Özürlüler Yokuşu

125

Özürlüler Yokuşu‘ isimli kitabın yazarı Makbule Ölçen Hanımefendi, dertli bir anne. Fakat karşılaştığı olumsuzluklar sebebiyle köşesine çekilip; ‘kaderimdir, çekerim‘ demiyor. Sâdece kendisinin değil, aynı dertten muzdarip diğer insanların dertlerine çözüm bulmak için akıllara durgunluk verecek ölçüde mücâdele gücüne sâhip, bütün engellemelere rağmen yılmayan, her teşebbüsünde en üst seviyede başarılara ulaşan bir insan. O’nu tanımamış olmak büyük kayıp. Kendisinin aklından geçmemiş olsa bile, hizmetlerini ve başarılarını tespih tâneleri gibi sıraya dizdiği mekânlardan hiç değilse birinde heykelinin veya bir büstünün yapılmamış olması büyük ayıp.

 

O, tevâzu âbidesi olarak; ‘Eşim Ali Nejat olmasaydı ben ne yapabilirdim‘ diyorsa da, gönlündeki-zihnindeki-benliğindeki cevheri yok farz etmek mümkün değil. Şüphesiz Ali Nejat Ölçen Beyefendi de eşinden bir milim geriye konulamayacak kadar müstesna bir insan. Ancak ülkemizin, bilinen klasikleşmiş kadın-anne-eş potansiyeli göz önünde bulundurulursa, ‘Makbule Anne‘nin yeri, her türlü takdirin üzerindedir.

 

Evet, O’ndan, ‘Makbule Anne‘ olarak söz etme mecburiyeti vardır.  Çünkü O, biri down sendromlu, diğeri normal iki evladının değil, bir dönemde ‘zihinsel engelli‘ olarak anılan, binlerce eğitilebilir engellilerin annesidir. Yalnızca oğlu Demir Ölçen’i değil, oğlu ile başlayıp önce 3-5, sonra onlar, yüzler ve binlerle ifâde edilen çocukları anne şefkatiyle bağrına basmış, onları annelerine-babalarına ve hayata kazandırmış, özürlülere de kendi kendilerine yetecek ölçüde ve hatta daha fazla beceri kazandırmıştır. Nice anaların varlığı bilinmektedir ki onlar, çocuklarını doğurmuşlar ve emzirmişlerdir. Hepsi o kadar… Eğitim vermek, hele kendisinin doğurup emzirmediği özürlüleri eğitmek anneliğin çok fevkinde, ibâdet ölçüsünde mukaddes bir mevkidir.

 

Makbule Ölçen; yalnızca özürlü çocukların hayata kazandırılması için mücâdele etseydi, şüphesiz daha büyük başarılara erişmiş olurdu. Daha büyük mücâdeleyi, sivil toplum kuruluşlarını, kendileri için ikbal kapısı görenlerle, kıskançlık duygusu içerisinde kendilerini eritenlerle, üç kuruşluk ‘avanta’ için olmadık bürokratik engeller çıkaran bürokratlarla yapmıştır. Kitabın ana konusu ‘özürlü çocuklar’ olmakla birlikte, eserde; hastalıklarını gizlemesini bilen bâzı siyâsîler, küçük-küçücük memurlar, ‘eğitim‘ ile ‘tıbbî tedâvi‘ arasındaki farkı fark edemeyen eğitimciler de önemli bir yer işgal ediyor. Hatta kitabı okuyanlar tarafından; ‘hayat’ denilen yokuşta, ikinci gruptaki özürlülerin durumu, tam mânâsıyla ümitsiz vak’a olarak kabul edilebilir.

 

Makbule Anne, kadirşinas bir insan olarak, kendisine destek veren; İsmet Alver, Necmeddin Karaduman, Ali Akbülbül, Kemal Dedeman, Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Dr. Negwer ve eşi Heide Eickhoff ve diğer kişileri de isim zikrederek anıyor ve şükran beyanında bulunuyor.

 

Kitaptan tadımlık bölümü, esere; milletlerarası boyut kazandıran sayfalardan sunmak anlamlı olacak. Olay, Ölçen ailesi Almanya’da iken katıldıkları bir dâvette geçiyor:

 

Masanın ucunda oturan saçları başına yapışık adam, kadehini kaldırdı:

Kestiğiniz Ermenilerin anısına. Dedi.

Dâvet sahibi hanım çok zarifti ve bizlerin gücenmemesi için, çaba harcıyor, eşimin çalışkan olduğunu söylüyor, yaptığı araştırmanın ne denli beğenildiğini anlatmaya çalışıyordu. Birlikte olmamızdan onur duyduğunu da eklemişti sözlerine. Sofrada esmeye başladığını sandığı soğuk havanın yeniden ısınması için uğraşıyordu. Yemeğin sonlarına doğru Nejat’ın kadehini kaldırdığını gördüm. ‘Kestiğiniz Ermenilerin anısına ‘ diyen adama bakarak:

Öldürdüğünüz Yahudilerin anısına. Diyordu.

