Haziran İçin Düşünmek

90

Meşhur BUDA “Ne düşünürsek o’yuz. Biz her ne isek, düşüncelerimizden doğar ve düşüncelerimizle dünyamızı kurarız” diyor.

Yani başımıza gelenler için fazla sızlanmaya gerek yok. Düşüncemiz ne ise dünyamız ona göre teşekkül ediyor!

Bakın bir vatan toprağı olan Süleyman Şah Türbesi, takunyalı iktidar ve ona uyan asker tarafından terk edildi ama vatandaştan hiç bir tepki yok!

Bu olay dünyanın her hangi bir yerinde olsa, halk sokaklara dökülür ve bu rezilliği yapan adamlardan hesap sorardı.

Öte yandan binlerce kişinin katili olan terör örgütü ile görüşülüyor ve Süleyman Şah Türbesi gibi Türkiye’nin bir kısmı “askeri gereklilik”ten terk edilecekmiş gibi duruyor ve gene halkın sesi çıkmıyor!

Halk her türlü araştırma şirketinin ulaştığı sonuçlara göre, açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor gene bir kıpırdanma olmuyor.Demek BUDA haklı“Ne düşünürsek biz o’yuz!”

Ülkenin gerçekleri ortada. Bir kısmında terör örgütü devletleşmiş, kadın cinayetleri, alkol ve uyuşturucu kullanımı istikrarlı artışını sürdürüyor, yolsuzluk ve rüşvet başını almış gitmiş! “Zinhar yalan” diye inkar etseniz ne olacak? Aldoux Huxley “Siz görmezden gelseniz de gerçekler var olmayı sürdürür” diyor.

Mahatma Gandhi: “Yasalara dayanan yargılamadan daha büyük bir yargılama vardır ki; o da her insanın kendi vicdanıdır” derken acaba ne kadar gerçeklerden kaçsanız ve düşünmek istemesenizde, vicdan duvarına bir gün elbet çarpacakmısınız demek istiyor?

Gerçekten Türk toplumu; kendisi için doğruları düşünmez ve gerçekleri görmezden gelmeye devam ederse uçurumdan aşağı düşecektir.

Bu kadar uyarılardan sonra eğer uçurumdan düşeceksek, Sarah Bernhardt‘ın dediğine göre “Biri, sizi bir kez aldatırsa suç onundur. İkinci kez aldanırsanız bilin ki suç sizin olacaktır”. Her şey çok anlaşılır değilmi?

Ben, bu dönemi ve yaşadıklarımızı; Mustafa Kemal Atatürk’ün, İstiklal Harbi’ni başlatmak üzere Anadolu’ya çıktığı günlere benzetiyorum.

Atatürk, Sivas’tan Ankara’ya ilk gelişinde “Kırşehir Gençler Derneği”nde 24 Aralık 1919 tarihinde toplanan halka şöyle hitap eder“Milletimiz teşkilat fikrini henüz zihnine sokmamıştır. Ekseriya bunu hükümete terk eder. Bu, milletimizin öteden beri itiyat ettiği bir ahlaktır. Büyüklere hürmet iyi bir ahlaktır. Fakat, zaman, hadiseler ve tecrübeler gösterdiki, bizatihi milletin duyarlı ve hadiseleri doğru yorumlayabilecek durumda olması lazım.  Her ne şekil ve vasıfta olursa olsun işi oluruna terk etmemek lazımdır, ederse bu günkü netice hasıl olur.

Nazarımızı tarihe çevirecek olursak, milletimiz bulunduğu seviyeden aşağı doğru inmeye başlamıştır. Düşününüz, milletimizin her ferdi duyarlı ve aydın insanlar olarak yetiştirilseydi muhakkak bu hale gelmeyecektik” diyor.

Evet, tarih tekerrür eder, deyip dururlar. Nedense bu tarih denilen hadise, biz Türkler için kısa aralıklarla ve hep benzer bir şekilde tekrar edip duruyor!

Acaba düşüncelerimizdeki zaafiyet, gerçekleri görmezden gelişimiz, vicdan hesaplaşması yapmayışımız ve bilgiden yoksun oluşumuz nedeniylemi bu sorunları devamlı yaşıyoruz?

Biz böyleyiz… Ancak bunu yani istikbalimizi değiştirmek için tedbir almalıyız. Bireysel düşüncemizi toplumsal düşünce haline getirmeli ve bunu yurt sathında coşku ile diğer vatandaşlarımızla paylaşmalıyız. Yoksa tak şak paşaların, pılıyı pırtıyı toplayıp kaçtığı bir durumla karşı karşıya kalıp, en büyük zararı Türk Milleti olarak biz göreceğiz. Onun için Haziran 2015’e kadar az bir süremiz kaldı.

Büyük Önder Atatürk, 1919’dan bu yanayani daha cumhuriyeti kurmadanbize yol gösteriyor: “Böyle bir milletin hakkı da bekası da olamaz” diye alınan karar milletimizce dikkate alınmadı!.. Ve binaenaleyh anladılar ki; Türk Milleti, miskin bir millet değildir. Altı yüz sene ve daha evvelden beri hakimiyetini ispat etmiş, efendilik yapmış bir millet, onların tasavvur ettiği gibi esir bir millet değildir.” Ben, Haziran 2015’i bu düşüncelerle, gerçekleri görmezden gelmeyerek ve vicdanımla yüzleşerek, bilginin aydınlığında ümitle bekliyorum. Ya siz?