Tıp doktoru Jared Diamond, Tüfek, Mikrop
ve Çelik isimli eserinde dünya insanlarının 13.000 yıllık tarihini
anlatıyor
İnsanlık tarihi; devletler,
savaşlar, keşifler, icatlar ve yeniliklerle doludur. İmparatorluklar kurulup
yıkılırken, tarihin seyrini değiştiren, kıtaların kaderlerini belirleyen olaylar
yaşandı. Ancak insanlık tarihi nasıl başladı ve nasıl şekillendi? Anadolu ve
Orta Doğu coğrafyası tarihin akışında neden bu kadar önemli? Neden Avrasya’da
atlar evcilleştirilebilirken Afrika’da zebralar evcilleştirilemedi? Neden
Amerika kıtasının yerlileri Avrupa’yı istila etmedi de tersi oldu? Neden bazı
toplumlar zenginken diğerleri fakir kaldı?
Tüfek, Mikrop ve Çelik, insanlık tarihinin en can alıcı ve önemli
sorularını soran ve ilmî delillerle cevaplandıran bir eser. Biyoloji, coğrafya,
dilbilgisi ve tarih gibi birçok sahadan faydalanılarak yazılmış.
Jared Diamond eserinde dinlerin
nasıl doğduğunu, devletlerin nasıl kurulduğunu, mikropların ve onlara bağlı
hastalıkların nasıl oluştuğunu, tarım ve hayvancılığın hayatımızdaki önemini,
yazının neden ve nasıl icat edildiğini, insanoğlunun teknolojiyi nasıl ve neden
geliştirdiğini, insanlık tarihinin temellerinin neler olduğunu anlatıyor.
13,5 X 21 santim ölçülerinde, 664
sayfalık kitapta bütün bu konuların hikâyesi, bundan 13.000 yıl önce Orta
Doğu’da yaşayan bir insanın bir buğday tanesini toprağa ekmesiyle başlıyor.
Buğdayın hikâyesiyle başlayan
eser, bir tarım tarihi, bir coğrafya, jeoloji ve biyoloji ile alâkalı
gelişmeleri anlatan kitap değil. İnsanlığın bugünkü duruma gelmesini sağlayan
bütün coğrafya, jeoloji, tarım, antropoloji, arkeoloji ve dönüşümlerin tamamını
ihtiva eden geniş bir araştırma ve gözleme dayalı tarih kitabıdır.
Dünyanın ve insanlığın kısa tarihi
olan eserde herkes ve her şey anlatılıyor. Farklı kıtalardaki farklı
toplumların farklı gelişmelerini ikna edici ve ilmî bir şekilde açıklayarak
ırkçı yaklaşımları yerle bir ediyor. İlk iki sayfayı okuduktan okuyucu artık
kitabın, sayfaların ve satırların esiri oluyor. İnsanla alâkalı her şeyi merak
edenler için bu kadar itinalı ve geniş kapsamlı çok az kitap yazılmıştır.
Kitabın bir hususiyeti de özetlenmesinin mümkün olmayışıdır. Bu sayfanın
hacmine uygun miktarda örnek olarak alınacak bölüm, kitabın bütününe haksızlık
olacaktır.
Dünya tarihi, (büyük ölçüde)
sâhip olanlarla olamayanlar arasındaki mücadeleden ibarettir. Günümüzde bir
miktar değişiklik olduğu söylenebilir: Daha fazlasına sâhip olmak isteyenlerle,
belli imanlara sâhip olanların mücadelesi…
Oysaki dünya herkese yeter.
Tabiat mevcut dünya nüfusunun 2 veya 3 katını besleyecek imkâna sâhiptir. Yeni
teknolojilerin uygulanması ile 10 kat olsa bile açlık-kıtlık tehlikesi söz
konusu olmaz. Günümüz dünyasındaki açlık-kıtlık olgusu, tabiatın
yetersizliğinden değil, tüketim hırsı ile israf alışkanlığının neticesidir.
Tabiatın işleyişi örnek alınırsa
hiçbir problem kalmayacaktır. Düşünelim: tabiat üretkendir ve üretimi insanlar
içindir. Tarlalar buğdayı, ağaçlar
meyveyi, bahçeler sebzeyi, inekler-koyunlar ve keçiler sütü, tavuklar yumurtayı
insanlar için üretiyor. Üretimlerinin bir kısmından bile kendileri istifade
etmiyor. Buzağının, kuzunun rızkına bile göz diken aç gözlüler var. ‘Süt vurgunu’, ‘süt yanığı’ tabiri,
yeterli ölçüde ana sütü emmediği için kavruk kalan süt emenler için kullanılır.
