Amerika Kıbrıs’a mı Yerleşiyor?

47

Amerika Ortadoğu’ya yerleştiği, sınırlarımızın dibine kadar gelip PKK-PYD terör örgütlerini desteklediği, FETÖ terör örgütü elebaşısına kucak açtığı yetmemiş gibi; şimdi de Rumlarla işbirliği yaparak Kıbrıs’a yerleşmenin peşindedir!

Nasıl mı?

Geçtiğimiz Ağustos ayında Amerikan Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanı General Mark Alexander Milley adaya gelerek Rum Milli Muhafız Ordusu Komutanıyla görüşmüş;  Amerikan kara, deniz ve hava kuvvetleri için adada kullanabilecekleri üs/ler istemişti. Tıpkı İngiltere’nin adadaki Agratur ve Dikelya üsleri gibi…

Rum yönetiminin bu talebe sıcak baktığı bilinmekte, sürecin oluşması için fırsat kollanmaktadır. Kaldı ki, Rum tarafının Fransa ve İsrail’le peş, peşe üs anlaşmaları yaptığı da bilinmektedir.

ABD bugüne değin Ortadoğu’da gerçekleştirdiği tüm operasyonlarında birliklerinin lojistik desteği için Kıbrıs’taki İngiliz üslerini kullanmışken, neden şimdi adada üs talebinde bulunmuştur? Rumlar bu süper gücün adada olmasını neden istemektedir?

Bu soruların cevaplarına gelince;

Adada eğer bir çözüm olacaksa; bu süreçte Amerikan dış politikasına göre ABD’de adada olmalı, Akdeniz’in bu stratejik bölgesine mutlaka yerleşmelidir. Çünkü geleceğin enerji havzası olarak görülen ada ve çevresindeki trilyonlarca metre küp doğal gazın/petrolün kullanımı ABD için çok önemlidir.

Rumlar ise; adada taraflar arası müzakerelerin yeniden başlamasının öngörüldüğü 2019 yılı başından önce Amerika’ya vereceği üsler ile bu süper gücü yanına çekerek, müzakere masasında AB ile birlikte Türkiye’ye karşı yeni bir üstünlük daha sağlamanın peşindedir…

Amerika eğer adada üs/ler elde ederse her zaman yaptığı gibi yerleştiği bölgelerde; ”parçala-böl-yönet”taktiğini uygulayacak; BM ve AB ülkeleriyle birlikte Türkiye’nin bir şekilde Kıbrıs’taki askeri gücünün gönderilmesi, ada üzerindeki garantörlük hakkının kaldırılması için yeni oyunların görünmez ama bilinir yüzü olacaktır!

Amerika tarihinin hiçbir döneminde dünyanın enerji yataklarının bulunduğu bölgelerinde pay almaktan asla vazgeçmemiştir. Rum yönetiminin ABD’ye adada üs tahsisi edecek olması, bu kapitalist süper gücün böylesine önemli bir enerji havzasında bulunması açısından kaçırılmaz bir fırsattır.

Rum yönetimi de halen Akdeniz’de petrol arama anlaşması yaptığı şirketlerin son dönemde özellikle Amerikan kökenli olmasına dikkat ederek, bir taşla iki kuş vurmanın peşindedir. Çünkü Türkiye’nin daha önce yaptığı gibi Rum tarafının bu arayışlarına mani olmak amacıyla yapacağı askeri müdahalenin muhatabı Amerika olacağı için Türkiye’nin böyle bir müdahalede bulunmayı göze alamayacağı düşüncesiyle hem bu müdahalenin önü kesilmiş olacak, hem de kendileri için önemli olan enerji yataklarının kullanımı sağlanacaktır…

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti anayasası, adada yabancı ülkelere üs verilmesi için iki kurucu ortağın anlaşmasını bunun için de yasa çıkarılmasını gerektirmektedir. Ancak 1963’ten sonra adada gelişen olaylara, Türkiye’nin 1974 yılında yasal müdahalesiyle oluşan de-facto duruma bakıldığında, Kıbrıs’ta 1960 anayasasına göre kurulmuş yasal bir hükümet kalmamışken, Rumların tek taraflı olarak adada yabancı ülkelere üs vermelerine ne BM ses çıkarmakta, ne de İngiltere’nin sesi çıkmaktadır? Yunanistan zaten Rumların sırtını sıvazlamaktadır…

Ama esas olarak bu gelişmeleri Türkiye nasıl karşılamaktadır?  Bu yönde Dışişlerimizden yapılan bir açıklama yoktur! Belli ki gerçekleşecek durumlar beklenmektedir. Ancak Amerika adada üs elde ettikten sonra yapılacak açıklama neye yarayacaktır? Kaldı ki Rumlar Fransa’ya ve İsrail’e adada üs verdiklerinde de sesimiz çıkmamıştır!

Şu husus unutulmamalıdır! Amerika eğer adada üs elde edecek olursa, Rum tarafı bu süper gücü kendi menfaatleri için sonuna kadar kullanacak, 2004’ten bu yana her defasında sığındığı AB’ye ek bir de ABD’nin kanatları altına girecek, adayı ele geçirmek adına daha güçlü hareket edecektir…

Bu gelişmeler yaşanırken;

Rusya’nın ABD’nin adaya yerleşmesine sessiz kalacağı beklenmemelidir. Zaten Rus Dışişlerinden konuyla ilgili ilk açıklama gelmiş; ABD’nin adadaki üs pazarlığına kayıtsız kalmayacağı, böyle bir yerleşimin bölgesel sorunlara yol açacağı belirtilmiştir!

Şurası bir gerçektir ki;  Kıbrıs’ta, Akdeniz’de gelişebilecek olaylar 2019 yılına damgasını vuracaktır!

Bu arada 15 ay sonra KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaktır. Kıbrıs Türk tarafının müzakerecisi Cumhurbaşkanı Sn. Akıncının bu kritik süreçte çözüm için yapacağı hamlelerin Türkiye’nin kırmızıçizgilerine göre olup, olmadığı da görülecektir! Ancak bugüne değin Türkiye’nin garantörlük hakkını, toprak paylaşımını masaya getiren, adadaki Türk askerinin gönderilecek olmasına sessiz kalan, birleşik Kıbrıs’a, Rum’un hak hukuk tanımaz isteklerine evet demeye hazır Sn. Akıncının atmış olduğu bu tavizkar adımlar, onun siyasi geleceğini de tüketmiştir.

KKTC’de siyaset arenasında yaşanan yeni gelişmelere bakıldığında;

Türkiye ile sıcak ilişkiler içinde olan KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dış İşleri Bakanı Sn. Kudret Özersay ile UBP’nin yeni genel başkanı Sn. Ersin Tatar; 2019 yılında Kıbrıs Türk tarafında öne çıkan liderler olacak, Kıbrıs Türk Halkı milli davamız etrafında daha çok kenetlenecektir.

 

 

Önceki İçerikYavuz’a Biat
Sonraki İçerikAsıl Tutsaklık
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.