Sevgi Eğitiminin Önemi

60

Sevgi, eğitimde yararlanılması gereken önemli bir husustur. Sevgisiz eğitim düşünülemez. Temelinde sevgi olmayan eğitim başarıya ulaşamaz. Sevgi faktörü öğrenmeyi kolaylaştıran en önemli unsurdur(Solak, 2006, s.252).

İnsanın eğitimi ve öğretimi ile sorumlu bilim dalı olarak pedagoji, insan ruhunun ve toplumun gerilim dolu olan karşılıklı etkileşimi hakkında çalışmaya zorunludur (Arnold 2002, 9).

İnsani şartların sağlanması ve ruh sağlığının korunup gelişmesi ise sadece ve sadece sevgi, huzur, güven dolu bir ortamda mümkündür.

Eğitimin bölgesel ve evrensel boyuttaki yerini, rolünü ve önemini alabilmesi, ancak ve ancak bütün insanlığın asli ihtiyacını, yani sevgiyi asıl merkezine almasıyla mümkün olacaktır.

Eğitim, sevgiyi merkezine alınca, insanları sevgi ve algılarının boyutları hakkında da eğitip bilinçlendirmelidir. Kaldı ki böyle bir eğitim, küreselleşen dünyanın da barış, huzur, güven, dayanışma, kardeşlik içerisinde bir dünya halini alabilmesi için ayrıca büyük önem taşır(Ergen,2006, s.147).

Çocuk eğitiminde en önemli koşul sevgidir. Her zaman her koşulda sevildiğini bilen çocuğun duygusal gelişimi dengeli olur. Sevilen çocuk güven duygusu içinde çevre ile uyum sağlayarak kolaylıkla sosyalleşir.

İlk yıllarda gereksinmesi olan sevgiyi bulamayan çocuk güvensiz ve uyumsuz bir çocuk olur. Ayrıca çocukların sevgisiz ve ilgisiz büyümeleri, onların çevrelerine karşı da kaba, saldırgan ve şefkatsiz davranmalarına neden olabilir. Sevgi alanı da vereni de besleyen sihirli bir güçtür(Tuğrul, 2008).

Duygusal öğrenmelerin gerçekleşmesinde ve davranışların oluşmasında sevgi çok önemli itici güçtür. İnsan için en önemli değer kendi varlığıdır. Ancak, sevgi bu değeri bile aşan etkendir. Sevginin bu gücü şüphesiz eğitimde, erdemli davranışların kazandırılmasında etkili olacaktır. Böylesine üstün bir etkiye sahip sevginin doğru anlaşılması ve bir o kadar da gereğinin yapılması önem arz etmektedir.

Sevgi eğitimi, doğum öncesinde başlayıp hayat boyu devam etmesi gereken süreçtir. Kişinin kendisiyle barışık olması, sevgi eğitiminin kişilik gelişiminin tamamlanmasına kadar verilmesine bağlıdır. Hayata anlam veren sevgidir. Fizyolojik ihtiyaçların insanın bedenini doyurduğunu kabul edecek olursak, sevgi de insanı doyurmaktadır (Erdoğan, 2007).

Eğitim sırasında, çocuğa gösterilecek sevgi ve güven, hem eğiten kişiye hem de eğitilen kişiye bir rahatlık verecektir. Bu rahatlık içinde çocuk, verileni daha iyi alır. Çocuğa yapılan baskı, dayak, kokutma gibi cezalandırıcı önlemler, sevgi ve güven ortamını zayıflatır veya yok edebilir.

Böyle davranışlar, geçici bir süre, bazı yanlışlara engel olsa bile, kalıcı davranış değişikliğine sebep olamaz. Belki, eğitilen kişinin, kendisini eğitmeye çalışan anne, baba ve öğretmenine kin ve nefret duymasına neden olabilir.

Çocuğa gösterilecek sevginin eğitim değeri, niceliğinden çok niteliğine göre azalır veya çoğalır. Önemli olan niteliktir.

 

Nitelikli bir sevginin taşıması gereken özellikler şunlardır:

 

1.Sevgi sürekli olmalıdır.

2.Sevgi kaynağı olan anne figürü bir, en fazla iki kişi olmalıdır.

3.Sevgide miktar değil, tutumun kalitesi önemlidir. Kaliteyi ise şunlar belirler:

a. Sevgi gerektiği kadar olmalıdır.

b. İhtiyaç duyulduğunda ortaya konmalıdır.

c. Bağımsızlık çabalarını engellemeyecek bir biçimde olmalıdır (Dodurgalı, 1999 s.107).

 

İnsan olarak hepimizin gereksinim duyduğu sevginin yeterince yaşama geçirilebilmesi, “dinamik, özgüvenli, duyarlı, sağlıklı” nesiller yetiştirilebilmesi için, sevgi eğitiminin işe koşulması gerekir. Sadece eğitimde değil toplumsal her ortamda, sevginin bir zayıflık değil, insan olmanın getirdiği bir güç olduğu kavratılmalı ve önemi vurgulanmalıdır(Özmen 1999).

Sevgi ile yetiştirilen  ve bu şekilde büyüyen bir yetişkin, davranışlarında sevgi yöntemini kullanır, olaylara ve kişilere  sevgi gözüyle bakmaya çalışır. Aksine sevgiden uzak, nifak tohumlarıyla eğitilen bir çocuk, bütün gördüklerini  bir yetişkin olduğunda devam ettirir.

Çocukların eğitiminde önemli etkisi olan faktörlerden birisi de sevgidir. Çocukta diğer duygular gibi sevgi duygusu da doğuştan vardır. Ancak bu duygunun geliştirilmesi sonradan ve dışarıdandır.

