Diyalog değil, monolog olsa da devam-
1 Kasım 2015 seçimleri sonrasında 3 Kasım 2015 tarihli bir basın duyurusu ile daha sonra da 6 Nisan 2016 tarihinde Sayın Bahçeli’ye gönderilen bir açık mektupla -kamuoyuna da aktarılan- yaşanan günlere, siyasetteki gelişmelere ve olaylara dair naçizane duygu, düşünce ve görüşlerimi paylaşmaya çalışmıştım. Müspet bir gelişmeye vesile ve yine müspet bir tesir icrası mümkün olmasa da niyetimin “TARİHE NOT DÜŞME” gayreti olduğunu ifade etmiştim. İlgilenenler için “Yahnici-MHP-6 Nisan Mektubu” gibi ibareler ile internette aramalarla bulunup okunabilir.
Gelinen noktayla ve yaşanan yeni olay ve gelişmelerle ilgili yeni duygu, düşünce ve görüşlerimi de bir kere daha hem çok eski dostum Sayın Bahçeli ile hem de yine kamuoyumuzla -milliyetçi camia başta olmak üzere- paylaşmak istiyorum.
Şevket Bülent Yahnici
21.Dönem Ankara Milletvekili
MHP Eski Genel Başkan Yardımcısı
Sayın Dr. Devlet Bahçeli
MHP Genel Başkanı
ANKARA
1 Kasım 2015 seçimleri sonrasında, 3 Kasım 2015 tarihli bir “duyuru” ve daha sonra da, Zat-ı alinize yazmış olduğum bir “açık mektup” ile düşünce ve görüşlerimi ifadeye çalışmıştım. 6 Nisan 2016 tarihli açıklamamın üzerinden iki aylık bir zaman geçti, birçok yeni gelişme yaşandı, olaylar oldu.Gelinen nokta, özelikle de “MHP Kurultayı” tartışmaları etrafında yaşanan hoş olmayan gelişmeler, gösterilen endişenin ve yaşanan telaşın ne kadar haklı olduğunu ispat eder niteliktedir. 7 Haziran 2015’ten, 1 Kasım 2015’e kadar iki seçim aralığında yaşanan oy kaybının, milletvekili sayısı düşüşünün ve dolayısıyla itibar zedelenmesinin mutlaka ve muhakkak analizinin yapılması gerekliliğine; muhasebe mecburiyeti ihtiyacının şart olduğuna dair âcizanebeyanlarımın doğruluğu beni her ne kadar keyiflendirmese de, birinin ve birilerinin bu doğruları söylemesinin ve “tarihe not düşme “ye devam etmesinin elzem olduğuna inanıyorum. Bu sebeple bir diyalog olmasa ve bir monolog şeklinde kalmaya mahkûm olsa da, sizinle dertlerimi, sıkıntı ve endişelerimi paylaşmaya devam edeceğim.
Türk siyaset sahnesinde 50 seneye yakın bir zamandan beri, CKMP, MHP, MÇP, sonra yeniden MHP olarak Türk halkının teveccühüne talip olan Milliyetçi Hareket’in 7 Haziran 2015 ‘den 1 Kasım 2015’e uzanan zaman aralığındaki hak etmediği düşüşten sonra yaşadığı olayların tek sebebi, yaşanılan derin yeistir. Sergilenen sorumsuz, vurdumduymaz; beceriksizlik ve başarısızlık sebebini içerde değil, dışarda arayan gerçekçilikten uzak tavır, milliyetçi camiayı çileden çıkartmıştır. Yeis ve üzüntü yanında barajın altına doğru erime endişe ve kaygusu, yirmi senedir sesini çıkartmadan “ya sabır“la hale katlanan camiayı bir şeyler yapma, hakkını arama noktasına getirmiştir. Genel Merkez’deki arkadaşlarımızın artık bu işi kavramaları ve kopup gelen selin önünde durmamaya çalışmaları elzemdir. Dağılacak, unufak olacak, barajın altındaki bir MHP’nin hesabını kime, nasıl vereceklerdir? “Sabırla koruk helva olur” olmasına da, bu söz mevsimliktir.. Sergilenen boş inadın ise, insanları bıktırıcı ve canından bezdirici neticelerini tahmin etmiyor olmak bile, siyasetteki öngörüsüzlüğün ispatıdır. Yirmi seneye yakın bir süredir beceriksizliği ve başarısızlıkları sesini çıkarmadan seyreden camianın tahammül sınırı aşılmış, yüksek sesle isyanını ifadeye başlamıştır. Genel Merkez cenahından “ne oluyor, ne gerek var Kurultay’a, doğrusu anlayamadık” yollu estirilen rüzgâr ise, suları durultacağına kabartmaya vesile olmaktadır.
