Ramazan’ı iftar-sahur ve Canan Karatay – Nihat Hatipoğlu ekseninin dışında yani tam da Ramazanlaşmak, Ramazanlaşarak insanlaşmak olarak algılıyorsanız ikide bir Kâinatın Kullanma Kılavuzu’na bakmak durumundasınız.
Meselâ Tekvir Suresi; 29 ayetiyle başından sonuna parça tesirli bir bomba gibidir. İnancı ibadetten ibaret görenlerin, ibadeti de belirli alanlara hapsedenlerin hiç olmazsa bu iklimde bulunmaları ve bu minvalde dolanmaları adına ‘oku’makta fayda var:
“Güneş, karanlığa gömüldüğünde
Ve yıldızlar ışıklarını yitirdiğinde
Dağlar kaybolup gittiğinde
O bakmaya kıyılmayan develer kendi hallerine bırakıldığında
Tüm vahşi hayvanlar bir araya toplandığında
Ve denizler kaynadığında
Bütün insanlar yaptıklarıyla eşleştirildiğinde,
Ve diri diri gömülen kız çocuklarına sorulduğunda
«Hangi günahından dolayı öldürüldü?» diye
İnsanların yapıp ettiklerinin dosyaları açıldığında
Ve gökyüzü açılıp ortaya serildiğinde
Cehennem kızıştırıldığında
Ve Cennet yaklaştırıldığında
O gün her insan kendisi için ne hazırlamış olduğunu görecektir
Hayır, iş onların sandığı gibi değil! Yemin olsun o gündüzün sinip gizlenen yıldızlara
Yörüngelerinde akan ve kaybolan gezegenlere
Beriye geldiği ve geriye döndüğü zaman geceye
Ve soluyarak açıldığı zaman sabaha
Bakın, bu ilâhi kelâm gerçekten soylu bir elçinin vahyedilmiş sözüdür
Güç bahşedilmiş, kudret ve egemenlik tahtının Sahibi nezdinde emin kılınmış
İtaat edilen ve güvene layık birinin sözü!
Şunu da bilin ki içinizden biri olan bu arkadaşınız deli değildir
O, vahyi getiren elçi Cebrail’i apaçık ufukta görmüştü
O, vahyedileni açıklamakta cimrilik etmez
Bu söz, hele hele kovulmuş şeytanın sözü hiç değildir!
Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz?
Bu mesaj, bütün insanlık için bir öğüt ve hatırlatmadan başka bir şey değildir
İçinizden, dosdoğru yürümek isteyen için.”
Diri diri gömülen kız çocuklarına benzer evlerinde ve yuvalarında öldürülen çoluk-çocuk ve ihtiyarlar için, yurtlarından çıkarılan milyonlarca Suriyeli için, köle pazarlarında satılan Arap-Türkmen kadınlar için, Libya’da-Filistin’de-Arakan’da ve Doğu Türkistan’daki insanî / Müslümanî dramlar için soracak mıyız; “Hangi günahından dolayı?” diye..
Oruç’u paylaşmak için tuttuğumuz söylerken Ramazan’da Suriyelilerden ve Türkiyelilerden aç-açık dilenen, yardım bekleyenler için ne yapıyoruz? Ve bu yürek yakıcı sahnelerde ne kadar payımız var ve seçtiklerimizin ne kadar emeği?