Altan Araslı’nın Ardından…

88

Bir dostun arkasından yazmak ve ona bir Fatiha istemek çok zor bir şey… Ancak bunu yapmak ve duygu ile düşüncelerimi sizle paylaşmak zorundayım.

Evet, Altan Araslı diye bir adam bu dünyadan geldi geçti. Bana göre içine Balkan Türklerinin de dahil olduğu Avrupalı Türkler ona az da olsa bir şeyler borçlu. Hatta Türk Dünyası diyerek de, bu çerçeveyi genişletebiliriz.

“Avrupa’da Türk İzleri” adlı üç ciltlik kitabı bana göre kaynak bir eser. TRT’de belgeseli de yapılan bu çalışma bize Avrupa’da “Kızıl Elma” için at koşturan ecdadı ve Avrupa topraklarında yaratılan Türk medeniyetini yeniden hatırlattı. Bosna ile ilgili çalışmaları, Azerbaycan, Kazan ve Kırımlı Türklerin folklor ve musikisi için yazdıkları bu dünya da Türkler için hoş bir seda bıraktı.

İyi insandı güzel insandı… Nazikti kibardı! Her halde yolu biraz dış işlerin de çalışmaktan geçtiği için rafine olmuş bir insandı. O bizlere “tonton” der bizde ona “tontonların üstadı” diyerek takılırdık.

Kendisini Yozgatlı olduğu için “Çorak toprakların çocuğu” olarak tanımlardı. Bize de “suyun öte yanından bereketli topraklardan gelen medeni insanlarsınız” derdi ve hep birlikte tebessüm ederdik. Eğer çorak toprak olan Anadolu böyle insanları bağrından çıkartıyorsa kurban olayım Anadolu’nun çoraklığına!

Ondan bir şeyler öğrenmedik desek yalan olur. Bu sohbeti hoş insan İstanbul’a geldiğinde beni arar ve mutlaka bir sohbet fırsatı yaratırdık. Yine böyle bir İstanbul’a gelişinde “Dost gel sana Süleymaniye’de bir kuru fasulye ısmarlayayım” dedi… Bilenler bilir orada kuru fasulyeci çok meşhurdur. Buluşacağımız saatte kalktım gittim. Bir de ne göreyim; en ön masayı en az altı yedi kişinin yiyeceği bir şekilde donatmış ve kendisini Mimar Sinan’ın muhteşem eseri Süleymaniye Camii’ne döndürmüş vaziyette oturmuş, sordum “hayrola üstat kaç kişiyi yemeğe çağırdın?” dedim… O da bana “sadece seni!” diye cevap verdi… “Peki nedir bu sofranın doluluğu? İki kişi nasıl yiyeceğiz, bu kadar yemeği?” diye devam ettim… O da bana “gel otur, ilk önce gözümü doyuruyorum; karşımda ecdadın muhteşem eseri Süleymaniye önümde Allah’ın verdiği sonsuz güzellikte nimetler… gözü doymayan insanın karnı hiç doymaz! Fazla yemekleri gözümüz doyduktan gelen geçen fakirlere yedireceğiz” dedi. Gerçekten öğrendim ki “gözü doymayan insanın karnı hiç doymaz”…Derler ya, Allah gözünü doyursun diye!

Bu dost bizden habersiz bu fani dünyadan ebedi âleme göç etti. Toprağa verilirken de haberimiz olmadı. İşte dünya böyle bir şey… Ancak onu anmak ve sizlere hatırlatmak bizim elimizdeydi ve bizde şimdi bunu yapıyoruz… Altan Araslı için bir Fatiha’yı eksik etmeyiniz!

İnanıyorum ki, onun ruhu Avrupa’da “Allah Allah” diye kılıç sallayan ecdadın yanındadır. Türklerin Batı’ya doğru muazzam yürüyüşünde ruhları ile yer alan sessiz taburların içine katılmıştır. Mekânı cennet olsun.