Vatan Kavramı ve Milli Değerlerimizin Analizi (6)

81

Kerkük ve Musul Konusu:

Ortadoğu’yu GBOP çerçevesinde yeniden şekillendiren ABD bugün; Kerkük, Musul gibi petrol ve doğal gaz yatakları yönünden dünyanın en zengin bölgelerinden bu iki önemli merkezde söz sahibi olmuş, askerlerini bu bölgelere yerleştirmiş, kimi terör gruplarını kendi menfaati için kullanır hale gelmişken;

Evet, yüzyıllar boyunca atalarımızın egemenliğinde kalan; Türkmen kardeşlerimizin yaşadığı bu iki önemli vilayetin zamanı geldiğinde ”Türkiye’nin 82 ve 83’ncü illeri olur” söylemi; o bölgelerde yaşayan kardeşlerimize bir mesaj, bir moral verme olarak değerlendirilebilir.

Ancak bölgede yaşayan Türkmen kardeşlerimizin bu süreç yaşanırken orada yalnız olmadıklarını göstermek, onların yasal haklarını savunmak, bölgede ulusal güvenliğimizi tehdit eden oluşumları engellemek ama bunu da bölgede mevcut ülkelerle koordine ederek yapmak önceliğimiz olmalıdır.

Şu anda da ülkemizi yönetenler bunu yapmanın gayretindedirler.

Atatürk’ün ”Yurtta sulh, cihanda sulh” söylemi; dış ilişkilerimizde daima bize yol gösteren en önemli tespiti olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti Devletini barındıran bu coğrafya; üç kıtayı birbirine bağlayan, tarihsel ve yaşamsal geçmişi, bölgesel zenginliği, çevresinde mevcut pek çok sorunlu komşu ülkelerle önemli bir görüntü arz etmektedir.

Pek çok medeniyetlere, dinlere otağ olmuş vatan topraklarımıza, 1071’de adımımızı attığımız ilk günden buyana Haçlı zihniyetinin temsilcileri; Türklerin, Büyük Türk Milletinin bu coğrafyada olmasını hiçbir zaman istememiş, burada olmamızı içine sindirememiştir.

Ardımızda kalan 946 yıllık zaman, bizlerin ata yadigârı bu topraklardan çıkıp gitmemiz, çıkarılmamız amacıyla kurgulanmış senaryoları, türlü ihanetleri, savaşları anlatır.

Orta Asya’dan başlayan yaşam mücadelemizi anlatan tarih sayfaları, üç kıtanın hâkimi Osmanlı’nın yıkılmasıyla başlayan süreçte yaşananları, istiklal savaşımızda; ‘düşman vatanın bağrına hançerini dayadığında’, her türlü ihanet ve şer odaklarının neler yaptığını, bağımsızlığımız, özgürce yaşam hakkımız için milletimizin tereddütsüz canı da, malını da nasıl feda ettiğini, tarih sayfalarımız açıkça belirtmiştir.

Devletimizin bir asırlık kuruluş tarihi içerisinde bizim hiçbir ülkenin toprağında gözümüz olmamış tam aksine vatan coğrafyamızı savunabilmek adına türlü tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya olmuş ama bunları da dimdik duruşumuzla, birlikteliğimizle, vatanımızı savunmanın kararlılığı ile savuşturmaya hazır olduğumuzu cümle âleme göstermişizdir.

Ancak ulusal güvenliğimizi korumak, kollamak adına yeri ve zamanı gelir de böylesi bir durum söz konusu olursa şu husus bilinmelidir ki;

Türkiye bölgesinin en güçlü devleti olarak, milletinden aldığı güç ile topraklarımıza vaki olacak her türlü tehdidi; bugün de savuşturacak, hakkını hukukunu her zeminde koruyabilecek güç ve kararlılıktadır.

Yakın tarihimize bakıldığında:

Devletimizin, milletimizin milli menfaatlerini korumak adına Cumhuriyet Ordularımızı sadece Kıbrıs adasında görürüz ki, bu başarılı harekât da adada ki soydaşlarımızı Rum mezaliminden kurtarmak, adanın Yunanistan’a ilhakını önlemek, Lozan’da kurulan Türk-Yunan dengesinin bozulmasının önünü kesmek amacıyla 1959-1960 Londra ve Zürih uluslararası anlaşmalardan doğan Türkiye’nin Garantörlük hakkı çerçevesinde gerçekleşmiştir.

Kore’de dünya barışına hizmet adına o yaban ellerde yarattığımız kahramanlıkları tarih sayfalarına kazıyan Mehmetçiklerimizi, dost ve müttefik Güney Kore’deki Türk Şehitliğinde yatan evlatlarımızı unutmamak gerekir.

Kısacık da olsa özetlemeye çalıştığım bu tarihsel gerçeklere bakıldığında;

Asırlık bir çınar gibi dimdik ayakta duran Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yaşam alanı olarak bellediği aziz vatanımızda her dönemde birilerinin gözü olmuş, türlü oyunlarla vatanımızı karıştırmak isteyenler bulunmuştur. Bunların cevabı; geniş bir analizini yapmış olduğum ”ÖNCE VATAN” isimli kitabımda mevcuttur.

Bu yazı dizimde vurgulamak istediğim en önemli husus;  Büyük Türk Ulusunun vatanına, milletine, devletine, bayrağına olan sevgisinin, tutkusunun hiçbir zaman kaybolmayacağının, yok edilemeyeceğinin mesajını vermektir.

Onun içindir ki;

Vatan:

Türk Milleti için her şeyden önce gelir, her şeyden aziz bilinir.

Onun içindir ki;   topraklarımıza bir saldırı olduğunda daima ”Önce Vatan” denir. Türk Milletinin vatan bellediği her coğrafya parçası onun vazgeçilmezidir. Asırlar boyunca tarih sayfaları bunu böyle yazmış, böyle bellemiştir.

Çünkü Vatan:

Türk Milletinin yaşam hamurudur. Bu hamur Türk Milletinin namusudur, şerefidir, onurudur.

Çünkü Vatan:

Türk Milletine atalarından emanet, burçlarında ay yıldızlı bayraklarımızın dalgalandığı gururudur.

Çünkü Vatan:

Gelecek nesillerimizin istikbali, yaşam geleceklerinin ele geçirilemeyen, geçirilemeyecek son kalesidir. Türk Milleti için vatan söz konusu olduğunda, ona olan bağlılık her şeyden önce gelir.

Türk Milletinin ardında kalan muhteşem tarihimize baktığımızda;

Vatan:

Kimi zaman canımıza can katan, kimi zamansa uğruna can verdiğimiz topraktır.

Aziz vatan topraklarımızda bir ve beraber olmamızın yegâne anahtarı; karşılıklı güven, saygı ve sevgi bütünlüğümüzdür.

Büyük Türk Ulusu bundan önce olduğu gibi; bundan sonra da bir ve beraber olmamızın verdiği güç ile önüne çıkacak her türlü engeli aşacak kudrette olup; çağdaş yarınların aydınlattığı ileri medeniyet seviyesine giden yolda hızla ilerlemeye devam edecektir. SON

Not: Yazarımızın “Önce Vatan” İsimli Kitabı Bilge Oğuz yayınevinden temin edilebilir

 

 

Önceki İçerikKaka Beziyle Hatırlanacak Bir Uygarlığın Mensubu Olmak
Sonraki İçerikTasarrufa Ne Gerek Var?
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.