Türk Ceza Kanunu İKİNCİ BÖLÜM (Çevreye Karşı Suçlar Çevrenin Kasten Kirletilmesi)
Madde 181 – (1) İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Atık veya artıkları izinsiz olarak ülkeye sokan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza iki katı kadar artırılır.
(4) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan fiillerin, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi halinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Bu maddenin iki, üç ve dördüncü fıkrasındaki fiillerden dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(Çevrenin taksirle kirletilmesi) Madde 182 – (1) Çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkların toprağa, suya veya havaya verilmesine taksirle neden olan kişi, adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu atık veya artıkların, toprakta, suda veya havada kalıcı etki bırakması halinde, iki aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) İnsan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıkların toprağa, suya veya havaya taksirle verilmesine neden olan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Sn. Akşener’in Kazdağları’na gidip protestoya katılması çok güzel ve çok anlamlıdır. Ama bir siyasi Parti Lideri olarak çözüm önerilerini somut olarak ortaya koyabilmeliydi. Benim önerim kapsamında bu, baştan aşağıya bambaşka bir siyasi duruş ve peşi sıra eylemler gerektirir.
Büyük Atamızın, Gençliğe Hitabesi’nde büyük bir öngörüyle “Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir” diye işaret ettiği felaket aslında Özal döneminde başlamıştı. Özal; ABD, AB, İsrail, Dünya Bankası, IMF programını uygulamaya başlamıştı (Bkz: “Morgan Guaranty Trust Company of New York”).
O zamanlar özelleştirmeye karşı çıkanlara sözüm ona kanaat önderleri liberal dümbelek yazar takımı tarafından neredeyse dayak atılıyordu. Ama bu dönemde, 2002 yılından 2012 yılına kadar kurucu değil de kuruluş üyesi olarak görev yaptığım Bağımsız Cumhuriyet Partisi’nin kurucu lideri Mümtaz Soysal, kurduğu bir STK olan KİGEM’le özelleştirmeye ve yağmalanmaya karşı büyük bir hukuk mücadelesi veriyor ancak bu yaptığı vatanseverlik liberal dümbelekler tarafından adeta bir meczup gibiymiş gibi yerin dibine sokuluyordu.
Evet İYİ Parti, Özal şakşakçılığını bırakıp bu dönemle yüzleşebilmelidir. Yukarıdaki Anayasa ve Orman Kanunu özüne göre 3213 sayılı Maden Kanununda değişiklik yapan 5177 sayılı yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’nde dava açılmalı ve bu madde iptal ettirilerek bu kapsamda bütün Maden Arama Ruhsatları iptal edilmelidir. (Aslında ormanlarımız ne kadar çok korunmak istenmiş değil mi?)
Şimdi büyük harflerle yazıyorum; BÜTÜN MADENLERİMİZ DEVLETLEŞTİRİLMELİDİR. Türkiye’mizin bütün bunları yapabilecek bir partiye ihtiyacı vardır. Türkiye’mizin kurtuluşu böyle bir partidedir. Milletimiz bunu bekliyor(um). Ortak Ses’te yayınlanmış olan, 1 Eylül 2018 tarihli “İYİ Parti” üzerine başlıklı son makalemin son cümlesi şöyle idi: “İYİ Partimiz aydınlanmacı, ahlaki idealist, demokratik milliyetçi, toplumcu ve vatansever bir parti olmalıdır.” Buna şunu da eklemek istiyorum: “İyi Parti inkılapçı bir parti olmalıdır.” Evet, CHP’nin kullanmadığı, çöpe attığı Büyük Atamızın bu vasiyetine sahip çıkmalıdır. Türkçesini söyleyeyim; “Devrimci”. Durun, hemen itiraz etmeyin. Lütfen, ‘devrimci’ nitelemesini ‘statüko yıkıcı’ anlamında değerlendirin.
İyi de bu iktidarın siyasi, sosyal, ekonomik büyük yıkımına karşı yapılacak işler baştan aşağıya zaten bu nitelikte işler olmayacak mı? Mesela vatansever ve milli kalkınmacı rahmetli Süleyman Demirel’in 25 Temmuz 1975’te İncirlik dâhil 21 Amerikan Üssünü kapattığı gibi. İşte asıl o zaman İYİ Parti; vatan satıcısı mikro milliyetçi ya da bunun sempatizanı sahte solcuları ve buna sempatiyle bakan partileri, vatan satıcısı liberal dümbelekleri, TBMM’nde Kazdağları için verilen araştırma önergesine ret oyu veren sahte milliyetçileri, hepsini tarihin çöplüğüne atıp iktidara yürür.
Yoksa Quo Vadis? CHP’nin MHP’si olmaya mı?