“Gerçek
oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek
tutulan oruçtur.” [Hakim]
“Mübarek
vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her
çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allah-ü Teâlâ, tarafından sevilen kimse,
faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. (Mev’iza-i hasene)
İslam’ın
beş şartından dördüncüsü, on bir ayın sultanı, muhterem, mübarek Ramazan
ayında, her gün oruç tutmaktır. Oruç, hicretten 18 ay sonra, Şaban ayının
onuncu günü, Bedir gazasından bir ay evvel farz oldu.
Ramazan, “yanmak” demektir. Çünkü bu ayda oruç tutan ve tövbe edenlerin
günahları yanar, yok olur. Bu ayda, Allah için az bir iyilik yapmak, başka
aylarda, farz yapmış gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak, başka aylarda yetmiş
farz yapmak gibidir.
Bu
ay, sabır ayıdır. Sabredenin gideceği yer cennettir. Bu ay, güzel huylu olmak
iyi geçinmek, dejenere olan insanlığımızın, imrenilen ve özlenen “fabrika ayarlarına” dönme ayıdır.
Kimseyi;
“kırmamalı,
üzmemeli, rencide olabileceği kaba söz, gıybet, alaya alma, küçük görme,
aşağılama” vb. kötü kelam ve davranışlarda kaçınmalıdır. Kendisine
kötülük edenlerden, kırıcı söz söyleyenlerden, münakaşa etmek isteyenlerden,
“ben oruçluyum” diyerek uzak durmalı kesinlikle kalp kırmamalıdır.
Oruç
tutmak, sadece belli bir süre midemizin aç susuz kalması değildir. Ya da en
leziz yemeklerle nefisimizi doyurup, sahura kadar eğlenip, öğleye kadar uyuyarak
günü doldurmak hiç değildir.
Orucun, “sabır,
şükür, nefis terbiyesi” vb. diğer ibadetlerle irtibatı vardır. Onun
için hadis-i şerifte, “Her şeyin bir kapısı vardır. İbadetlerin
kapısıysa oruçtur” buyuruldu.
Ramazanın
her gecesi, gündüzü, her anı, “bedeni yormadan, sıkıntıya sokmadan” maddi ve
manevi tüm uzuvlarımızla, kalbimizle, zihnimizle, birlikte ibadetle, iyilik
yapmakla, gönül almakla, sevindirmekle, huzurla, aşkla ve sevgi ile huşu içinde
değerlendirilmelidir.
Yani
bütün azalarımız, düşüncelerimiz, gönlümüz kötülüklere kapatılarak, güzel,
tatlı, kendimize ve insanlığa yararlı iyi iş ve söylemlerle, ibadetle meşgul
olmalıdır. Tüm insanlara karşı güler yüzlü, tatlı sözlü, mütevazı, nazik,
yüreği sevgi ve merhametle donatılmış, duygulu, hoşgörülü, yardımsever vb.
olmalıdır.
Merhamet timsali Hazret-i Ebu Bekir
efendimizin şu şekilde dua ettiği bildirilmektedir. “Hak Teala Cenneti ve
Cehennemi yarattı. Her ikisini de dolduracağını diledi. Hak Teala’dan, vücudumu
Cehennemi dolduracak kadar büyük yapmasını ve yalnızca oraya beni koymasını
başka kulunu koymamasını diledim. Böylece hem Hak Teala’nın takdiri yerine
gelmiş, hem de bütün insanlar Cehennem korkusundan kurtulmuş olurlar.”
Anne
baba, dede nine vb. akrabalar, hısımlar ve dostlar unutulmamalı, ihmal
edilmemelidir. Uzaktaysalar hal ve hatırları sorulmalı, yakındaysalar davet
edilerek gönülleri alınmalıdır. Komşular da ihmal edilmemeli, durumları
hatırları sorularak, gönülleri hoş tutulmalı, gerekli yardımda bulunulmalıdır.
Bu
ayda müminlerin rızkı artar. Bir kimse, bu ayda, bir oruçluya iftar verirse,
günahları af olur. Bir hurma ile iftar verene de, yalnız su ile oruç açtırana
da, biraz süt ikram edene de, bu sevap verilecektir. Bu ayda, bir oruçluya su
veren kimse, kıyamet günü susuz kalmayacaktır buyurulmuştur.
