Türk İstiklal Harbi, 23 Nisan 1920’de milletin
temsilcilerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasından sonra
başlatılmış ve bu meclisin kararlarıyla yönetilmiştir. Ülkede bu meclisin
seçtiği Meclis Hükümeti ile yönetilmiştir. Bu meclisin ilk başkanı Mustafa
Kemal, meclisin kararıyla belirli süreler için Başkomutan olarak atanmıştır.
Savaşın zaferle sonuçlanması ve zaferimizin Lozan Anlaşması ile tescili üzerine
kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti de Parlamenter Sistem üzerine kurulmuştur. 1924,
1961 ve 1982 Anayasaları da bu sistemi esas alarak düzenlenmiştir. Bu sistem,
16 Nisan 2017 Halk Oylaması ile kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine
kadar devam etmiştir.
Parlamenter Sistem,
egemenlik hakkını kayıtsız ve şartsız halkın kullandığı demokratik bir
sistemdir. En basit tanımıyla devletin,
halkın temsilcilerinin seçtiği Cumhurbaşkanı ve Hükümet Başkanı eliyle,
kuvvetler ayrılığı prensibine uyularak yönetildiği bir sistemdir. Bu sistemin
odak noktası, Parlamentodur. Parlamenter sistem esnektir ve bu sistemde bütün
tıkanıklıkların mutlaka bir çözüm yolu vardır. Bu sistemde her görüşteki toplum
kesimi, gücü oranında temsil imkânı bulacağı için, toplumda kutuplaşma da
olmaz.
2017’den bu yana
uygulanan ve hem devletin ve hem de hükümetin başı olan Partili Cumhurbaşkanı
eliyle yürütülen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, kuvvetler ayrılığını tümüyle ortadan kaldıran
ve kuvvetler birliğine dönüştüren, parlamentoyu sadece kanunları inceleyen bir
komisyona dönüştürerek etkisiz hale getiren ve “Tek adam yönetimi” halini alan
bir sistem olarak ülkeyi bugün birçok konuda zora sokmuştur. Türkiye’nin
normalleşmesi için bir an önce sadece Türkiye’ye mahsus bu sistemin
terkedilerek, geçmişteki yanlışları düzeltilmiş ve eksikleri tamamlanmış Parlamenter
sisteme dönülmesi gerekmektedir. Bu sisteme “İYİLEŞTİRİLMİŞ VE GÜÇLENDİRİLMİŞ
PARLAMENTER SİSTEM” diyoruz.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin Özellikleri
1. Birçok değişiklikle yamalı bohçaya dönen 1982 Anayasası
yerine yeni bir Anayasa hazırlanmalıdır. Bu yeni Anayasa, mevcut Anayasa’nın
Başlangıç (Dibace) bölümü ile değiştirilemeyecek ilk dört maddesi aynen kalmak
şartıyla “hukuk devleti, demokratik rejim, Parlamenter sistem ve kuvvetler
ayrılığı” esaslarına göre düzenlenmelidir. Son yıllarda çıkarılan Kanun
Hükmünde Kararnamelerin tamamı iptal edilmelidir. Demokrasilerde Kanun Hükmünde
Kararname çıkarılmaz.
2. Parlamenter sisteme yeniden geçilirken, yapıları büyük
ölçüde değiştirilen devletin kurumları, çağdaş normlara ve ihtiyaçlara göre
yeniden düzenlenmelidir. Devlet kurumlarına memur atanırken, mutlaka ehliyet,
liyakat, kıdem, başarı ve performans kriterleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Bazı özel meslekler dışında memuriyete ilk atamalarda da sadece KPSS başarışı
göz önünde bulundurulmalı, subjektif değerlendirmeye açık mülâkat sistemine son
verilmelidir.
2. Yeniden Parlamenter sisteme dönüşte ilk yapılacak iş,
Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarında ihtiyaçlara göre ve toplumun iradesinin
tam olarak parlamentoya yansımasını sağlayacak köklü değişiklikler
yapılmalıdır. Bu yasalarda özellikle “siyasi partilere üye olma”. “siyasi partilerin kapatılması”, “parti içi
demokrasi”, “temsilde adalet”, “yönetimde istikrar”, “partilerin finansmanı
sorunu”, “milletvekillerinin seçim yöntemi”, “adil ve özgür seçim”, “siyasi
rekabetin eşit koşullarda gerçekleşmesi” ve “seçim barajının düşürülmesi” gibi
konularda yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemede parti disiplini devam
etse bile milletvekillerinin lider kültüne karşı daha güçlü bir konuma sahip
olmaları sağlanmalıdır. Parlamenter
sayısı makul bir seviyeye düşürülmelidir. Daha önceki dönemlerde olduğu gibi bu
sayı 450’ye düşürülebilir.
