Bir yılı daha bitirdik sevgili okuyucular…
Her geçen yılın acı ve tatlı bir çok yaşanmışlıkları var…
Ancak 2015 senesi önceki yıllardan biriken acıların da gün yüzüne çıktığı bir yıl oldu bana göre…
Bu noktadan hareketle adetimiz olduğu üzere genel bir değerlendirme yapacak olursak şu başlıkları ele almak mümkün:
Kanaatimce 2015 senesi dünyada İslamofobinin etkisini arttırdığı bir yıl oldu. Özellikle Fransa’da yaşanan terör olayları ve arkasında IŞİD terör örgütünün yer alması İslam karşıtı düşüncenin etkisinin arttırmasında önemli rol oynadı…
Yani Müslümanlar açısından bakıldığında 2015 yılı,Müslümanların dünya üzerinde yarattığı algı açısından, geçtiğimizyıllaraoranla kayıp bir yıl olmuştur.
Biten senenin dünya gündemine damgasını vuran bir diğer önemli meselesinin mülteci sorunu olduğunu düşünüyorum. Özellikle Suriye’deki savaş neticesinde oradan kaçanların yaşadığı felaketler mültecilere karşı izlenecek yol haritasınadair dünyaya yeni bir gündem maddesi getirdi.
2015 senesinin sonlarına doğru dünyada ve özellikle Müslüman dünyada yaşanan bu olaylar,ABD’listratejistSamuelHuntington’nınses getiren Medeniyetler Çatışması tezinide tekrar dünya gündemine taşıdı.
Bu bağlamda ilerleyen yıllarda Huntington’nın savunduğu gibi “Batı medeniyeti ile İslam medeniyeti arasında bir savaş mı başlayacak?” sorusunun gündemi meşgul ettiği görülmektedir.
Film yönetmeni Nuri Bilge Ceylan’nın dediği gibi “güzel ve yalnız ülkemiz” olan Türkiye’ye baktığımızda ise 2015 yılı ülkemiz açısından siyasi, sosyal ve ekonomik olarak sıkıntılı günlerin yaşandığı bir yıl olduğunu görüyoruz…
Mesela dış politika açısından en son Rusya ile de yaşanan sıkıntı ülkemizin yalnızlığını daha da arttırmış,yaşanan sıkıntının ülkeye maddi anlamda bir darbesi de olmuştur.
Yine Suriye’de yaşananlar ülkemize pahalıya patlamış, hem mülteci sıkıntısı hem de sınır bütünlüğünü koruma meselesi ile ülkemiz dar bir boğazın içerisine girmiştir.
2015 yılı ülkemiz açısından aynı zamanda bir seçim yılı oldu.Beş ay ara ile yapılan iki seçim ve bu seçimlerin birbirinden farklı sonuçlar doğurması halkın siyasete bakış açısını göstermesi açısından önemli bir durumu ortaya koymuştur.
Bunun yanında Kürt sorunu olarak adlandırılan ve çözümü için gerçekleştirilen açılımlar, konunun gündeme geldiği ilk yıllarda “bu sürecin neticesi ülkenin bölünmesi sonucunu doğurur” diyenlerin ne yazık ki haklı olduğunu ispatladı…
Bu yorumu yapanlaro zamanlar”paranoyaklıkla” suçlansalar da bugün Diyarbakır’da yaşananlar ve ardından açıklanan kararlar yorumun paranoyadan ne kadar uzak bir hakikati ifade ettiğini açıkça göstermiştir.
2015 yılı Türkiye’de kadın cinayeti sayısının en yüksek noktaya ulaştığı yıl da oldu. Özellikle Özgecan cinayeti kadına yönelik şiddetin simgesi haline geldi ve bu cinayetle beraber kadına yönelik şiddete dair yaptırım ve cezalar arttırıldı.
2015 yılında, sayısı çok olmasa da elbette sevindirici gelişmeler de yaşandı…
Mesela Prof. Dr. Aziz Sancar,”DNA Onarımı”çalışması ile Kimya alanında Nobel ödülünün sahibi olarak Türk milletini gururlandırdı.
Ancak genel olarak 2015 yılında hem dünya hem ülkemiz içerisinde öne çıkan olaylar karamsar bir tablo çizse de bu umutsuz olmak anlamına gelmemelidir.
Zira yaşanabilir bir dünya ve ülke için her birimiz yapmamız gereken ne varsa yaptığımız ve yılgınlığa düşüp vazgeçmediğimiz müddetçe bu sıkıntılardan kurtulmamız da mümkün demektir…
Artık bir klişe haline gelse de geçerliliğini kaybetmeyen”her karanlığın ardından bir güneş doğar”sözünebinaen 2016 yılının “güneşli” ve hayırlı bir yıl olmasını temenni ediyorum…
İyi Seneler…