Türkiye’yi Yalnızlaştırma Operasyonu

87

Saddam Hüseyin’in gaza getirilip Kuveyt’i işgal etmesi ardından başlayan Körfez Savaşları ile birlikte aslında ABD’nin veya daha doğru bir tabirle Batı’nın 22 İslâm ülkesini bölerek yeni devletçikler oluşturma projesi de fiilen başlamış oldu. Bu süreç içerisinde Türkiye’miz zaman zaman doğru, zaman zaman da yanlış ya da sonu iyi hesaplanmamış hamleler yaptı ve nihayet bugünlere kadar geldik.

Bugün güney sınırlarımızda kimin kimi vurduğu belli olmayan; savaş ile vahşet arası bir düzlemde, açıkça Türk ve Müslüman soykırımı yaşanıyor.

Türkiye’mizin de özellikle son dönemde yaptığı isabetli hamlelerle bu vahşet sarmalından kendini kurtarmaya çalıştığını ve bu konuda yeni müttefikler arayışına girdiğini görüyoruz. Rusya ile yakınlaşma çalışmaları, İran ile kafa kafaya getirilme hamlelerinden usta manevralarla kaçınılması da bunun en büyük göstergeleri.

Ülkemizin bu yeni politik atağında en büyük dış destek ise başta Azerbaycan ve Kazakistan olmak üzere Türk Dünyası’na mensup ülkelerden geliyor. Türkiye’nin doğal müttefiki Pakistan’ın yanı sıra bugün dünya kamuoyunda ülkemizin bir sorunu tartışılırken Asya’nın kalbinden Türkiye’ye sonuna kadar destek ve gerektiğinde arabuluculuk mesajları geliyor.

En son Hatay’da Rus savaş uçağının düşürülmesi ardından Moskova – Ankara ilişkilerinin yeniden yapılandırılması konusunda Aliyev ve Nazarbayev’in üstlendiği rol ve risk asla göz ardı edilemez. Bugün 2’nci Kurtuluş Savaşı veriyoruz dediğimiz şu günlerde bundan 94 yıl öncesinde olduğu gibi en büyük yardımı yine Kafkasya’daki ve Türkistan’daki kardeşlerimizden görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız eskiden olduğu gibi Özbekistan’a yine gidiyor, oralardan geliyorlar…

Bundan rahatsız olan, Türkiye’nin yine 1980’li yıllardan öncesinde olduğu gibi koskoca dünyada yapayalnız ve tek başına kalmasından medet uman maksatlı çevreler için elbette bu durum kolay hazmedilebilecek bir gerçek değildir. Bu nedenle de Türkiye’miz üzerinde kurnazca ve şerefsizce bir algı yönetimi operasyonunun düğmesine basılmıştır…

Bu operasyon öyle bir tezgâhlanmış olarak görünmektedir ki; 1- Türkiye’de kardeş ülkelere karşı bir endişe ve nefret uyandırılırken, 2- O ülkelerde de Türkiye’ye karşı bir infial oluşturulması hedeflenmiştir. Şöyle ki:

1.       2017 yılbaşı gecesi Reina adlı gece kulübüne görgü tanıklarının ifadelerine göre kaleşnikof tüfekli 3 saldırgan girip 39 kişiyi katletti ve 60’tan fazlasını yaraladı. Olayın üstünden bir saat geçmeden saldırganın Doğu Türkistanlı, Özbek veya Kırgız Türk’ü olduğu bilgisi bazı haber sitelerinde yayınlanmaya başladı. Oysa daha saldırının yaralıları daha hastahanelere yeni götürülüyordu. Kamera kayıtlarından çekik gözlü olduğu tespit edildiği ve bu sayede “Orta Asyalı” olduğu bilgisine ulaşıldığı söyleniyordu. Fakat dünyada soydaşlarımızın haricinde Japon, Çinli, Moğol, Koreli, Tayvanlı, Tibetli vd. pek çok çekik gözlü ulus var. Ve üstelik bunların hiç biri de Hıristiyan değil.

Bu arada Türk Cumhuriyetlerinden gelip de ülkemizde yaşayan insanlar sokağa çıkamaz oldu, sırf çekik gözlü diye onlarcası Reina teröristi yaftasıyla acımasızca linç edilircesine sokak ortasında dövüldü. 2 hafta sonunda ise yakalanan şahıs Özbekistan tarafından da aranan Tacik asıllı biri çıktı. Üstelik Mısırlı, Senegalli bilmem nereli zencilerle birlikte…

Şimdi o sokak ortasında dövülen Kazak, Kırgız, Özbek ve Uygurlardan kim özür dileyecek? Türkiye’nin o coğrafyalarda zedelenen itibarını kim onaracak?

Türkiye’de kardeş ülkelerden gelenlere karşı oluşan acaba terörist mi, ön yargısını kim kıracak?

Gelelim Türkiye’ye karşı nefret uyandırmaya…

2.       Adamın biri komedi adı altında artık dizi haline gelen sinema filmleri çekiyor. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, o ayrı konu. Küfür ve argo ile sorununuz yoksa izleyebilirsiniz de…

Ama bu şahsın aynı serinin 5’nci filminin tanıtım fragmanında açıkça Azerbaycan’ı tahkir etmesi, nasıl bir mantıktır? Türkiye’nin Sayın Cumhurbaşkanımızın tabiriyle “2’nci Kurtuluş Savaşı verdiği”bir dönemde Türkiye’nin kayıtsız şartsız yanında olan 7 devletten en birincisine karşı böyle bir aşağılamada bulunmak nasıl bir aklın ürünüdür? Bunu sadece insanları güldürmek maksadıyla üretilmiş absürt bir film olarak görmek mümkün müdür? Daha önceki serilerinin gişe rekorları kırdığı göz önüne alınırsa bunun da muhtemelen Türkiye’de en çok kişiye ulaşan filmlerden biri olacağını öngörmek için füturalist olmaya gerek yok.

Peki, öyleyse bu nasıl bir üst akıldır ki, Azerbaycan Türkü’nü aşağılayan bir filme Türkiye’de gişe rekorları kırdırmayı tasarlar?

Bu konuda eğer Şahan Gökbakar sadece komedi olsun, diye düşünmeden böyle bir sahne çektiyse derhal bu yanlıştan dönerek ilgili bölümü film sinema salonlarında gösterime girmeden çıkarmalıdır. Ve kardeşlerimizden özür dilemelidir. Yok, eğer hatasında ısrar ederse Kültür Bakanlığı’mız tarafından iki dost ülkenin arasını açacağı gerekçesiyle filmi ve fragmanını derhal yasaklanmalıdır.

Hatırlarsanız Ermenistan ile dostluk köprüleri kurmaya çalışılan yıllarda, Bursa’da oynan Türkiye-Ermenistan futbol maçında Azerbaycan bayrakları toplanıp çöpe attırılmıştı. Bu kapsamda ülkemiz, iyi niyet göstergesi olarak soruşturmayı yeniden açarak; Bursa’da ay yıldızlı Azerbaycan bayrağının çöpe atılması emrini veren polis müdürünü de geç de olsa aynen Tacik teröristin basın karşısında ifşa edildiği gibi iki ülkenin arasını açmak suçundan gözaltına alması gereklidir.

Bu konularla ve psikolojik harp ile ilgili konularda millî direnci yüksek tutmak için eskiden MGK içinde bir birim vardı diye hatırlıyorum. Yeni yapılanma ile birlikte varlığını devam ettiriyor mu, bilmiyorum. Ama şu anda çok fazla ihtiyacımız olduğunu görüyorum…