Ermeni Zamanı / Unutma!

70

13,5 X 21 santim ölçülerinde, 200 sayfalık kitabın yazarı Haluk Kırcı, ‘Ermeni Zamanı / Unutma!‘ isimli kitabını yazmasının sebebini şöyle açıklıyor. Bu açıklama âdetâ, kitabın özü gibidir.

Bu meseleyi ‘görev’ saymama sebep olan olayı, 2004 yılında Ukrayna’daki bir cezaevinde yaşadım. Kamuoyunca bilinen gelişmelerden sonra firar ederek gittiğim Ukrayna’da Interpol marifetiyle yakalanmış ve Türkiye’ye iade edilmek üzere cezaevine konulmuştum. Donestsk Polis Cezaevi’nin hücresinde bir Azerbaycanlı Türk ile beraber kalırken yanımıza Gürcistan vatandaşı, uyuşturucu müptelası ve hırsız bir Ermeni verilmişti. Albert ön adlı, 35 yaşlarındaki bu Ermeni, tanışmamızın üzerinden saatler geçmeden, Rusça konuşarak bizi anlaştıran Azeri Türk’ü Karagöz İsmailoğlu aracılığıyla Ağrı Dağı (onların deyimiyle Ararat)’nın kendilerine ait olduğunu söylemiş, böylece bütün hışmımı ve tepkimi üzerine çekmeyi başarmıştı.

O hırsız Ermeni ile karanlık, pis, merhametin ve medeniyetin uğramadığı Ukrayna cezaevinde 20 gün kadar kaldım. Değişik vesilelerle, Ermeni-Türk ilişkilerini ve geçmişi konuştum. Sonunda görüp anladım ki, dişe değecek bir eğitimi olmayan, hap ve uyuşturucu kullanan, vücudundaki jilet yaraları ile psikopat kimliğini açık eden o adam, bizim okumuş-yazmışlarımızdan daha fazla tarih şuuruna sahipti. Ona göre, Ermeniler kadim ve medenî bir milletti. Biz Türkler ise iki milyon Ermeni’yi kesmiştik ve topraklarının büyük bölümünü işgal etmiştik.

Bu adamın iddiaları tarihin bütün gerçeklerini inkâr etmek anlamına gelmekteydi. Şöyle ki:

Tarih boyunca Ermeniler, yaşadıkları dönemlerin olağan siyasî ve sosyal düzeni olan ‘derebeylik, yani belirli bölgelerde belirli ailelerin nüfuz sahibi olmaları ‘ sistemi dışında, hiçbir zaman bağımsız, birleşik ve sürekli bir devlete sahip olmamışlardır.

Ermeni tarihçilerin ‘Ermeni Krallıkları ‘ olarak niteledikleri Ermeni Beylikleri, aslında her zaman bir ‘suzeraine ‘ bağlı ‘vassallar ‘ olarak yaşamışlar ve yabancı devletler arasında tampon bölgeler oluşturmuşlardır. Ermeni Beylikleri veya Prensliklerinin birçoğu da bölgeye hâkim olan yabancı devletlerce kurdurulmuş, Ermenileri kendi saflarına çekmek veya bir diğer güce karşı kullanmak isteyen hâkim devletler, kendilerine yakın buldukları Ermeni ailelerini bu beylik veya prensliklerin başına getirmişlerdir. Mesela Arap halifeleri, Bagrat ailesinden Aşof’u ve Ardruzuni ailesinden Haçik Gaik’i prens yapmışlardır. ‘Prens ‘ veya ‘Bey ‘ unvanı verilen Ermeni ailelerinden bazılarının da Ermeni değil, Pers soylu olduklarını belirtmek gerekir.

Bu husus, Ermeni tarihçi Kevork Aslan’ın şu sözleriyle de doğrulanmaktadır:

‘Ermeniler, derebeylikler hâlinde yaşamışlardır. Birbirlerine vatan hisleriyle bağlı değildirler. Aralarında siyasî bağlar yoktur. Yalnızca yaşadıkları derebeyliklere bağlıdırlar. Vatanseverlikleri de bu sebeple mahallîdir. Birbirleriyle bağlarını siyasî ilişkiler değil, dilleri ve dinleri oluşturur.’

Kitap, her biri 1,5 – 5 sayfalık kısa kısa bölümlerden oluşuyor. ‘Ermeni Tarihine Kısa Bir Bakış‘ başlıklı birinci bölümde Ermenilerin belirsiz kökeni hakkında tatmin edici bilgiler veriliyor. Belirtildiğine göre Ermeniler, geniş bir coğrafyada dağınık ve azınlık hâlinde yaşamışlardır. Bu bölümde Ermenilerin yaşadıkları bölgelerde oturan çoğunlukların da etnik yapıları inceleniyor.

