Hz. Âdem’den hiç olur mu, mevzu-u bahis?
Zikredilmeden, mel’un Şeytan-ı habis
Hiç mümkün mü, Hz. Musa’yı konuşmak?
Etmeden Firavun’u söz konusu, ey ahmak!
Acaba olacak iş mi, söz etmek Hz. İbrahim’den?
Nemrud denen putperesti, nazara vermeden
Fahri Kâinat Efendimiz’i, anlamak için iyice
Olmaz mı mümkün, Ebu Leheb’i konu edince?
Geçmiş geçmiştir artık, olmuştur tarih
Mazide rolü olan kimileri, olsa da kerih
Sevelim-sevmeyelim, kim olursa olsun bakmalı o tarafa
Gerçek için ayıklama,ha ismi olmuş Safâ veya Mustafa
Hâkim, şahit ayırmaz diyerek “Huz ma safâ…”
Tarihçi de edemez hakikati, hevesine fedâ
Çünkü anlaşılır her şey dünyada, ancak zıdlarıyla
Kişi ve olaylar, iyi ve kötü de olsalar adlarıyla
Nitekim:
Karga da öter, Bülbül de
Papatya da kokar, Gül de
Eşek anırır, Koyun meler
Der aradaki fark, neler neler
İyilik de var, fenalık da
Güzellik de var, çirkinlik de
Biri çeker kendine, diğeri uzak tutar
Aradaki zıdlık olur bize, güzel bir ayar
Nitekim, geçmiyor mu Kur’an’da, mel’un Şeytan?
Geçmiyor mu sahib-i âteş, Nemrud denen azman?
Edilmiyor mu zikr, Ebu Leheb denen azılı düşman?
Anılmıyor mu, Firavun isimli bî-aman?
Bize ne oluyor ki, araştırırken gerçekleri?
Tâbi tutuyoruz ayrıma, kaynaklık edecekleri!
Velhasıl:
Kurtların, sürüye saldırdığı hengâmda
Köpeklerin yardımı, çobana
Çoban için züll müdür?
Yâni, onu küçük mü düşürür?
Gelelim sadede:
Anlamak için, Çanakkale zaferini her yönüyle
Olur mu itmek Mustafa Kemal’i, öteye beriye
İzah edebilir miyiz, İstiklâl Harbini?
Anmadan adını, Mustafa kemal’in
Anlatabilir miyiz, tam olarak T.B.M.M.’ni?
Bilmeden Mustafa kemal’in, -önce- ille de “Meclis” dediğini
Tarihten silerek, Mustafa Kemal’in adını sanını!
İnkâr ederek, emrindeki askerin kanını!
Görmezden gelerek, asrın siyasî dehasını!
Nasıl izah edeceksin, Türkün ölüm-kalım
Yedi düveli dize getiren savaşını, ey davalım?
Elbette zaferin sahibi, hem komutan hem de eri
Fakat nerede görülmüş, başsız askerin zaferi?