Niyetimiz
Mevla’nın rızası için, samimi, sade ve mütevazı iftarlar verebilmek olmalıdır.
İftarın zenginliği, aşırı külfete sebep olması, nefsi okşayan şaşaalı,
gösterişe kayan, israfı körükleyen türden olması da uygun değildir.
Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ay,
öyle bir aydır ki,” ilk günleri rahmet, ortası af ve mağfiret ve sonu Cehennemden azat
olmaktır.” Bu ayda her tarafta
hayır, hasenat, bolluk bereket olur.
Ramazan-ı
şerifte bir sayfa Kur’an-ı kerim okuyana, yüz nafile hac sevabı verilir. O yüzden,
edeple, saygıyla, huşuyla, buruk ve kırık bir kalple, Kur’an-ı kerim okunmalı,
geceler; zikir, istiğfar, münacat ve tefekkürle yad edilmelidir. Böylelikle
bedenler latif, geceler huzurlu, gündüzler bereketli, duygular deruni, zaman
kıymetli, ömür mesut geçer. İnsanlar nasıl yaşarlarsa öyle ölürler. Böyle bir
dünya hayatı olanın ahireti de mamur demektir.
Ramazan,
bol sevap kazanmak için bir fırsat, af edilmek için büyük bir ganimettir. Bu
ayda, emri altında olanların vazifesini hafifletenleri, Allah-ü Teâlâ affedip,
Cehennem ateşinden kurtarır.
Ramazan-ı
şerif, sadece, bu ümmete mahsustur. Hazret-i Ali, “Eğer Allah-ü Teâlâ, bu ümmeti
affetmek dilemeseydi, böyle bir takdiri olmasaydı, Ramazan-ı şerif ayını Müslümanlara
ihsan etmezdi” buyuruyor.
Ramazan
ayı, en büyük nimetlerden, eşsiz hazinelerden biridir. Kur’an-ı
kerim, bu ayda indi. Affın, ihsanın, bereketin, iyiliklerin, güzelliklerin,
manevi atmosferin yağmurlar gibi yüreklere aktığı eşsiz müjdelerin dolu olduğu
bir aydır. Bir günü, bine bedeldir.
Farzlara yetmiş kat sevap verilir. Nafilelere farz gibi sevap verilir. Hele
içinde bir de, “bin aya bedel olan Kadir gecesi” vardır ki, nimet üstüne
nimettir.
Bu
öyle mübarek bir aydır ki, bütün yılın günahlarına kefarettir ve mutlaka
temizleyicidir. Orucunu bütün uzuvlarıyla, bütün ruhuyla en samimi, içten
duygularla tutan mümin tertemiz olur. İşte hakiki oruç budur ve böyle
olmalıdır.
O
yüzden Ramazanın her günü bayramdır, çünkü her gün binlerce, yüz binlerce
Müslüman affa uğruyor. Bu günlerin kıymetini bilip değerlendirenin, bütün bir
senesi bereketli geçiyor.
Oruçluya
Allah-ü Teâlâ’nın ihsanı boldur. Hazineler elinde iken, niçin aç durduğu Yusuf
aleyhi selama sorulunca, “Tok olunca açları unutmaktan korkuyorum”
buyurmuştur. Atalarımız da, “Tok, açın hâlinden bilmez”
demişlerdir.
Dünyada
misafir olan ey ahiret yolcusu, uyanmak ve dönüşü olmayan yolculuğa azık
toplama zamanıdır. Doğmak ölümün habercisidir. Her fani ölümü tadacaktır. Geçen
sene oruç tutan niceleri şimdi aramızda yoklar. Kimilerimiz de bundan sonraki
ramazanda olmayacaktır. Öyleyse bu ramazan bir fırsat, bizlere hediye edilmiş
büyük bir ihsandır. Bu nimetten yararlanmasını bilelim. Gönlümüze hikmet
pınarlarını, merhamet duygularını, sevgi ve dayanışma aşkını akıtalım.
Allah-ü
Teâlâ, bu mübarek ayda O’nun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin
razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, “maddi ve manevi, sağlığı, huzuru ve
mutluluğu” hepimize nasip eylesin! Âmin.
Sevgiyle kalın…