götürmüş olsaydı bulunduğumuz durumdan şimdi
çok daha farklı yerlerde olurduk.

Sağlıklı kalın.