Eğer bu benzetmenin işaretini anladınsa; şu yarış ve mücadele alanı olan bu ibret dünyasında bir Müslüman meselâ bir Hıristiyan veya bir Kürd, bir Rum ile mânen hissiyatları vatanseverlik duygularında mukabele ve muvazene ile ortaya çıksa, verilen örneğin sırrını göreceksin.
Lâkin şu farklılık, herkesin zannettiği gibi değildir. Belki görünüşe önem vermeklik, yüzeysellik ve his yanılmasından ileri gelmiştir.
Ey Müslüman! Aldanma! Başını indirme! Paslanmış eşsiz bir elmas, daima parlak cama tercih edilir.
Görünüşte olan İslâmiyetin zayıflığı, şimdiki medeniyetin, başka dinin hesabına hizmet etmesidir.
Oysa şu medeniyetin suretini değiştirme zamanı gelmiştir.
Suret değişirse, hüküm tersine döner.
Nasıl şimdiye kadar başlangıcında söylendiği gibi, nerede müslüman varsa; hıristiyana göre ilkel, medeniyete karşı çekimser ve soğuk davranır. Kabulünde ıztırap çeker, suret değişse başkalaşır.
Çünkü gerçek ve müspet Batı Medeniyeti’nin temelinde İslâm ilim ve irfan harcı olduğu belli olunca, durum tersine dönecek.
Taşlar yerine oturacak. Müslümanlar, aslında kendi medeniyetlerine talip olduklarını anlıyacak. Çekimserliği ve tereddütü bir yana bırakacak. Aradaki açıklığı kısa zamanda kapatacaktır.
Unutmayalım ki:
“Küllü âtin karîb.” /
“Her gelecek yakındır.”
Yine unutmıyalım ki:
“İnne mea’l – usri yüsren.” /
“Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık da vardır.”
Irak vesîle
Hak geldi dile
Rab der kulum dinle
Daim benden dile
Dile de kul olarak sen
Tek olsun ister delice
Irak bir vesile
Gerçek gelsin dile
Gülsün yüzü İslâmın
Kırılsın gücü hasmın
Gelsin dile gerçek
Yakındır gelecek