Kadın Programları (2)

60

3 Nisan – 9 Mayıs 2004 tarihleri arasında İngiltere’deydim.

Yine Cambridge şehri yakınlarında kaldım.

Bu ikinci gidişimdi İngiltere’ye.

Geçen ki gidişimde olduğu gibi yine dört göz oldum.

Bakmaya değil, görmeye çalıştım.

Bilmeye değil, anlamaya gayret ettim.

Her konuya eğildim. Her hususa meylettim.

Bir kitaba bakar gibi eğilmedim. Bir kitabı okumak için çaba sarfettim.

Bu arada televizyon programlarına da dikkat ettim.

Bizdeki kadın programlarının onlardan örnek alındığını düşündüm.

Bu programlarda genç, güzel ve sıhhatli kadın ve erkeklerin birbirlerini nasıl suçladıklarına ve yekdiğerini nasıl itham edip töhmet altında bıraktıklarına esefle, üzülerek şahit ve tanık oldum.

Hem üzüldüm hem şaşırdım.

Çünkü diğer Avrupa ülkeleri gibi İngiltere de sosyal içerikli konuları aşmış. Problemleri geride bırakmış. Kendi halkının sosyal, toplumsal tüm ihtiyaç ve gereksinimlerini karşılar hâle gelmişti. Genellikle işsizlik sorunları -özellikle kendi halkı için- yok denecek durumda.

Ev ihtiyaçları karşılanır vaziyette. Şehirlerde ve çevre yerleşim yerlerinde -köy demek soğuk kaçacak çünkü buralarda şehirde ne varsa her yerde o var. Mahrumiyet söz konusu değil; kalkınmışlık farkı yok gibi bir şey- sosyal her türlü ihtiyaçlar yerine getirilmiş.

Maddî, görünür bir aksaklığa ne şehirde ne şehir dışında rastlanmıyor. Âdeta ülkenin taşına toprağına devlet veya belediyelerin elleri değmediği bir yer kalmamış.

Fakat bütün bunlara rağmen, insanların birbirlerinden bu denli müşteki ve şikâyetçi olmaları. Hele mutsuz genç çiftlerin bu kadar büyük yekün tutmaları, bizi derin derin düşündürdü.

Cevabını ise ancak şu hükümde bulabildim:

“Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyatta kördür.”

Zahirde ve görünüşte mutlu bir hayat sergilemeleri gereken bunca insanın buhran içinde kıvranmaları, gözlerinden mutsuzluk içeren yaşlar dökmeleri, birbirlerini şiddetle suçlamaları ne yazık ki bir gerçekti ve bunun mantıklı bir cevabı olmalıydı.

Evet beden midesi doyanların, maddî bedenin isteklerini yerine getirenlerin, manâ mideleri aç kalıyorsa, manevî bedenlerinin istekleri karşılanmıyor, ihmal ediliyorsa ve bunun da farkına ve ayırdına varılamıyorsa; bu insanların sıhhatli bir bütün teşkil etmeleri imkânsız ve olası değil.

Çünkü kâinat ve evrende her şey çift yaratılmış. Her şey iki kanatlı kuş gibi dengede bırakılmış. Bunlardan biri ihmal edildiği takdirde, dengesizlik hemen kendini gösteriyor.

Madde ve manâ el ele vermedikçe; maddî ve manevî vücud ve beden birbirini tamamlamadıkça, akıl ve kalb işbirliği yapmadıkça yani baş gözü; basiret, gönül ve kalb gözü ile işbirliğine gitmedikçe insanın dengeli bir şahsiyet sahibi olması zor.

Var gibi görünenler, meşguliyet ve uğraşlarından fırsat bulup da, durumlarının henüz farkında olmayanlardır. Yoksa bu denge sağlanmadıkça, sağlam bir yapı mümkün değildir.

İşte bu ülkenin maddeten ihtiyaçları karşılanan insanları; kalbleri, ruhları maneviyatları -istemeyerek- ihmal edilip, boş bırakıldıkları için mutlu olamıyorlar.

Hayata gülümseyemiyorlar. Birbirlerine gülücükler yağdıramıyorlar. Varlık içinde yokluk çeker gibi, durumlarını bir türlü düzeltemiyorlar.

Ta çocukluktan beri, ilkokuldan itibaren çocukları meşgul edecek, her şey mevcut; her yaşta onların ilgisini çekecek, kendisine cezbettirecek her türlü maddî oyuncak, eğlence kitap vesaire hepsi var.

Ama bu arada ihtiyaç olarak kendini gösteren ve gösterecek olan manevî ihtiyaçları; bir türlü karşılanamıyor.

 

 

Önceki İçerikDinime Küfreden Bari Müslüman Olsa
Sonraki İçerikKadın Programları (3)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.