Payitaht-ı İflas

112

24 AĞUSTOS 1854,

Sultan Abdülmecid İngiltere ile ilk “DIŞ BORÇ” sözleşmesini yaptı.

Meşhur “CARİ AÇIK” kavramı o dönem başlar.

Kırım Savaşı’nın masraflarını karşılamak için ilk olarak dış borç alınmıştı.

Aslında tam öyle de değildi, devletin hazinesinin savaş etmeyi bırak, devleti idare edecek tek kuruşu kalmamıştı, ama borcu da yoktu.

Kırım Savaşı, İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ni borçlandırılarak iflas ettirme oyunuydu.

Filmi geri saralım, öncesine dönelim:

Sultan Abdülmecid tahta çıktığında tarih 1839 yılını gösteriyordu.

Babası yenilikçi padişah olarak anılan 2. Mahmut ölünce tahta çıkıyor.

Abdülmecid ünlü Tanzimat Fermanı’nı ilan ettiren sultan olarak tarihe geçecektir.

Sultan Abdülmecid, babası gibi yenilikçi biriydi de, batılılaşmayı abartılı lüks bir yaşam için “ithalat yapmak” olarak anlamıştı!

Henüz 17 yaşında, “TAHT”a çıktığı gibi hızlı bir hayat sürdü.

39 yaşına kadar yaşadı, 22 sene saltanat sürdü, öldüğünde 25 karısı, 43 çocuğu vardı.

Yakışıklı, ince ruhlu, hattat bir sultandı, sanattan da anlıyordu.

Avrupa’da ne yenilik varsa, olduğu gibi İthal etti.

Çoluk çocuğu da fazla olunca herhalde, eski saraylar dar geldi, 5 milyon “Osmanlı Altınına mal ettirdiği Dolmabahçe Sarayı’nı Ermeni asıllı ünlü mimar Garabet Amira Balyan ve oğlu Niğogos Balyan’a yaptırdı.

(Devletlu’müze, yeni yapılı, sahilde boğaz manzaralı saray yakışmaz mı!)

Kızlarını da görkemli düğünler ile evlendirdi.

O kadar para harcıyordu ki, tüm bankerler Osmanlı’ya “biz borç verelim” diye yarışıyordu.

Sultan Abdülmecid’in ölüm döşeğinde ” beni kadınlarım, kızlarım bitirdi” dediği söylenir.

Yani insan üzülmüyor değil, sultan iyiniyetli ama etrafı kötü!

Pek bir tanıdık geldi değil mi?

Boşuna “Kanuni Sultan Süleyman” dizisini yapmışlar, Sultan Abdülmecid dizisi yapsalar daha entrika dolu dizi senaryosu olurdu.

Hayali senaryo da gerekmez, sultanın normal hayatını yazsan zaten çok renkli, hem de konu hep harem civarında geçiyor!

(Sultan haremi severdi, ama yol yaptı yol !)

Haliç’teki ünlü Galata Köprüsü’nün yapımı da sultanın dönemindedir.

Dolmabahçe Sarayı (1853), Beykoz Kasrı (1855), Küçüksu Kasrı (1857), Mecidiye Camisi (1849), Teşfikiye Camisi (1854), Hırka-i Şerif Camisi (1851).

Gureba Hastanesi (1845-1846).

Tümü Sultan Abdülmecid döneminin borçlanarak yaptığı eserlerdir.

Sultan Abdülmecid ölünce, tahta oğlu Sultan Abdülaziz geçti.

Sultan Abdülaziz, Dolmabahçe Sarayı’nı babam yaptırdı da, ben aşağı kalır mıyım, Anadolu Yakası’na da ben bir saray yaptırayım diyerek, Beylerbeyi Sarayı’nı(1861-1865) Ermeni asıllı mimar Sarkis Balyan’a inşa ettirdi.

(Kayserili Ermeni asıllı Balyan ailesine sülalecek her işi yaptırmışlar, o zamanın TOKi kadrosu)

Hem de çalışanlar(5000 kişi) daha şevkli olsun, daha sanatsal iş yapsın diye canlı müzik eşliğinde konser verilerek!

Sultan Abdülaziz, daha sonra “TAHT”a geçecek olan Kardeşi Abdülhamid’in isteğiyle, 4 milyon “Osmanlı Altın”ı ödenerek meşhur Çırağan Sarayı’nı(1871-1876) devletin kadrolu mimarları Balyan ailesinden Niğogos Balyan’a yaptırdı.

Çırağan, Fransızca “Işık” demekti.

(Işık mışık, sübliminal bir mesaj çağrıştırıyor, o dönemin fetöcülerinin kökleri mi dir, ne’dir bilemedim, fakat buradan rahatlıkla Osmanlıyı ‘da kandırmışlar diyebiliriz)

Ne acıdır ki; Çırağan Sarayı 1. Dünya Savaşı sonunda, Yedi Düvelin İstanbul’u işgal ettiği dönemde, işgalci Fransız ordu mensuplarının mesken yeri olarak kullanılacaktır!

Öncekiler gibi bu lüks saray da dış borç alınarak yapılmıştır!

(Kaynağı maynağı sorma, yol yaptık, köprü yaptık, cami yaptık, saray yaptık her şey millet için demiş olma ihtimalleri yüksek)

Bunların hepsinin dış borçla yapılmış oluşu, yıllar sonra borç ödenemeyince, faiz birike birike 1881 yılında Osmanlı Devleti’ni de iflas ettirdi.

Müsrif babasından ve kardeşinden yüklü borç kalan 2. Abdülhamid (çok üzülmüş olacak ki) İngiltere ile Düyun-u Umumiye denilen borçların yeniden yapılanması için anlaşma yapacaktı.

Gerçi 2. Abdülhamid babasının ve kardeşinin yaptıklarından dolayı pek akıllanmışa benzemiyordu.

Dolmabahçe Sarayı sahilde, manzara iyi de, orayı korumak zor olur bahanesiyle, eski ya da yeni mevcut sarayların hiçbirini beğenmedi, kendi yaptırdığı Yıldız Sarayı’na taşındı.

Yıldız Sarayı’nın etrafını da yüksek duvarlarla çevirdi.

(Her şey devletin bekası için)

Borç ödedi denilen Sultan Abdülhamid’in, tüm bunları define bularak mı yaptığı ciddi merak konusu!

…Ve Yıl 1923,

Yeni devlet Türkiye Cumhuriyet’i kuruldu, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk Osmanlı’dan kalan tüm borçları ödemeyi taahhüt edecekti.

Devlet işleri böyledir, inkâr edemezsin, kimisine dedesinden torunlarına MİRAS kalır, kimisine de böyle BORÇ!