Bir anda ortalık sessizliğe büründü, ev sahibi kadının ayağa kalkıp kadehini kaldırdı. Sonra diğerleri de kadehlerini kaldırdılar.  Soru sorma sırası eşimdeydi;

Kaç milyon Yahudi öldürdünüz?

Cevap, gene Nejat’tan geldi:

Altı milyon. Onlar size saldırmış mıydı? Hayır. Yaşlı, genç, çocuk, kadın, erkek ayırımı yapmadan öldürdünüz onları. Oysa biz, bir iç savaş yaşadık, hiç bir çocuğa, kadına ve yaşlı insana dokunulmadı.

Saçları başına yapışık adam:

Konuyu burada kesemez miyiz, lütfen…

Eşim, devam etti:

Sizler hepiniz, ülkemize dost olarak gelirseniz, dilediğiniz kadar kalabilirsiniz. Paranız tükenince, her hangi bir evin kapısını çalıp misâfir olabilirsiniz. Fakat düşman olarak gelirseniz, başınızı bırakıp, sadece gövdenizi ülkenize geri göndeririz. Bizim bin yıllık tarihimizin özetidir bu…

Yaşlı deniz subayı, ayağa kalktı, kadehini uzattı:

Ölçen ailesinin şerefine

Bu dâvete, masadakilerin hepsi katıldı.

*  *  *

İlk baskısı 2005 yılında Ajans Türk Matbaası’nda yapılan kitabın, aradan geçen 10 yıllık zaman diliminde, neden filminin yapılmadığını, niçin bir dizide senaryo olarak kullanılmadığını anlamak mümkün değildir. Böyle bir esere; Millî Eğitim Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu da fon ayırmak suretiyle destek vermelidir. Saygıdeğer Makbule Ölçen Hanımefendi ve Muhterem Eşi Dr. Ali Nejat Ölçen Beyefendi, 50’li-60’lı yaşlarında olsalardı bu işi de başarırlardı.

 

Buradan duyurulmuş oldu. Ümit edilir ki ilgilenen çıkar.

*  *   *

İkinci baskısı 2013 yılında yapılan 13,5 X 19 santim ölçülerinde 336 sayfa hacimli kitap, bir yayınevinin etiketini taşımıyor. Bu sebeple piyasada satılmıyor. alinejat@olcen.net e-posta adresine bir ileti gönderilip talep edilirse, Ali Nejat Ölçen Beyefendi, kargo masrafını da karşılayıp, kitabı ücretsiz olarak gönderiyor ve gösterilen ilgiye de teşekkürlerini bildiriyor.

 

MAKBULE ÖLÇEN:

28 Aralık 1927 târihinde Tokat’ın Niksar İlçesi’nde doğdu. İlkokulu aynı ilçede, Ortaokulu İstanbul’da ve Lise öğrenimi de 1944 yılında İzmir’de bitirdi.  Niksar’da iki yıl öğretmen yardımcılığı görevinde bulundu. 1946 yılının 14 Kasım’ında Ali Nejat Ölçen ile evlendi.

 

Evliliğinin ilk 8 yılını eşi ile birlikte Eskişehir’de Porsuk Barajı şantiyesinde yaşadı. İlk oğlu Dumrul 1948 yılında ve ikinci oğlu Demir 1951 yılında Porsuk Barajında doğdular.

 

Demir Ölçen’in ‘down sendrom‘ olduğunu Eskişehir’de kontrol için gittikleri Çocuk Hastalıkları Doktoru Güzin Alganoğlu’ndan öğrendi.

 

Özürlüler Yokuşu‘ adlı kitabında Makbule Ölçen o günü şöyle anlatır:

Gözümden yaşlar boşanıyordu. Kalbime sanki ağır bir taş gelip yerleşmişti. Duyduklarıma inanamıyordum. Nejat’ın ve Dr. Güzin’in yüzüne bakamıyordum. Suç işlemiş gibiydim. Biri omzumdan tutup ayağa kaldırdı beni, kendimi O’nun kolları arasında buldum.  Beni bağrına basmış ‘yalnız değilsin’ diye fısıldamıştı. Bu Nejat idi. Oğlumuz Demir’i kucağına aldı, sessizce merdivenlerden indik.

Hayatları boyunca birbirlerini hiç suçlamadılar. Demir Ölçen için ne yapabilirler, O’nu hayata nasıl kazandırabilirlerdi? Güzin  Alganoğlu’nun bir sözü kulaklarından çıkmıyordu: ‘Demir Ölçen’i akıllı oğlum diyerek seveceksiniz. O’nun bu söze ve sevgiye ihtiyacı var.’

