Balıkla Arkadaşlık

59

Oldum bir Balık’la arkadaş

Derya içinde, yolculukta ona eş

Bir olduğu için, Yaratanımız

Anladım ki, o da benimle kardeş

Sordum ona, bir ara Su’dan

Baktı aval aval yüzüme, nâdân

Dedi: Nasıl bir şey, bu bahsettiğin Su?

Babam, dedem, atam; hepsinin idi kâbusu

Sorulup durulurmuş onlara da, zaman zaman

Demişler, yok Su diye bir şey, ne de yaman!

Bir de bakınca, insan gözüyle çevreme

Anladım, cevapsızlığın sırrını ben

Zira, yoktu bizi saran Su’dan başka bir şey

Nasıl görsünlerdi ki, Su idi her şey

Su’da; Su içindeyken, görünmez elbet Su

Düşünememiş bu gerçeği, Balıkların ulusu

Çünkü Su; zuhurunun şiddetinden gâip olmuştu

Derken, düşündüm insanı, kaç kere

Dedim: “Görenedir görene, köre ne?”

Değil miyiz, Balık misâli hakîkate kör?

Kimi insan, oluyor kutlu akl’a nankör!

Görüyor mu mânâyı maddede, ne gezer?

Buluyor mu, yapılanda Yapanı zinhar?

Gül resminde, öğüyor Ressamı bir güzel

Hakikisi olan canlı, hoş kokulu, şaheser Gül

Karşısında oluyor, ne hikmetse lâl!

Veriyor yetişmesini Su, Gübre, Toprak vs.’ye

Sahtesinin yapılışını; vermezken fırça, boya ve tuvale

Akıllı yaratıklar ya, güya onlar

Balık’tan farklı kuzum, neleri var?

Kâinat ve Evren’de Yıldız ve Gezegenler

Feza ve Uzay denizinde yüzer birer birer

Evren uçsuz bucaksız Okyanus misâli

İnsanlar ise olmuş, birer Bahriyeli

Engin Sular’da ne ise, sayısız Balık

Kimi insan, Uzay denizinde geziyor, alık alık

Bakarken, yapılanda görmüyor Yapanı

Olurken, fiilde bulmuyor Fâili

Oysa, bakınca resme, görmüştü Ressamı

Fakat görmüyor, Yıldızları yüzdüren Usta’yı

Kâinat tablosunun, tanımıyor Ressamını

Çok mu görmezse Balık; içinde olduğu Su’yu

Kimi İnsan, Kâinat Deryası’nda Balık misâliyken

Görüyor mu Yaratanı, üstelik aklı başındayken?

Çünkü: “Her şeyi maddede arayanların akılları

Gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür.”

Kimi insan, Balık gibi bakar ama, görmez!

Hakk da; zuhurunun şiddetinden görünmez

Oysa, insanda var, bir de akıl gözü

O gösterir insana, madde aynasındaki Öz’ü

 

 

Önceki İçerikMevlâna’nın Mesnevîsi (15)
Sonraki İçerikTürkçemizde ‘Doğru’ Zannedilen Yanlışlar (İddialar ve Cevaplar)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.