MHP’de değişim isteyen ve iktidar hedefleyen seslerin çoğalarak dillendirilmesi, sadece milliyetçi camia için değil, Türk siyasi hayatındaki tıkanıklıktan bıkan; demokratik hayat ve demokrasi rejimi için derin endişeler besleyen büyük bir halk kesimi için de bir ümit kapısı ihtimalini ortaya çıkardı. Bıkkın ve bunalık halkımız, MHP etrafında şekillenen bu gelişmeleri “…acaba bir ümit ışığı mı?..” düşüncesiyle iyiye, güzele, umuda doğru bir yöneliş ihtimaliyle hoşlukla karşıladı. MHP’li olmayan, MHP’ye hiç oy vermemiş insanlarımız bile bir “merkez parti” olabilir yaklaşımına girerek MHP’deki gelişmeleri ve olayları yakından ilgiyle izler oldu. Fakat iki, üç aydır yaşanan gelişmeler ve AKP’li avukatlardan, paralelci hâkimlere kadar en olmayacak kişilerin de dâhil edildiği bir “sözüm ona hukuk savaşı” trajedisi ve karşılıklı yürütülen itham ve iftira dolu sözüm ona taktik savaşı(!) sonucu ümitler yerini “ah”lara, “of”lara bırakmak üzeredir. Şu anda MHP’nin üzerinde adeta bir projektör vardır. Bu şu demektir, MHP şu an itibarıyla sadece MHP’lilerin ve milliyetçi camianın değil bütün Türk halkının ilgi, heyecan ve beklenti kapısı olmuştur. Çünkü milletimiz demokratik hayatın kilitlendiğini düşünmektedir. Demokrasi rejiminin çıkmazda ve açmazda olduğu endişesi geniş halk kitlelerinin müşterek meselesidir. %20-25 Aralığında oy alan, en fazla %30 oy alabilir diye tahmin edilen, iktidar şansı da görülmeyen bir Ana Muhalefet Partisi ile , %50-55’lere ulaşabilecek bir potansiyeli sergilediği açık olan mevcut iktidar görüntüsüne dayalı bir yapı Türk halkı için endişe kaynağıdır.İktidarı ve iktidardaki partiyi sarsıcı, başıboş ve sorumsuz gidişe dur deyici, % 10-15-20 ‘lere varan bir oyu iktidar partisinden kopartabilecek ölçüde başarılı bir muhalefetin 2002’den bu yana ortada bulunmayışı endişenin boyutunu büyütmektedir. Ne yazık ki, bu muhalefetzafiyeti iktidara yaramakta, Türk halkı hiçbir umut ışığı göremediği muhalefetle oyalanmak yerine dönüp dolaşıp iktidara yanaşmaktadır. 7 Haziran 2015 -1 Kasım 2015 olayı tipik örnek olmadı mı?. CHP ve AKP dışında yeni bir siyaset çizgisi etrafında doğabilecek bir yapılanma halkın büyük kesiminin beklentisi haline gelmiştir. Bunu görebilmek ve gereğini yapmak şarttır!.. Bu tarifin bugünkü haliyle MHP olmadığı, olamayacağı açıktır..Zira 2007-2011-2015 seçimleri ve referandum oylaması gösterdi ki, MHP’yi bugün yönetenlerin böyle bir hedefi yoktur, gayreti hiç yoktur.
Türk Milleti rahat bir nefes alabilmek adına; çocuklarının geleceği adına; demokratik hayatın ve demokrasi rejiminin sağlıkla işlemesi adına adeta, MHP’den medet umar hale gelmiştir. Denilebilir ki, bu anlamda ümidini MHP’ye bağlamıştır. MHP, şu anda MHP’lilerin, oy ve gönül verenlerinin, milliyetçi camianın beklentisi olmaktan çıkmış, milletin meselesi haline gelmiştir. Böyle olduğunun farkına varamamak, böyle olduğunu görememek veya o tarafa doğru bakmayarak görmezden gelmek üzücüdür. Halkı üzmektir. Yarım asra yakın bir zamandır doğru dürüst bir iktidar yüzü göremeyen, gördüğünden de bir şey anlamayan, havanda su dövüldüğüne inanmaya başlayan MHP’li camia kadar, bütünüyle milletimizi ve beklentilerini de yok saymak tuhaf bir haldir, anlaşılmaz bir iştir. Mevcut tavırdan ve yanlıştan hala vazgeçmek mümkündür.
