Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı eski Müdürü, ekonomist, yazar Bartu Soral:
“Başbakan Davutoğlu ekonomik kalkınma programı açıklamadan önce bile bile ölüme yolladıkları madenci kardeşlerimizin hesabını versin. Türkiye ekonomisi tıkanmış durumda. Yeni bir kalkınma programına ihtiyaç var. Her bölge hatta her il için farklı avantajları öne çıkartan bir program olmak zorunda”
28 Kasım Cuma günü Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın daveti ile ilimize gelen Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı eski Müdürü, kalkınma ekonomisti-yazar Bartu Soral’la, başta uluslararası finans piyasalarında Türkiye hakkında çıkan olumsuz yorumları, kriz beklentilerini, Türk ekonomisinin son 10 yılını ve bugün gelinen noktayı konuştuk. AKP’nin yeni açıkladığı ekonomik program nedir? Türkiye ekonomisinin genel durumu nedir? Amerika Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası kararları sonrası Türkiye’ye dış finansman girişi devam eder mi? Kriz için hangi tedbirler alınmalı? Türkiye ekonomisi için yeni bir kalkınma modeline gerek var mı? Hangi bölgeler için hangi stratejiler uygulanmalıdır?
Bartu Soral, ekonominin dünü, bugünü ve yarını üzerine Kocaeli Aydınlar Ocağı Genel Sekreteri, İnşaat Yük. Mühendisi Mithat Bora Bulut’un sorularını somut veriler ışığında çarpıcı analizlerle birlikte cevapladı.
İşte o söyleşi:
Bora Bulut: AKP’nin son açıkladığı ekonomide eylem programını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bartu Soral: Açıklanan eylem planının ciddiye alınır yanı yok. Başbakan Davutoğlu önce onlarca maden işçisini yerin altına nasıl gömdüklerinin hesabını versin. Üç kuruş için 20 kişilik minibüse 40 kişi binmek zorunda olan, başka çare bırakmadıkları için bile bile ölüme giden mevsimlik işçilerin, madencilerin hesabını versin. Onların öksüz kalan çocuklarının hesabını verirken, henüz bu kaderi paylaşmayan ama ailesine, çocuğuna bir gelecek bile hayal edemeyen anaların babaların çektiği çilelerin hesabını versin. Kendi kurdukları bu sistemden yedikleri, sıfırlamakta zorlandıkları paraların hesabını versin. Vatandaşımız açken 1 trilyon liraya yaptırdıkları AKSARAY’ın hesabını versin. Yanına 10 tane bakan alıp basma kalıp laflar etmenin hiç bir anlamı yok. İthalata olan bağımlılık azaltılacak diyor Başbakan. Siz iktidara geldiğinizde, 2003’te ithalat 69 milyar dolardı. 2013’te 251 milyar dolara çıktı. Beş misli büyüyen ithalatı şimdi azaltmaya karar vermişler! Enerjide de dışa bağımlılık azaltılacakmış. Sanki başkası yükseltti enerjide dışa bağımlılığı! Siz iktidara geldiğinizde enerjide dışa bağımlılık yüzde 68’di, 12 yılda yüzde 75’e yükseldi. 12 yıldır iktidardasın aklın neredeydi? AKP hükümeti bu vatanın insanlarıyla alay ediyor.
Ahmet Davutoğlu Suriye’de iç savaşı körükledi, binlerce insan öldü. Ne evleri kaldı, ne hayatları. Mahvoldular. Neymiş, Esad katilmiş. Suriye halkı yüzde 80 oy oranıyla yine Cumhurbaşkanı seçiyor ama Beşar Esad’ı. Nerede ağızınızdan düşürmediğiniz milli irade? Suriye halkının milli iradesi de bu işte. Ülkemizde bir milyon Suriyeli aç, sefil vaziyette sokaklarda yaşıyor. Dileniyor. Evleri, yurtları, komşuları yok oldu gitti. İyi mi oldu? Türkiye’de Beşar Esad’a hakaret etmek moda. Amerika’nın planlarını koklayan, kendine yer edinmek isteyen ne kadar çapsız, çulsuz adam varsa Suriye Cumhurbaşkanına hakaret ediyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün yurtta sulh cihanda sulh sözleriyle şekillendirdiği Türk dış politikasının getirildiği yere bakın.