Bu tabirler varsa, buna sebebiyet verenler de var demektir. Deve yavrusu bidik
ve patlak da aynı haksızlığa maruz kalmaktadır.
Kitap muhtevasının
çağrıştırdıklarına burada noktayı koyup, yazarının söylediklerine dönersek
efendim; ‘İnsanlar çeliği kullanmaya
başlayınca tüfeği icat etti, güç oldu ve bu güçle kendisinden daha az gelişmiş
insanların imkânlarını ellerinden almaya yöneldiler.’
‘Tabiatın insana sunduğu yabanî hayvanları ve bitkileri evcilleştirerek
ziraat yapan insanlarla bunu başaramayanların aralarındaki fark, günümüze
yansımıştır.’
Cümlede ‘teknoloji üretenlerle, teknoloji satın alanlar…’ ifadeleri de
pekâlâ kullanılabilir. Günümüz milletleri arasındaki gelişmişlik farkını daha
mükemmel ifade eder.
Amerika’nın keşfi ile yerli
halkın yok edilmesi için tüfek, sonraki yıllarda sömürgeleştirilmek için ‘virüs’ denilen mikrop kullanılmıştır.
Yazar, ikinci metotla sebebiyet verilen ölümlerin, birincisine nazaran daha
fazla olduğunu ileri sürüyor.
‘Koronavirüs’ü, Covid 19’u mu kast ediyor?’ sorusunun cevabını, komplo
teorisyenlerine bırakmak daha doğru olur.
Jared Diamond tarafından telif
edilen eseri, beğenenler olduğu kadar tenkit edenler, önceki yıllarda
yayınlanmış kitaplarla büyük ölçüde benzerlikleri olduğunu iddia edenler de
var.
Prof. Diamond, Avrasya
insanlarının üstünlüğünün (ki hepsinin, Avrasya dışındaki insanlardan daha
üstün olduğu söylenemez), fikrî, ahlâkî veya doğuştan gelen genetik
özelliklerimden kaynaklandığı düşüncesini reddediyor. İnsan toplulukları
arasındaki güç ve teknoloji farkının coğrafî faktörlerden kaynaklandığını ileri
sürüyor. Bu düşüncenin yanlış olduğu, aynı coğrafyada yaşayan Güney Kore ile
Kuzey Kore, İspanya ile Portekiz, Nijer ile Nijerya örnekleri gösterilerek
temelinden çürütülebilir.
Kaliforniya Üniversitesi coğrafya
ve fizyoloji profesörü Jared Diamond’un 1997’de yazdığı, Türkiye’de 2018
yılında yayınlanan eseri, Ülker İnce Türkçeye
tercüme etti.
Hemen belirtilmeli ki tenkitler,
kitabın hafife alınmasını, reddedilmesini gerektirmez. Eserde yeni bilgiler,
(tartışmaya açık olsa bile) yeni ve dikkat çekici fikirler var. Daha da
önemlisi, incelenmesi gereken, ufak tefek değişiklikler ve takviyelerle
insanlığa faydalı olabilecek yepyeni düşünceler var.
PEGASUS YAYINCILIK TİCARET VE SANAYİ LTD. ŞTİ.
Gümüşsuyu Mahallesi, Osmanlı Sokağı Nu: 27/9
Taksim, İstanbul. Telefon: 0.212- 244 23 50
Belgegeçer:
0.212-244 23 46 e-posta: info@pegasus.com
// www.pegasus.com
Prof. Dr. JARED DİAMOND 10 Eylül 1937 tarihinde Boston’da dünyaya geldi. Babası Volkanlar, cinsellik, kuşlar, tekerlek, safra Yazar ‘Üçüncü Yazarın yayınladığı beş adet kitabının tamamı Yapılan anketler sonucunda dünyanın ilk 100 Diğer kitaplarından üç tanesi: Çöküş, Seks Neden Keyiflidir, Üçüncü |
Türk
Dünyasının Velâyet Sâhibi Bilgesi
KORKUT
ATA
Dede Korkut olarak da anılan Korkut Ata,
Oğuz Türklerinin eski destanlarında yüceltilen ve saygı gösterilen; bozkır
hayatının geleneklerini ve törelerini çok iyi bilen, kabile teşkilâtını koruyan
yarı-efsanevi bir bilgedir ve Türklerin en eski destanı olan Dede Korkut
Kitabı’ndaki hikâyelerin anlatıcısı ozandır.