Türk halkı sıkılmıştır, bunalmıştır. Sıkıntısından, bunaltısından kendisini kurtaracak; demokrasi rejimine sahip çıkacak; demokratik hayatın kilidini kıracak önderliğe susamıştır. Bu susuzluğunda MHP’yi su içebileceği bir çeşme olarak görmeye hazırdır. MHP’ye en az %25,%30’larda oy vererek demokratik hayat için sağlanacak bir iyileşmenin ümidi içindedir. Bunu görmemek ve bu beklentiyi karşılayabilecek şekilde dizaynedilememek ise MHP’yi eritir, bitirir… Buna sebep olanları tarih affetmeyecektir. MHP’nin sağlığıyla, demokrasimizin, demokratik hayatımızın sağlığı, sağlıkla işleyişi neredeyse geniş kitleler indinde eşdeğer hale gelmiştir. Nereden baksanız bu düşünce ile hareket edecek halkımızın “sağlıklı bir MHP’ye” %15-%20’lere varan yeni bir oy tabanı kazandıracağı görülmektedir. Bu tespiti yapan insanları art niyetli olarak ilan etmek, paralelci’likv.s. ithamlara maruz bırakmak doğru olamaz.
Sabır koruğu helva yapar, ama inat çürütür…….MHP, yol ayrımındadır.
Sizinle yola çıkarken o günlerde dediğimiz gibi hem “..MHP ideolojik hassasiyetlerini kaybetmeden kitle partisi de olabilecek..” hem de böylelikle demokrasi rejiminin ve demokratik hayatın işleyişinin sağlığa kavuşması yolunda millete önderlik etmiş olacaktır. Bu yöndeki beklentiyi karşılayamamış, iç çekişmeleriyle kendi insanını da, genel anlamda Türk halkını bıktırmış ir MHP ise siyaset tarihinin yazdığı eski bir hikâye olacaktır.
Kısır olduğu gün gibi açık olan ve hiçbir doğum için “müjdeli haber” niteliği taşımayan mevcut görünüm ve sergilenen karşılıklı itham ve iftiralarla dolu yine kısır sen-ben kavgası Türk halkının bir an için MHP’ye yönelen ümitlerini kıracak ve MHP sayesinde ulaşılacağı hayal edilen günler için duyulan heyecan yok olacaktır.
“Bunları söylüyor, yazıyorsun, peki çare nedir?” diye bir soru sorulabilir. Sadece bu yazılanların haklı olup olmadığını düşünmeye başlamak bile çözüme doğru iyi bir başlangıç adımı olacaktır… Ayrıca önder ben değilim, lider değilim, genel başkan, yönetici değilim. Doğru adım atma iradesinin hüküm vereni ve hüküm yeri ben değilim ki, çözüm şudur diyeyim. Çözüm yeri “bey” iradesiyle toplanacak “bey divanı”, “meşveret meclisi” olmalıydı. İnşallah zaman geçmemiştir! Benim evde iki emektar daktilo var. Birisi 1970 öncesinden kalma.. CKMP’nin, MHP’nin çok bildirisini, tüzüklerini, programlarını, seçim beyannamelerini yazdı. İkincisi ise, 1987’den itibaren MÇP tüzüğünü, programını yazdı, seçim beyannameleri onunla yazıldı. Daktilolar eskidi, artık bilgisayarlar var. Ben ne daktiloların ne de bilgisayarın “bir zamanlar bir MHP vardı” diye yazmasını istemiyorum. Ne olur siz de istemeyin!.. MHP’lilerin ve milliyetçi camianın, iktidara susamışlığını görmek, en başta yöneticilerinin görevidir. Siyaset bir yere gelmek, başarmak, bir yerlere varmak için yapılır. Vekâleten görev aldıkları kitleyi iktidara taşımak lider kadronun yükümlülüğüdür. Kitle, bu konudaki inancını kaybetmiş ise, heyecan kaybolur; ısrar faydasızdır. Kendi öz kitlesinin, inananlarının heyecanını ateşleyemeyen yönetim, geniş halk kitlelerinden teveccüh göremez.
Anlayın artık, Hz. Mevlana’nın dediği gibi “.. artık yeni bir şeyler söylemek lazım cancağazım”.. Yoksa benim evdeki daktilolara döneriz…Bu yazı hem vallahi hem billahi Zat-ı alinizin aleyhine bir şeyler söylemek adına kaleme alınmış değildir, yazdıklarım hem sizin hem davamızın bana düşündürdükleridir..
Saygılarımla,
Şevket Bülent Yahnici