Bu şehirde her yapı, üstüme doğru gelir;
Nefessiz kalırım ben, bu sokaklar içinde.
Hayalime bir dağın tertemiz bağrı gelir,
Dağlar sırdaşım benim, beni saklar içinde.
Ya baş eğdirensin sen, ya da baş eğenlerden;
Oysa ben baş eğemem, Tanrı’nın kullarına;
Biat beklenmez başı secdeye değenlerden,
Neden taparlar bilmem dünyanın pullarına.
Düşünmeden inanmak kolay gelir insana,
Fakat Kur’an “düşün” der: Düşün, aklet, sorgula!
İnandığın bu kitap hitap etmez mi sana?
Oku, öğren, anla da sonra beni yargıla!
Düşünmek özgürlüktür, itiraz en temel hak;
Nasıl düşünebilir senin için başkası?
Sorgusuzca bağlanmak, teslimiyet muhakkak!
Teslimiyet kölelik, yok bu işin keşkesi…
Düşünme tembelliği, takıyor boyna tasma;
Dini nakil olana, efendi naklediyor;
İşte bizim farkımız, boşuna ahkâm kesme;
Akıl dininden olan, okuyup aklediyor.
Zor geliyor insana, okuyup aydınlanmak;
Zora talip olan az, kolaya kaçıyorlar.
Ne kadar kolay bir iş, söylenene inanmak,
İnanmakla bitmiyor, başa dert açıyorlar!