…… Kıbrıs Dosyası ……(BM ve AB tarih sürecinden yansımalarıyla)(1)

94

”Geçmişi ne kadar çok unutursak, geleceği korumak o kadar zor olur…”

(Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK)

 

Değerli okur;

1960’lı yıllardan bu güne devam eden Kıbrıs sorunu, aslında 20 Temmuz 1974 tarihinde çözülmüştür.

Ancak gerçek olan şudur ki! Bu adanın stratejik konumu itibariyle tarih boyunca emperyalist güçlerin eli kulağı bir şekilde bu adada olmuş ve olmaya devam etmektedir.

Ülkemize 65 km mesafede olan bu önemli ada; Türkiye için de hem tarihi, hem de stratejik yönden çok önemlidir. 307 yıl boyunca adanın hâkimi olan atalarımızdan, Osmanlı’dan sonra geçen uzun yıllar boyunca; adanın hâkimiyeti üzerinde pek çok oyunlar oynanmış ama hiçbir dönemde; ne Türkiye, ne de Kıbrıs Türk Halkı bu oyunlara geçit vermemiştir.

Ada da; şu anda mevcut durum itibariyle iki kesimli, iki ayrı devlet temelinde oluşan, 44 yıldır devam eden bir barış, çatışmasızlık dönemi vardır.

Kıbrıs Türk Halkı 1983 yılında kurmuş olduğu, ona anasının ak sütü gibi helal olan, K.K.T.C’inde anavatan Türkiye’nin de desteği ile giderek güçlenmekte, kendi iradeleri doğrultusunda seçmiş oldukları hükümet temsilcilerinin yönetiminde özgür ve egemen olarak yaşamaktadır.

Adanın yarı buçuğunu temsil eden Rum’lar da Güney Kıbrıs’ta aynı tercih ile yaşamaya devam etmektedirler.

Ancak 50’li yıllardan beri ada tarihinde Kıbrıs Türk’ünün yaşadığı onca acılı yılları görmezden gelen uluslararası camia ne yazık ki, bu ada parçasında yaşanan tarihi ve hukuki gerçekleri görmezden gelmeye devam etmekte; adada adaletli bir çözümün sağlanabilmesi için atılacak her adımı Türkiye ve Kıbrıs Türk Halkından beklemektedir!

Çünkü Kıbrıs’ta mevcut durumun asıl müsebbibi olan Rum tarafı ve ardındaki güç Yunanistan; gayrı yasal da olsa 1963 yılından, bugüne değin adada istediği her şeyi elde etmiş, hedefinde adanın tamamını ele geçirmek vardır!

Kıbrıs Dosyası adı verdiğim bu yazımda:

Türk Milletinin, ”Kıbrıs Milli Davamız” adını vermiş olduğu bu gerçeğin uluslararası camiada nasıl görüldüğünü, yakın tarihimizde adada yaşanan olayları; Kıbrıs konusuyla ilgili bilgilerim çerçevesinde, ardımda kalan 44 yılda yaşadıklarım/gördüklerim/tanıklığını yaptığım gerçeklerin sesiyle anlatmaya çalışacağım.

Şimdi aralayalım Kıbrıs Dosyasının kapağını ve tarihin sesi anlatmaya başlasın o günleri:

‘ Kıbrıs Milli Davamızın’, BM ve AB Sürecinden Tarihsel Yansımalar!

 

2009 yılında; ülkemizin ve K.K.T.C’nin geleceğini ilgilendiren hayati öneme haiz meselelerin tartışıldığı, bizleri ve dünyayı hala etkisi altında tutmaya devam eden ekonomik krizin her iki ülkede de yoğun bir şekilde hissedildiği bu dönemde; 64’üncü Dönem Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantıları da yapılmıştı.

22-25 Eylül 2009 tarihleri arasında yapılan bu toplantılar kapsamında New York’ta bulunan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı Tayyip Erdoğan; 24 Eylül 2009 tarihinde, nükleer silahsızlanma konusunun görüşüldüğü ve ABD Başkanı Obama’nın başkanlık yaptığı Güvenlik konseyinin liderler zirvesinde bir konuşma önemli bir konuşma yapmış;  genel kurula hitap eden Başbakan Erdoğan’ın konuşma metninin içeriğinde değinilen en önemli nokta Kıbrıs konusu olmuştu!

Başbakan Erdoğan, Kıbrıs konusunda BM çatısı altında varılacak çözümün en geç 2010 bahar aylarında referanduma götürülmesi gerektiğini açıklayarak, şunları ifade etmişti:

”Bu yılsonuna kadar kapsamlı çözüme ulaşılması mümkündür. Tarafların uzlaşamadığı noktalarda BM Genel Sekreteri’nin devreye girmesi gerekir. Hedefimiz; varılacak çözümü en geç 2010 yılı bahar aylarında referanduma götürmek olmalıdır. Ancak yine Rum uzlaşmazlığı yüzünden çözüm bulunamazsa, KKTC’nin uluslararası alandaki statüsünün normalleştirilmesi artık engellenemez”

Ancak, bu konuşmanın üzerinden geçen 9 yıllık bir sürece rağmen; ne Rum tarafının uzlaşmaz durumu değişti! Ne uluslararası toplum, çözüm adına hakkaniyetli bir plan üretti! Ne de, Türkiye, K.K.T.C’nin uluslararası arenada tanınması yönünde bir girişimde bulundu!

DEVAM EDECEK

 

 

Önceki İçerikDoğmayana Sorulur’mu?
Sonraki İçerikKıbrıs Dosyası (BM ve AB tarih sürecinden yansımalarıyla) (2)
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.