Son yıllarda NATO üyeliği oldukça tartışılır hale geldi. Bunda bizden çok sözde dost ve müttefiklerimizin rolü olmuştur. Norveç’teki rezaletin amacı Türkiye’yi NATO’dan çıkmaya tetiklemek olabilir. Önümüzdeki dönemde bu gibi oyunlar artabilir. NATO’cu olmak ve NATO teslimiyetçiliği ile NATO’da saygın bir ortak olarak devam etmeyi birbirine karıştırmayalım. NATO’dan çekilirsek politikalarımızı anlatabileceğimiz çok önemli bir platformu da kaybederiz.
Türkiye’ye Yunanistan ve ABD tarafından kumpaslar kurulması daha da hızlanabilir. Ege’de ve Kıbrıs’ta aleyhimize gelişmeler artabilir.
NATO üyeliği Türkiye’ye açık veya gizli ülkelerin politikalarını engelleyici bir rol oynamaktadır. Türkiye’nin bazı kararları veto etme hakkı vardır.
NATO üyeliği aslında Türkiye’yi Rusya’ya karşı korumaktan çok diğer ülkelere ve sözde dost ve müttefiklere karşı korumaktadır. Türkiye’nin demokratik standartlardan sapma göstermesi düşman ülkelere koz vermiştir.
Türkiye’nin NATO’da siyasi tesirliliğini artırmanın yolu çok taraflı siyasi ilişkileri geliştirmektir.
Doğu komşularımızla ilişkilerimizi ülke yararına kılabilmenin yolu da NATO üyeliğini kullanabilmektir.
NATO içinde ilişkilerimizi gözden geçirelim. Hukuk devletinden ve kuvvetler ayrılığı prensibinden vazgeçmeyelim. Temel hak ve hürriyetler konusunda hassas olalım. Ülkenin itibarını ve gururunu kırıcı gayretleri tahrik etmeyelim.
Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına karşılıksız dönüşü Kenan Evren ve yönetiminin büyük bir yanlışı değil miydi? Yanlışları biraz da kendimizde arayalım.
Yunanistan’ın olduğu her yerde Türkiye de olmalıdır. Bu bir zorunluluktur. Yarın akıllanır da Ege’de Yunan işgalindeki adacık ve kayalıkları kurtarma gayreti içine girersek NATO’nun 5. Maddesi önümüze büyük bir engel olarak çıkar. Elimiz kolumuz bağlanır.
Kısaca bizden hem kurtulmak ve hem de bizi kuşatmak isteyenlere imkân yaratmayalım. NATO’dan çıkmayı, bir yerlere girmeyi AVM değiştirme gibi görmeyelim. Oyuna gelmeyelim.