Başlığı okur okumaz, “İslamilik endeksi ve seçmeli matematik dersi arasında ne alaka var?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Ben doneleri aktarayım, alaka olup olmadığını takdir etmek size kalsın.
Euronews’un 19 Mayıs 2019 tarihli haberine göre, ABD’de İran asıllı akademisyen Hüseyin Askari’nin kurduğu İslamilik Vakfı tarafından 2015 yılından beri yürütülen bir çalışmada, ülkelerin değerlerinin İslami kriterlere ne derece uyduğu ölçülüyor. Bu ölçüme de “İslamilik endeksi” adı veriliyor. İşte bu geçtiğimiz günlerde, İslamilik Vakfı tarafından 2018 yılı İslamilik endeksi sonuçları açıklanmış. Sonuçlar bir hayli şaşırtıcı. İslami kriterlere uyma konusunda listede ilk sırayı Yeni Zelanda alıyor, ikinci sırada İsveç, üçüncü sırada da Hollanda var. Buraya kadar her şey gayet normal, anormal (!) olan ise ilk 44’te tek bir Müslüman ülkenin bile olmaması. Türkiye ise listeye 95’inci sıradan giriş yapmış. Maşallah sübhanallah!! (Haberin tamamı için; https://tr.euronews.com/2019/05/19/2018-islamilik-endeksi-yeni-zelanda-birinci-turkiye-95-inci-ilk-40-ta-musluman-ulkeyok?fbclid=IwAR3sUL F2zAsw6b8PwQSn7fCTTNubNyHW3sHePWLsxnfc7ftWt5PqqJhgxFg)
Matematik Dersi Seçmeli Oldu
İslam’ı modern batı dünyasına kaptırdığımız gün Türkiye’de bir haber gündeme bomba gibi düştü. Milli Eğitim Bakanlığı eğitim sistemimizde müthiş bir reform (!) gerçekleştirdi. Yeni eğitim sisteminde “matematik dersi seçmeli oldu” iddası gündeme bomba gibi düştü. Ancak bazı eğitim uzmanları 9,10 ve 11’inci sınıflarda matematik dersinin zorunlu olacağını, son sınıfta ise seçmeli olacağını; yine başka bazı eğitim uzmanları da matematik dersinin her sınıfta zorunlu olacağını ancak matematiğin seviyesini öğrencinin tercih edeceğini açıkladılar. Bu satırların yazıldığı an itibariyle, kafa karıştıran birçok farklı iddia nedeniyle konu hakkında net bir bilgiye sahip olmadığımı itiraf etmek zorundayım. Fakat bu iddialardan hangisi doğru olursa olsun, matematik dersi ister tamamen seçmeli hale gelsin, ister dersi hangi seviyede alacağını öğrenci kendi tercih edecek olsun her halükarda gerçek bir skandalla karşı karşıyayız.
Matematik dersinin seçmeli olması skandaldır, çünkü matematik sadece bir takım sayılar ve formüllerden ibaret bir bilim dalı değil bir düşünce disiplini, bir düşünce sistemidir. Matematik disiplini oturmamış bir insanın bırakın bilimde çığır açmayı, kendi basit dünyasında bile sürekli bocalayacağı ve böyle bir insanın dünyanın daha iyi bir yer haline gelmesi konusunda hiçbir katkısının olmayacağı açıktır.
Matematik Disiplininden Uzak Kimseler
Piknik yaptığı yeri çöplüğe çeviren insanların, trafik kurallarına uymadan son derece riskli bir şekilde araç kullanan insanların, kariyer planını yakınlarının kendine yapacağı torpile göre ayarlayan insanların, İstanbul seçimlerinin oylar çalındığı için iptal olduğuna inanan insanların ve benzerlerinin matematik disiplininden uzak kimseler olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Türk milliyetçiliğiyle zerre alakası olmayan kimseleri milliyetçi zanneden insanlar da, İslam’la zerre kadar alakası olmayan kimseleri dindar zanneden insanlar da yine matematik düşüncesinden uzak kalan kimselerdir. Anlaşılan o ki, bazı çevreler kendi iktidar alanlarını diri tutmak için matematiği bu toplumun hayatından tamamen çıkartmanın peşine düşmüşler. Ülkeyi tamamen yıkıp mahvetme pahasına üstelik…
Ortadoğululaşma Bataklığı
Orta Çağ’da bilim ve düşünce anlamında çağdaşlarına öncülük yapan İslam dünyası, ilerleyen yüzyıllarda bu alandaki liderliğini batıya kaptırdı. Cebir bilimine ismini veren Cabir bin Hayyan’ı, İbn-i Sina’yı, sosyal bilimlerde İbn-i Haldun’u, Harizmi’yi, Biruni’yi ve daha nicelerini yetiştiren İslam dünyasının bugün âlim diye Fesli Kadir’lere, “yanmaz kefen” satan Cübbeli Ahmet’lere kalması ne kadar acı! Fatih Sultan Mehmet gibi mucit bir mühendisle yönetilen Türk devletinin, ömrü hayatında kitap okumuş olması bile şaibeli kişilere kalması ne kadar trajik!
Görünen o ki, Ortadoğululaşma bataklığına saplanıp bu bataklığı İslam zanneden Müslüman toplumlar bu zannetmenin bedelini uzun yıllar ödeyecekler. Türkiye’yi yöneten beceriksizler topluluğu kendi iktidarlarını ellerinde tutma pahasına bu aziz millete daha büyük bedeller ödetecekler.
Ne Kadar Matematik O Kadar İslam
İslamilik Vakfının listesine geri dönelim. Listede ilk 44 sırada tek bir Müslüman devletin bile olmaması ve ilk sıralara bilimde, teknolojide, akılda, ahlakta, hukuk ve demokraside önde olan ülkelerin yerleşmiş olması tesadüf değil. Bu ülkelerin tamamı, demografik zekâyı eğitimle işleyerek hem bilimde hem teknolojide hem hukukta hem demokraside hem de yönetimde harikalar meydana getiren ülkeler.
İslam dünyası ise (böyle bir dünya varsa tabi) iki yüz yıldır zalim diktatörlerin ellerinde cehalete, şiddete ve sefalete maruz bırakılmış durumda. Müslüman toplumlar sadece pozitif bilimleri değil, kendi dinlerini de bilmiyorlar. Dinlerini bilmedikleri için de akla dair her şeyden uzak kalmayı tercih ediyorlar. O nedenle matematikten de uzak kalıyorlar.
Halbuki Kur’an’da Fatır Suresi 28’inci ayette açıkça “innemâ yaḣşa(A)llâhe min ‘ibâdihi-l’ulemâ” (Allah’a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı duyarlar) buyruluyordu.
Anlayacağınız, ne kadar matematik o kadar İslam…
Ey İman Edenler İman Edin!
“Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû âminû”(Ey iman edenler iman edin!) [Nisa Suresi-136] ayetini okuduğum zaman önce anlamamıştım. Zaten inanan bir insana neden inanması emredilir ki? Yaşım ilerleyip de azıcık hayat tecrübesi edinince, ülkenin gündemi de uygun zemini (!) hazırlayınca bu ayetin ne demek istediğini çok iyi anladığımı düşünüyorum.
Türkiye’de veya başka bir yerde yaşayan bütün Müslümanlar, acaba gerçekten inanıyor muyuz? Bu sorunun cevabını verip, Müslümanların aslında Müslüman olmadığı paradoksunu dile getirecek cesarete sahip değilim. Zaten haddim de değil. Ancak, 2018 yılı İslamilik endeksi bu sorumu acı bir şekilde cevaplıyor olsa gerek.