3. Seçim barajı ya tamamen kaldırılmalı ya da uygulanan
ülkelerdeki en düşük seviyeye indirilmelidir. Böylece millet iradesinin
bütününe yakınının parlamentoya yansıması mümkün olacaktır. Ayrıca seçim
barajının düşürülmesi sonucu, siyaset mühendislikleri ile taktiksel oyları
şekillendirerek siyasal alanı yeniden dizayn etme gereği kalmayacaktır. Bu da
toplumdaki kutuplaşmayı büyük ölçüde azaltacaktır.
4. Yeni düzenlemede yasama organı olan parlamentonun, kanun
yapma, devlet bütçesini kabul etme ve denetleme, yürütme organı olan hükümete
güvenoyu verme, hükümetin bütün iş ve işlemlerini denetleme, gerekirse gensoru
ile düşürme yetkisi yer almalıdır. Parlamentoda iş ve işlemlerin daha hızlı
yürüyebilmesi için Meclis İç Tüzüğü’nde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
5. Cumhurbaşkanı, devletin başıdır. Dolayısıyla devletin
hizmet verdiği bütün milletin ortak değeridir. Milli birlik ve bütünlüğün
sağlayıcısıdır. Parlamenter sistemde cumhurbaşkanının ılımlaştırıcı ve
uzlaştırıcı bir etkisi vardır. Bu yüzden kesinlikle partisiz ve tarafsız
olmalı, tartışmaların üzerinde kalmalıdır.. Cumhurbaşkanı, kuvvetler ayrılığı prensibinin uyumlu bir
biçimde uygulamasının denetimini sağlar. Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanının
parlamento tarafından seçilmesi daha doğru olacaktır. Çünkü, halk tarafından
seçilmesi, yönetimde iki başlılığa yol açabilir, parlamentonun ve hükümetin
etkisini azaltabilir.
6. Yürütme erkini kullanan Hükümet, Cumhurbaşkanının mutlaka
meclis içinden atayacağı bir başbakanın meclis içinden veya dışından seçeceği
bakanlardan oluşmalıdır. Hükümet, yürütme yetkisi çerçevesinde yapılan bütün
işlemlerden meclise karşı siyasi olarak sorumlu olmalıdır. Hükümetin her türlü tasarrufu, şeffaf ve
parlamentonun kontrol ve denetimine açık olmalıdır.
7. Yargı, kesinlikle yürütmenin kontrolünde olmamalı, tam
bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Yargı erkini kullanan Cumhuriyet savcıları ve
Türk milleti adına karar veren yargıçlar, devletin güvencesi ve teminatı
altında olmalıdır. Yasama ve yürütmenin her türlü tasarrufu da, bazı istisnalar
hariç, yargının denetimine tabi olmalıdır.
emrinde bir kurum değildir. Hukuk devleti olabilmek için, her sistemin Anayasa
Mahkemesine ihtiyacı bulunmaktadır. Bu sebeple Anayasa Mahkemesinin üye
yapılanması, bu yapılanmanın kararlara etkisi ve karar verme sürecine ilişkin
hususlar üzerinde yeni bir düzenleme yapılmalıdır.
8. Hâkim ve Savcılar Kurulu (HSK) yeniden yapılandırılmalı,
Adalet Bakanı, Müsteşarı veya bir bakanlık bürokratı bu kurulda kesinlikle
bulunmamalıdır. Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay gibi yargının üst
kurumlarına üye seçimi, ehliyet, liyakat, kıdem esaslarına göre genellikle
yargı mensupları tarafından seçilmelidir.
Ben bir hukukçu değilim. Ama bu konuda bir şeyler söylemenin
zamanı olduğuna inandım. Sadece bu konudaki görüş ve düşüncelerimi paylaştım.
Sistemi ete kemiğe büründürmek uzmanların işi.
Saygılarımla.