Bunun için çocuklardaki bu duygu büyükleri tarafından iyi yönlendirilerek geliştirilmesi gerekir. Bu geliştirme büyüklerin sevgi ortamında olmalıdır(Kayadibi,2012).

Gerek fizyolojik, gerekse de psikolojik anlamda en mükemmel cihazlarla donatılan ve en mükemmel nimetlerle beslenen insandan önemli görevler beklenmektedir. O görev “sevme, sevdirme” görevidir. Yani insan olmak görevi.

Bu değerli varlık, sevgi eğitimiyle hem aile, hem de vatana layık hale getirilebilir. Eğer sevgisiz, ilgisiz eğitilirse; toplum için en zararlı bir insan olur. Ruhunda sevgiyi yitirmiş insanların açtığı yaralar, bütün dünyanın en önemli problemidir.

Sevgi eğitimi unutulunca, insanlar da sevgiyi unuttu. Menfaat için yaşama anlayışı olan pragmatizm felsefesi Amerika’dan; her şeyi maddede arayan materyalizm felsefesi Rusya ve Doğu Avrupa’dan yayıldı ve eğitim felsefelerini etkiledi(Kongar, 1981).

Bu şekilde, ülkemizde ve dünyada menfaatlerinden başka bir şey düşünmeyen insanlar ise sevgiyi, ilgiyi, dayanışmayı ve yardımlaşmayı unuttu. Kendisi de sevgisiz ve ilgisiz kaldı.

Bir Örnek: “Cahil, okuma yazma bilmeyen dağdaki bir çoban, kuru ekmeğini aç bir yabancı ile paylaşıyor da neden okumuş bir aydın, menfaati uğruna birçok insanın hayatını göz ardı ediyor?” (Karlı, 1996:51).

Öyleyse, burada bir yanlışlık ve eksiklik vardır. Çünkü okumak, cahilliği gidermeli, insan ilişkilerini, sevgisini ve dayanışmasını arttırmalıdır. Birçoklarına göre bu eksiklik, insanı yalnızca ceset ve madde olarak görmenin; manasını, sevgisini, inancını unutmanın eksikliğidir.

Çünkü bu konuda daha çok şikâyetler, okumuş ve bilen kesimle ilgili gelmektedir. “Cahil” diye bilinen insanlar, daha itaatli ve daha saygılıdır(Cordon, 1996).

Çocuk hem madde, hem de manadır. İki yönüyle ele alınıp geliştirilmelidir. Bilim teknolojiyle donatılırken, sevgi, insanlık, akrabalık, dostluk gibi değerler ihmal edilmiştir. Bugün Amerika, Avrupa, Rusya ve Çin, kaybettiği insanlık değerini aramaktadır. Bundan dolayı birlikte yaşama, birlikte paylaşma ve aile değerlerini ön plana almaktadırlar(Sert, 1995:90).

Bir kişinin kendisini gerçekleştirebilmesi için sevme ve sevilme ihtiyacını mutlaka karşılaması  gerekmektedir. Temelinde sevgi olan hiçbir eğitim başarısızlığa uğramaz

Bugün artık şiddet, haksız rekabet, müstehcenlik, cinsel teşhir, insanın nesneleştirilmesi, kin ve nefret içerikli yayınların artması gibi pek çok sorunla örülü dünyamızda çocuklarımıza verebileceğimiz eğitimin ilk adımı onlara bir sevgi gözlüğü armağan etmektir. Bu ise, ancak ilk önce kendi sevgi gözlüklerimizi takmakla mümkün olacaktır.

Yani sevmeyi öğrenmekle. Çocuklarımıza olumlu davranış kazandırmanın ilk ve en önemli şartı, onlara içtenlikli ve koşulsuz olarak sevgimizi sunmaktır. Daha ilk aylardan itibaren anne kucağının sıcaklığı ve kokusu ile sevildiğini anlayan insan yavrusu, hayata kendisine tutulan sevgi aynası ile bakmaya başlayacaktır(Durukan,2005).

Kişiler arası ilişkiyi, barışı, güveni, fedakârlığı hoşgörüyü, başarıyı oluşturan önemli özelliklerden biri sevgidir. Sevginin olduğu alanlarda yenilikler, güzellikler ve başarılar gelir.

Ümidimizi, yaşama sevincimizi, güçlülüğümüzü sevgilerden elde ederiz. Duyguların en yücesi, bahçemizin en güzeli, en anlamlısı sevgidir. Dünyamızın hızla döndüğü ve kabuk değiştirdiği günümüzde değişmeyen, kalıcı değerlerimizden biri sevgidir. Bizim yaşayabilmemiz için sevgiyi tüm olumsuzluklara rağmen yaşatmamız gerekir.

Niçin ve nasılları bir kenara bırakarak, insanları, ağaçları, hayvanları, toprağı, suyu kısaca tüm canlıları tadında sevmeli, sevgi dolu kalplerle yaşamayı bilmeliyiz. Eğitimde sevgi başarının özüdür. Çocukları sevenler ve mesleğinde üretken olanlar her zaman başarılı olmuş, engelleri aşmışlardır (Keskin,2008).

 

Türk Eğitim Sistemi’nde yetiştirmek istediğimiz insan profili dikkate alındığında, bizim ivedilikle, sevgiyi eğitimin  her alanına yansıtmamız gerekmektedir. Tarihimizin ve kültürümüzün sevgiyi içeren müthiş zenginliğinden, ancak bu şekilde faydalanabiliriz. Sevgiyle yetişen bir nesil oluşturmak en büyük hedefimiz olmalıdır (Kocaarslan, 2009 ).

Sevgiyle kalın…