Azerbaycan’da ve Türkiye’de 40’tan fazla
kitabı, 180 adet ilmî makalesi yayınlanan Azerbaycan Türklerinden Prof. Dr. Fuzuli Bayat, 12 X 19,5 santim
ölçülerindeki 195 sayfalık eserinde Türklerin Korkut Ata’sını anlatıyor.
Korkut Ata’ya uygun gördüğü ‘Velâyet Sâhibi’ deyimindeki ‘velâyet’ kelimesi pek çok mâniaya
gelmektedir. ‘Velî=ermiş’ olmak, ‘sözü dinlenir, dediği yapılır insan’, ‘insana dost / Allah’a dost olan’ gibi
sıfatlar yanında; ‘yardım eden’, ‘bir işin veya kişinin sorumluluğunu üstüne
alan’, ‘otorite / sultan’, ‘kâinatın işleri kendi uhdesinde bulunan ve o
işleri yürüten’… Gibi. Bu sonuncusu, aynı zamanda Cenâb-ı Allah’ın
sıfatlarındandır. Prof. Bayat’ın kast ettiği, birinci gruptaki mânialar
olmalı.
Korkut Ata’nın kitabı iki bölümden
oluşuyor. Birinci bölümde ‘Şâman’dan
Evliyaya Korkut Ata veya Türk Dünyasının Velâyet Sâhibi Bilgesi’ başlığını
taşıyor. Bu bölümde Oğuz Coğrafyası Yahut
Oğuznâmelerin Dili isimli makale dikkat çekiyor.
Birinci bölümden tadımlık bir bölüm:
Korkut Ata, Allah
Teâlâ’ın (cc) kendisinin veya herhangi bir aracı ile insanın gönlüne feyz
yoluyla koymuş olduğu ve kulun Hak’la râbıtasının devam ettiğinin ispatı olan
bir ilham sâhibidir. İlham, Allah Teâlâ (cc) tarafından kalbe gelen mâni,
sezgi, doğuştur; bir sözle içten, iç hayattan alınan bilgidir. Vahiy gibi ilham
da Allah’tan gelir. İlhamın vahiyden birkaç önemli farkı vardır. Şöyle ki: Vahiy
ancak melek aracılığıyla gelir. İlham ise melekle değil, melekler vâsıta
kılınmaksızın Allah’ın seçtiği kula ulaşır. O bakımdan vahiy kati olup ilham
zannîdir. Vahyin ilhamdan esaslı farkı da buradadır. Vahiy zamana, mekâna uyacak
şekilde gelir. İlham ise kıyamete kadar devam eder. Vahiy geldikten sonra
kendisinden önceki vahiy hükmünü kaldırabilir. İlhamda ise böyle bir şey
yoktur. Vahiy tek manalı, iki ve daha çok manalı olabildiği halde ilham yalnız
tek manalıdır. Vahiy hakiki ve mecazi olabilir. İlham ise hakikîdir, mecazi mâniası
yoktur.
İkinci Bölümde
Korkut Ata’ın 31 adet efsanesi var.
Bilindiği gibi efsane;
Eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları ve olayları konu edinen
hayalî hikâye demektir. ‘Söylence’
olarak da anılır. Efsaneler ait
oldukları çağların inanç, gelenek, görenek ve tabularını anlatmaktadır.
Efsane masala göre
kısadır. Efsanenin inandırıcılık özelliği vardır. Efsanenin dinî yönleri daha
fazladır. Masallarda kalıplaşmış ifadeler (tekerlemeler vs.) vardır. Efsanelerde
ise yoktur.
Nakledilen efsanelerden
bazlarının başlıkları: *Korkut Ata Kopuzu Nasıl yaptı? *Korkut Evliya.
*Korkut’un Ölümden Kaçması. *Korkut ve Kırk Kız. *Korkut Ata’nın Nasihati.
*Korkut Ata’nın Ad Koyması. *Korkut Ata Ezgileri. *Hak Teâlâ’nın Korkut Ata’ya
Dahi Vermediği Bilgiler. *Korkut Ata’nın Deyimleri.
&nbs