İkinci bölümde Türklerle Ermeniler arasındaki ayrılık tohumlarının yerleştirilişi, Üçüncü bölümde Ayastefanos ve Belin antlaşmalarının imzalanışı anlatılıyor ve ihtiva ettiği hükümler özetleniyor.

Her bölüm arasında ‘Okuma Parçası‘ genel başlıklı metinlerde, Ermeniler hakkında özet olarak genel bilgiler veriliyor. Ayrıca M. Kemal Atatürk’ten, Prof. Dr. Kemal Karpat’tan, 1961 yılında ABD’nin 35. başkanı olarak göreve başlayan ve 1963 yılında düzenlenen bir suikastla katledilen John F. Kennedy’den ve Prof. Dr. İlber Ortaylı’dan alıntılanan kısa ve özlü açıklamalar bulunuyor.

Unutma!‘ başlıklı son bölümde Haluk Kırcı; ‘Bugünü dünden, dün yaşanmış olaylardan asla ayıramayız, ayırmamalıyız. Bugün meydana gelen olayları anlamak, kavramak ve doğru değerlendirmeler yapabilmek için dünü, detayları ve sebep-sonuçlarıyla bilmemiz şarttır. Çünkü toplum olarak bugün yaşamak mecburiyetinde kaldığımız problemlerin çoğunun kökleri, dündedir; dün atalarımızın yaşamak mecburiyetinde kaldıkları olaylardır.’ Diyor ve Ermeni tezini destekleyen dünya siyasetçileri-yöneticileri ile içimizdeki batıcıları akıllı ve mantıklı olmaya davet ediyor.

Ermeni Zamanı‘ isimli kitap, Ermeni Meselesini kolay anlaşılır akıcı bir üslupla, adeta bir yudum su ile içilebilecek bilgi tableti gibi okuyucuya sunuyor. Tuğla gibi kalın kitapları eline almaktan korkan kişiler için hacmi küçük, içeriği muazzam bilgi yüklü bir başucu kitabıdır.

Böyle bir kitabın, devletimiz ve veya vatansever işadamlarımız tarafından, parlamentolarında Ermeni tezini destekleyen kararlar alan ve henüz böyle bir karar almayan bütün milletlerin kendi dillerine çevrilmesi ve oralara gönderilip ücretsiz olarak dağıtılması gerekir. İşte bu şekilde doğru bilgilere ulaşma imkânı bulanlar, gerçekleri tam manası ile idrak edeceklerdir.

Yetmez!

Ayıptır söylemesi, prof unvanını, niyet tavşanının ağzından aldıkları için Ukrayna cezaevindeki uyuşturucu müptelası jiletçi psikopat kadar bile tarih şuuruna sahip olamayanlara da ‘ezberleme’ cezası verilmeli.

HALUK KIRCI

1958 yılında Erzurum’da doğdu. Ülkücü çevrelerde ‘İdi Âmin’ lakabı ile tanınır. Adının karıştığı olaylar sebebiyle tevkif edildi, mahkûm oldu, hapisten kaçtı, yakalandı, serbest bırakıldı, itirazlar üzerine tekrar hapse konuldu.

Çapraz Biçildi İsyanlarım ‘, ‘Firar Zamanı ‘, ‘Kurt Duruşu ‘, ‘Bırak Eşkıya Bellesinler ‘, ‘Zamanı Süzerken ‘ ve ‘Mağaradan İzdüşümler ‘ isimli kitapları Bilgeoğuz Yayınevi tarafından yayınlandı.

DERKENAR:

OSMANLI YÖNETİMİNDE ERMENİLER

Türklerle Ermeniler arasında çatışma kaçınılmaz değildi. Bu iki halkın birbiriyle dost olması gerekirdi. Birinci Dünya Savaşı başlamadan önce Ermenilerle Türkler 500 yıl bir arada yaşamıştı. Anadolu ve Rumeli Ermenileri yaklaşık 400 yıldan beri Osmanlı tebaasıydılar. Bu yüzyıllar içinde bazı problemler oldu. Bu problemleri çıkaranlar esas itibariyle Osmanlı Devleti’ne saldıran ve neticede O’nu yıkanlardı. Ermeniler Osmanlı yönetimi altında her türlü ekonomik ve sosyal kıstasa göre iyi durumda yaşadılar. 19. yüzyıl sonlarına gelindiğinde Osmanlı vilayetlerinin hangisinde olurlarsa olsunlar Ermeniler Müslümanlardan daha iyi eğitimli ve daha varlıklıydı. Ermenilerin çok fazla çalışmış oldukları doğrudur, ancak, daha varlıklı olmalarının ana sebebi Avrupa’nın ve Amerika’nın etkisi ve Osmanlıların gösterdiği hoşgörüydü. Avrupalı tüccarlar Osmanlı Hıristiyanlarını mümessilleri olarak kullandılar. Avrupalı tüccarlar onlara işlerini verdi. Avrupa ülkelerinin konsolosları onların lehine müdahalelerde bulundu. Ermeniler Amerikalı misyonerlerin Türkler yerine kendilerine verdiği eğitimden yararlandılar.

