Ey Güzel İstanbul! Öyle mi Gerçekten?

87

”Ey Güzel İstanbul,

Sen Bir Ömre Bedelsin” demişti;

Şair…

Ya şimdi?

Gecenin zifir karanlığı düşmüş yaşadığım şehrin üstüne;

Tüm ayıpları gizleyecek sanırsın!
Ama ne çare?

Şehrin her yanını sarmış aynalı binalarla,

Yükselen demir dolu yığınlar…
Neredeyse bütün yeşilleri yok ettiler,

Çaldılar!

Denizin rengi çoktan kaçtı,

Balığın tadı bile değişti!
Ne balıkçı Yorgo kaldı,

Ne de çirozlar.
Nerede o lezzetine doyum olmaz karagözler,

Kırlangıçlar, uskumrular?

Ağaçları kalmadı ki,

Tünesin serçelerle, kırlangıçlar.
Yok!

Neredeyse kalmadı şehrimin meydan süsleri,
Güvercinlerle, kumrular…

Biz bile bulamazken;

Marmara’da palamudu,

Kofanayı, lüferi!
Onlar nerden bulsun?
Şehrimin o beyaz süsü martılar!

Şimdilerde hepsi baştankaradalar…

”Ey güzel İstanbul Sen Bir Ömre Bedelsin.”

Demişti şair.

O gecenin sabahında…
Bir kez de, şimdilerde baktım;

”O Aziz İstanbul’a ”
İçim cız etti!

Ona yapılan bunca acımasızlığa…

Dön bak!

Dön çevrene bir bak!
Ne kalmış?

”O Güzel İstanbul’dan’ geriye…

 

 

Yol trafiğinde büyük bir karmaşa,

Her izbesinde sahipsiz çocuklar,
Gaspçısı, tecavüzcüsü,

Uyuşturucusu kol, kola…

Nerede o güzelim Adalar?

Neredesin;

Ey Caddebostan, Kalamış, Moda?

 

Şehrin susuzluğuna çare olsun diyerek taşındı;

Onca uzaklardan derelerin, çayların suları…
Gelin görün ki!
Doğası kan ağlıyor,
Küçüğünün de, Büyüğünün de Çekmece havzası…

 

 

Yansıyor, şehrimin her yerine;

O ucube yapıların gölgesi…

Bunca yükselen gökdelenler,

Unutturdu sanılmasın!
Beklenen ”İstanbul Depremini;
Tüm bu aymazlıklara,

Birileri cevap vermeli…

Ya Boğaziçi?
Şehrin etrafını çevreleyen;

7 tepenin sihri nerede?
Yok ettiler şehrin o eşsiz siluetini…

Bak, gör!

Unutma!

Sorgula!
Sultanahmet’in, Ayasofya’nın

Tam kalbine saplanmış duruyor o kuleler,

Hala orada…

Ömrümün tamamı geçti;

Bu efsane şehir İstanbul’da,
Ama ne dostluğu, ne kardeşliği,

Ne de sevgisi kalmış;

O günlerden, bu günlere!
Sanki hepsi bir rüya…

Güneş ile ay, yine aynı yerde duruyor.

Ancak onlar bile;

Ne eskisi gibi batıyor, ne de eskisi gibi doğuyor!

Bir an bakakaldım Kadıköy’den ta uzaklara!
Tarihte kalan o muhteşem yaşanmışlıklara;

‘Aziz İstanbul’un’ o güzel yıllarına…

 

İçim yanıyor bir, bir yitip giden;

Kentsel dönüşüme kurban edilen doğaya,
Doğaya hayat veren eski dostlara…

 

Bir not düşülsün tarihe!
Bu hitabım,

Bu değişime neden olanlara:

Her şeyi elde edebilirsiniz!
Ama hayallerimizi asla…

 

 

Önceki İçerikHürriyet ve Türkiye Türklerindir
Sonraki İçerikVatan, Anavatan Sevgisi
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.