 

Makbule Ölçen, 1961 yılında eşi Ali Nejat Ölçen ile birlikte Almanya’nın kuzeyinde üniversite şehri olan Kiel’e gitti. Demir Ölçen orada zihin özürlü çocukların eğitimini üstlenen okulda bir yıl eğitim gördü. Makbule Ölçen, okulda gördüklerini-öğrendiklerini Türkiye’ye döndüğünde toplum için kullanmayı kararlaştırdı.

 

Bayan Ölçen, 1968 yılında Ankara’da ‘Geri Zekâlı Çocukları Koruma Derneği’ne üye oldu. Derneğin adı, aileleri tedirgin ediyordu. İki yıl sonra ‘Öğretilebilir Çocukları Koruma Derneği ‘ olarak değiştirilmesini sağladı. İlk defa 1970 yılında, Ankara- Sağlık Sokağı’ndaki dernek binasının bir odasında zihin özürlü 4 çocuğun eğitimini üstlendi. O yıl Aralık ayında eğitim gören zihin özürlü çocuk sayısı 7’ye iki ay sonra da 24’e yükseldi.

 

O yıllarda zekâ düzeyi (IQ), 20-50 arasında zihin özürlülük, tıbbın konusu kabul ediliyor, eğitim görmelerinin imkânsızlığı ileri sürülüyordu. Makbule Ölçen, ülkemizde ilk defa zekâ düzeyi (IQ)  50’nin altında zihin özürlülerin de eğitilebileceğini ispatladı. Bu alanda teorik bilgi edinmek maksadıyla Hacettepe Üniversitesinde Prof. Dr. Hüsnü Arıcı ile Dr. Shirley Epir’in derslerine devam etti.

 

Zekâ düzeyi 50’nin altında zihin yetersiz çocukların kendilerine yeterli olabilmesi, aileye ve çevreye yük olmaktan kurtulabilmesi için uygulanan eğitim gerekli olsa bile acaba yeterli miydi? Bu soru Makbule Ölçen’i bir vakıf kurarak problemin çözülebileceği düşüncesine yönlendirdi. 18 yaş sonrası zihin özürlü yetişkinlerin, dernekteki eğitim sonrası Vakıf’ta iş eğitim atölyelerinde üretken olabilmelerini sağlayabilirdi. Bu düşünce ile kendisine destek olan eşi ve yakın arkadaşlarıyla birlikte 1982 yılında Ankara’da, ‘Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı’nın kuruluşunu gerçekleştirdi. Eşi Ali Nejat Ölçen, zihin özürlü çocukların 1969 yılından 1990’a kadar eğitim sürecini kamera ile filme alıyor ve filmi eğitim gören çocuklara göstererek kendilerini tanımalarını sağlıyordu. O filimler aynı zamanda uygulanan eğitimin bir parçası oluvermişti.

 

Zihin özürlü çocukların özel eğitimiyle ilgilenmenin yeterli olmayacağını düşünen Makbule Ölçen, UYANIŞ adında bir dergi yayınlamaya başladı. Dergi, zihin özürlülük alanında kendi sınırlarını aşarak akademik çevrelerle ilişki kurmaya yardımcı olmaya başlamış ve daha sonraki yıllarda öğretim üyelerinin pek çoğu, Derneğin eğitim merkezindeki çalışmalardan yararlanma imkânına kavuşmuştu. Ankara’nın Etlik semtindeki derneğin eğitim merkezinin açılışını ‘Özürlüler Yokuşu‘ adlı kitabında şu sözlerle anlatır:

 

Etlik Kuyuyazsı sokağındaki binamız açık mavi renge boyanmıştı. Kapısında yazılı olan tabelaya baktım. Sonra merdivenleri yavaş yavaş çıktım, anahtarı kapının üzerinde, kilidin içindeydi. Benim çevirmemi bekliyordu. Dudaklarım kapıya dokundu, onu öpmüştüm. Anahtarı çevirdim içeri girdim. Yandaki odanın kapısında adımın yazılı olduğunu gördüm.

 

Derneğin kendisine ait binası olmuş ve öğretilebilir çocuk sayısı da 150’ye ulaşmıştı.

 

Bir gün adı Katerina Überhorst olan Alman genç bir hanım geldi, Makbule Ölçen ile tanıştı. Bu tanışma, Vakfın Gölbaşı’nda zihin özürlü çocukların eğitimi için gereken ‘Rehabilitasyon Merkezi’ binasının iş eğitim atölyeleriyle birlikte yapımını Alman Büyük Elçiliği tarafından gerçekleştirmesini sağladı.

 

Demir Ölçen ile başlayan, hangi engel ve güçlüklerin aşılarak bugünlere nasıl ulaşıldığının hikâyesini ve daha fazlasını Makbule Ölçen’in ‘Özürlüler Yokuşu‘ isimli kitabında bulacaksınız.

 

 

Önceki İçerik2014 Yılının Ekonomik Değerlendirilmesi
Sonraki İçerikParayı buldu değişti demesinler…
Oğuz Çetinoğlu
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.