ABD Başkanı
Trump ikinci defa başkan seçilemedi, Biden karşısında kaybetti. Biden
77 yaşında ve en yaşlı Başkan oldu. Aday olarak parlak bir isim olmadığı kabul
ediliyordu. Buna rağmen kazandı.
Üstelik salgın
(pandemi) öncesine kadar Trump yönetimindeki ABD ekonomisi çok iyi performans
gösteriyordu. Salgında birçok gösterge bozulsa da ekonomiyi Trump’ın daha iyi
yöneteceğine inanan ABD’lilerin çoğunlukta olduğu anlaşılıyordu.
“Neden Biden
kazandı?” sorusunun cevabı için Türkiye TV kanallarında her gün çok sayıda yorumlar
yapıldı.
Sosyal olaylar bir
tek faktörle açıklanamaz. Çok sayıda faktörün bileşkesine göre çıkan sonuca
hangi faktörün, ne oranda etkili olduğunu belirlemek için çok profesyonel
araştırmalar yapılacaktır. Ama ben kendi sezgilerime göre bu sonucu en çok
etkileyen iki faktör olduğunu düşünüyorum.
Trump öngörülemez
bir Başkan oldu. Bugün yaptıklarını yarın tam tersini yapabileceği, bugün
övdüğünü yarın yerin dibine geçirebileceği görülen bu başkan, bazılarına göre “dengesiz”,
bazılarına göre “deli” sıfatlarını hak ediyordu.
Trump devletin kurumsal
yapısı ile çalışmayı sevmeyen, çoğu zaman kuralları hiçe sayan tipik
bir sonradan görme “işgüzar” idi.
“İşgüzar” iki anlama
geliyor: Birincisi “iş yapan, iş adamı” demek, ikinci anlamı ise “kendini
göstermeye hevesli olup üstüne vazife olmayan şeylere karışan” demek.
Trump her iki
anlamı ile tam bir “işgüzar başkan” idi. Bir iş adamı ticari hayatında
riskler alıp, alışılmadık tavırlar gösterebilir, kararlar alabilir. Ancak büyük
bir devleti yöneten kişinin öngörülemez bir yönetim tarzı içinde olması
vatandaşlarının çoğunluğunu ve çok sayıda ülkeyi tedirgin eder.
Trump’ın bütün bu
özelliklerine rağmen, ABD’de en sert şekilde kuvvetler ayrılığı
uygulanıyor. Kurumlar çok güçlüdür. Kurumlar ve medyanın kuralların
uygulanmamasına karşı direnci yüksektir.
Bu yüzden
Başkan’ın ABD’yi yüksek riske sokacak işler yapmasına karşı sistem etkili
bir sigortaya sahiptir.
Böyle olduğu halde
ABD seçmeni bir macera dönemi yaşamak istemedi, öngörülebilir olanı tercih
etti. Devletin kurumlarının çalışması ve kuralların herkese
uygulandığı bir sistemi istediğini gösterdi.
*******************************
Türkiye’de Yönetim
Öngörülebilir mi?
Türkiye’de
Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın 18 yıllık
iktidarında keskin politika değişiklikleri oldu.
Ak Parti’nin
kuruluşunda AB üyesi olma hedefi ile AB mevzuatına uygun “hukuk
reformları” yapıldı.
Dış politikada “komşularla
sıfır sorun” politikası izlendiği söylendi.
“Vesayet rejimini
değiştirmek için” Cemaat/Fetö ile işbirliği içinde “yargı reformları”
yapıldı.
PKK ile Oslo görüşmeleri
yapıldı. Çözüm süreci yürütüldü. Terör örgütü lideri Öcalan’ın hapishaneden,
HDP’li ulakları ve mektuplarla, Kandil’i yönetmesine imkân sağlandı. Güneydoğu
bölgemizde terör örgütünün hakimiyetine göz yumuldu.
Fetö yargısıyla birlikte
yürütülen kumpas davaları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden en değerli
subayları tasfiye edildi.
Sonra AB
hedefinden vazgeçtiler. Kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayan AB mevzuatına
aykırı yeni “hukuk reformları” yaptılar.
“Sorunsuz hiçbir
komşumuzun kalmadığı” bir dış politika izlendi.
Vergi
operasyonları, müteahhit fonlamaları, devlet bankası kredileriyle medyanın
yüzde 90’ı yandaş hale getirildi.
PKK ile müzakere
yerine mücadeleye geçildi… Türkiye içinde faaliyetlerini azaltan PKK’nın
Suriye’de devletleşme sürecine girmesini önleme gayreti gösterildi. Fakat PKK,
ABD himayesinde, devletleşme sürecini tamamlamak üzere.
Devletin kılcal
damarlarına kadar nüfuz etmiş Fetö kadrolarını temizlemeye çalışılmakta. Fakat
siyasi ayağı konusunda yapılan bir şey olmadı.
AKP ve küçük
ortağı MHP’nin programlarında yer almayan Cumhurbaşkanlığı Sistemi getirildi.
Demokrasi vaadi ve “3Y ile mücadele” sözüyle gelen AKP fiilen kuvvetler
birliğini uygulamakta. Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yasaklar iyice
yaygınlaştı.
Bağımsız ve
tarafsız yargı yerine “parti yargısı” oluşturma gayretleri devam
ediyor.
Yine bağımsız ve
tarafsız olması gereken Merkez Bankası, TÜİK, BDDK, Diyanet İşleri gibi
kurumlar birer parti organı haline getirildi.
Bakanlıklarda bazı
tarikatların kadrolaşmasına halâ izin veriliyor.
******************************
Öngörülemeyen Yönetim
Tarzı Beka Sorunudur
Ak Parti dönemi politikalarında yaşanan
keskin değişimler önceden hayal dahi edemeyeceğimiz şeylerdi.
18 yıl boyunca, Ak Parti’ye oy veren
kitle de dahil, Türk vatandaşları olarak, Erdoğan ve ekibinin öngöremediğimiz
politik tavırlarıyla yönetildik.
Dış politikadaki keskin virajları
geçtikçe muhatap devletleri de şaşırttığımızı sanıyorum.
Erdoğan ve AKP
yönetiminin bugün uyguladığı politikaların tam tersini uygulamayacağını hiç
kimse garanti edemez.
Yani bizi yönetenler “öngörülemez
politik tavır” içindeler.
Yarın ülkemizin nereye savrulacağından
endişe edenlerin, ABD’de olduğu gibi, öngörülebilir alternatiflere
yönelmesi ihtimali kuvvetlenmiştir.
Türkiye’de kuvvetler ayrılığı
sistemi ABD’de olduğu gibi uygulanmamaktadır. Medya susturulmuş, kurumlar
çökertilmiş, kurallar keyfi uygulanır olmuştur.
ABD Başkanı, “söz
dinlemiyor” diye, Amerikan Merkez Bankası Başkanını görevden alamaz. Ama Türkiye’de bu
gerekçeyle, 16 ay arayla, iki Merkez Bankası Başkanı görevden alındı.
Yani tavırları öngörülemeyen
yönetimin ülkeyi daha büyük risklere sokma ihtimaline karşı sigortamız da
yoktur.
Bu yüzden öngörülemez bir yönetim tarzı
Türkiye açısından bir beka sorunudur.
Bakalım Türk vatandaşları da ABD
vatandaşları kadar feraset gösterebilecek mi?