Paralı Askerlerle Savaşan Türk Ordusu

85

7 Haziran seçimlerinden kısa bir süre sonra başlayan ve hâlâ devam eden terörist saldırılar sürecinde kahraman güvenlik kuvvetlerimiz canla başla, canı pahasına vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü korumaya çalışıyor. Allah onlardan razı olsun!

Bu mücadele esnasında şehit olanlara rahmet, kalanlara da kolaylıklar ve dayanma gücü diliyoruz. Ancak bu çatışma sürecinde gözden kaçan bir husus dün bazı gazetelere yansıdı. Genel Kurmay Başkanlığı’nın sık sık açıkladığı etkisiz hale getirilen terörist sayısı belki bir nebze olsun yüreklere su serperken ne yazık ki yaygın medyanın önemli bir kısmı önemli bu ayrıntıyı ‘nedense’ ıskala dı.

Haber şuydu:

Ölü olarak ele geçirilen teröristlerden yarısı yabancı uyrukluydu. Eee ne var bunda demeyin. Bu öldürülen teröristler Suriye veya Irak gibi bölge ülkelerinden başka önemli ölçüde Almanya, ABD, Fransa, İngiltere, İtalya, Yunanistan, Rusya gibi Batı ülkelerinden gelen paralı (ya da görevli) askerlerdi.

Haber aynen şöyle: “10 bin asker ve polisin görev yaptığı bölgede, Kasım 2015’den bugüne kadar 752 terörist etkisiz hale getirildi. Diyarbakır’ın Sur ilçesi, Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçeleri ile Mardin’in Dargeçit ilçesinde gerçekleşen operasyonlara birkaç gün önce de Bordo Bereliler dâhil oldu. Askeri yetkililer, Dargeçit’te 36, Cizre’de 429, Silopi’de 142 ve Sur’da 115 olmak üzere toplam 752 teröristin etkisiz hale getirildiğini, yaralı ve teslim olan terörist sayısının da 102 olduğunu bildirdi. Etkisiz hale getirilen 752 teröristin 300’ünün yabancı kiralık katiller olduğu anlaşıldı. Suriye, Irak, Rusya ve Avrupa ülkelerinden gelip para karşılığı PKK saflarında çatışan bu yabancı katillerin içinde özellikle Snepper denilen keskin nişancıların da bulunduğu belirtildi.” (24.01.2016 Y.Gazetesi) Bu arada şehit haberlerinin nedeni de daha iyi anlaşıldı.

Aslında insanın aklına Merhum Mehmet Akif’in Çanakkale şiirindeki o mısralar geliyor:

Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer

Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,

Osrtralya’yla beraber bakıyorsun; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk.

Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela…

Hani tauna da züldür bu rezil istila…

İşte vatanımızın bu güzel köşesini fundamentalist saplantılarla ve kendi ulusal çıkarları gereği işgale kalkan bu Batılı güçlere ve onların yüzlerce yıldır bölgedeki işbirlikçileri olan İran ve Irak yönetimlerine elbette kızmaya ve tedbir almaya hakkımız var. Ama ya kandırılmış ve ifsat edilmiş vatandaşlarımıza? Onlara ne diyeceğiz?

Dünyada hangi ülkede görülmüştür ki, eğitim sistemi düzenli olarak ve mütemadiyen vatan haini yetiştirsin?  Bu ülke, askerî yönetimler de gördü, demokrasi de gördü, tek parti yönetimi de yaşadı, istikrar da gördü, istikrarsızlık da gördü. Ama bunca zamandır, gelen giden bunca millî eğitim yöneticilerine rağmen hâlâ hain ve kandırılmış vatan evlâdı yetiştirme konusunda istikrarlı bir süreç yaşıyorsak, bu konuda takkeyi önümüze koyup düşünme zamanı gelmiş de geçiyor demektir…

Eğitim sistemimizi Sayın Cumhurbaşkanı’mızın söylediği gibi “gerçekten millî” hale getirmeden bu vahşeti durdurmanın başka da yolu yoktur!

Sözüm ona kürt kardeşlerimizin çıkarları için savaştığını ‘düşünen bir zavallı,’ yanı başındaki mevzide bir Amerikalı, diğer yanda bir Rus, öbür tarafta İranlı, öte yanda bir Alman’ı görüp de nasıl olur da kendi soydaşı ve dindaşı olan Türk polisine ve askerine kurşun sıkar? Bunu düşünmez, izana vurmaz! Bu kadar IQ seviyesi düşük adamlar, nasıl olur da bu ülkede üniversite okur?

Evet, bu teröristlerin önemli bir kısmı Ermeni veya kripto Ermeni olabilir. Ama unutulmamalıdır ki, binlerce yıldır bizimle bu vatanı ve ekmeğimizi paylaştığımız ve ‘zorunlu olarak’ millî eğitim tedrisatından geçirdiğimiz bu insanları hâlâ belli bir medeniyet seviyesine getiremediysek, “hâlâ kimi yamyam, kimi bilmem ne bela” durumundaysalar, bu ayıp ne yazık ki bizimdir.

Selçuklu Türkleri, Anadolu’ya girdiklerinde birkaç Horasan Dervişi ve müritleri hariç Anadolu’da hiç Müslüman nüfus yoktu. Oysa 15 – 20 yıl içindebinlerce kişi kendi rızası ile İslamiyet’le şereflenerek Selçuklu tebaası olmanın ötesinde gönüllü birer vatandaş olmuşlardı.

Bizim genlerimizde bu var. Yeter ki aslımıza dönelim!

İşte, O Horasan Erenlerinden biri olan ve 24 Ocak 2001 yılında kalleş bir pusuda kaybettiğimiz Diyarbakır Emniyet Eski Müdürü Gaffar Okkan’ı vefatının 15’inci yılında rahmetle anıyoruz.