Bir grup olarak Ermenilerin hayatları iyileşirken Müslümanlar modern çağ tarihinin en büyük acılarını yaşadılar: 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında Boşnaklar Sırp katliamına maruz kaldı. Çerkesler, Abazalar ve Lazlar Ruslarca öldürüldüler ve yurtlarından sürüldüler. Türkler Ruslar, Bulgarlar, Yunanlılar ve Sırplar tarafından öldürüldüler ve yurtlarından çıkarıldılar. Yine de, Müslümanların çektiği bütün bu acıların ortasında Osmanlı Ermenilerinin siyasî konumu sürekli iyileşmeye devam etti. Önce Hıristiyanlar ve Yahudiler için eşit haklar kanunla teminat altına alındı. Eşit haklar giderek bir gerçek olarak hayata da geçirildi. Hıristiyanlar devlette yüksek kademelerde görev aldılar. Aralarından büyükelçiler, hazine yetkilileri, hatta dışişleri bakanları çıktı. Aslında güçlü Avrupa devletleri onların lehine müdahalelerde bulundukları için birçok yönden Hıristiyanlar Müslümanlardan daha geniş haklara sahip oldu. Avrupalılar Hıristiyanlar için özel muamele istediler ve istediklerini aldılar. Müslümanların ise bu gibi avantajları yoktu.

İşte Ermeniler Osmanlı İmparatorluğu’na böyle bir ortamda isyan ettiler. Yüzyıllarca süren bir barış, ekonomik üstünlük ve sürekli iyiye giden bir siyasî konum… Böyle bir ortamın isyan nedeni olması beklenemez. Yinede, 19. yüzyıl sonu iki taraf için de felaketle sonuçlanacak olan bir Ermeni isyanının başlangıcını gördü.

Ermenilerle Türklerin arasını ne açmıştı?

Bunun sebebi her şeyden önce Ruslardı. Hıristiyanların ve Müslümanların barış içinde yasaya geldiği bölgeler Rusların Kafkasyalı Müslümanların topraklarını istila etmesiyle parçalandı. Ermenilerin çoğu muhtemelen tarafsız kaldı, ancak, kayda değer sayıda Ermeni de Rusların yanında yer aldı. Ermeniler casusluk yaptılar hatta Ruslara silahlı askerlerden oluşan birlikler verdiler. Ermenilerin bundan sağladıkları önemli çıkarlar vardı: Ruslar 1828 yılında günümüzde Ermenistan Cumhuriyeti’nin başkenti olan Erivan ilini aldı, Türkleri oradan çıkardı ve Türk topraklarını vergi bile almadan Ermenilere verdi. Ruslar biliyorlardı ki Türkler orada kalsalardı daima topraklarını fethedenlere karşı düşmanlık besleyeceklerdi. O yüzden Türkleri oradan çıkarıp yerine dost bir halkı yani Ermenileri yerleştirdiler. Sonra da silah verdiler, örgütlenmelerini sağladılar, Türkler üzerine saldırttılar. Böylece binlerce yıllık barış içinde birlikte devam eden hayatın sonu geldi.

Prof. Dr. JUSTİN McCARTHY: 24 Mart 2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde vermiş olduğu konferanstan alıntıdır.

JUSTİNMCARTHİ KİMDİR?

19 Ekim 1945 tarihinde doğdu. Louisville Üniversitesi’nde ABD’li tarih profesörüdür. Uzmanlık alanları arasında Osmanlı Devleti, Balkanlar ve Orta Doğu tarihi bulunmaktadır.

1967-1969 yılları arasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nde de görev yaptı. Doktorasını 1978 yılında Kaliforniya Üniversitesi’nde tamamladı daha sonra Boğaziçi Üniversitesi tarafından da fahri doktora unvanına layık görülmüştür.

Yazdığı kitaplarda, yüz binlerce Ermeni’nin ve en az bir o kadar Müslüman Türk’ün öldüğünü kabul etmekle beraber Ermeni soykırımı iddialarını reddeder.

 

Önceki İçerikBir Eğitim Çalışması Vesilesi İle İzmit’i Tanımak ve Tanıtmak
Sonraki İçerikAşırı Solun Bir Yanılgısı ve Aranan “Masa”
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.