Başbakan çıkıp, “2008’de dünya küçülürken Türkiye ekonomisi büyümeye başladı” diyor. Halkı aldatıyor. Gerçek tam tersi. Dünya büyürken Türkiye bunun gerisinde kaldı. Ülkemiz gelişmekte olan ülkeler sınıfında yer alıyor. 2009-2013 arası gelişmekte olan ülkeler ortalama yüzde 5,33 büyürken Türkiye yüzde 3,91 ile ortalamanın altında bir büyüme performansı sergiledi.
Sadece büyüme alanında değil, cari açıkta da en kötüyüz. 2009-2013 arasında milli gelirin yüzde 31’i kadar birikimli cari açık verdik. Özel sektörün döviz açığı 180 milyar dolara ulaştı. İMF’nin son açıkladığı raporda özel sektörü kur riskine karşı en hazırlıksız, en riskli ülke olarak Türkiye gösteriliyor. Açsınlar raporları okusunlar.
Bora Bulut: Türk ekonomisi dış finansman anlamında tıkandı mı?
Bartu Soral: Türkiye’nin önümüzdeki bir yıl içinde dışarıdan bulması gereken para miktarı 220 milyar dolar civarında. Bunun yaklaşık 55 milyar doları cari açık için, geri kalanı ise dış borcun ödemesi gelen vadesi. Ülke ekonomisi tamamen dışarıdan gelen dövize bağımlı duruma geldi ve tıkandı. Şimdi Amerika Merkez Bankası (FED) ne zaman faiz arttırır ona bakıyoruz. Faiz arttırınca döviz artık bizi değil, kendi ana vatanını tercih edecek. Veya biz dolar bizi tercih etsin diye daha cazip imkanlar sunacağız, faizleri arttıracağız. Zaten cazip olmak için türlü işler yapıyoruz; örneğin yabancı fonların Türkiye’de elde ettiği bütün faiz ve borsa kazançlarından alınan vergi oranı sıfır. Yani diyoruz ki gel, istediğinden kadar faiz ve borsadan kazan, vergi istemeyiz. Elbette onlar da geldi, bol bol kazandı. Her gelişte daha fazlasını istiyorlar. Bu suni durumun yaratacağı deprem çok yıkıcı olacak ve yazık ki mutlaka olacak. Zararı da bu düzeni yüzde 50 oy ile tercih eden vatandaş ile beraber hepimiz ödeyeceğiz.
Bora Bulut: Peki FED ne zaman bu kararı alır?
Bartu Soral: Kasım ayı başında FED toplantısı oldu, açıklamalar yapıldı. Faiz artış zamanlaması için “kayda değer süre” tanımını kullandılar. Kayda değer süre ne kadardır? Bu konuda üç temel kriter var. 1) Büyüme verileri. Büyüme son çeyrekte yüzde 3’ün üstünde. Hedefe ulaşıldı. 2) İşsizlik oranı. ABD’de işsizlik oranı kriz öncesi rakam olan yüzde 6’nın altına geriledi, son verilerle işsizlik yüzde 5,9. yani hedef tutturuldu. 3) Enflasyon hedefi. Temel hedef olan yüzde 2’ye yaklaştılar. FED Başkanı “yıl sonu beklenti olan yüzde 1.5-1.7 aralığındayız” diyor. Ama aylık enflasyon oranlarını yıllıklandırarak bulduğumuz çekirdek enflasyonun momentumu son dönemde ivmeli bir seyir izliyor. Yani ekonomi hareketli. Sene sonu enflasyon yüzde 2’ye ulaşacak, göreceğiz. Bu ivme devam ederse enflasyonda hedefin üstüne çıkılır ki bu durumda süratle tedbir alırlar. Bu ivmeyi FED de gözlüyor. Bence 2015 yılının ilk çeyreğinde faiz artışı gelir.
Bora Bulut: Peki Türkiye ekonomisinin durumu nedir? Bu yeni sürece hazır mıyız?
Bartu Soral: Dış borcun milli gelire oranı yükseldi, reel kesimin döviz açık pozisyonu ise altı yıl içinde 72 milyar dolardan 166 milyar dolara ulaştı. Ekonomik krizin dip dalgaları uluslararası örgütlerden gelen seslerden anlaşılıyor.
Dış finansmanın sınırlanacağı bu ortamda dış borcumuz ve özellikle özel sektörün döviz açık pozisyonu çok ciddi kırmızı alarm veriyor. Dış sermaye akışında olabilecek bir yavaşlama iflasları ve krizi getirecek. Dış piyasaların bizde risk olarak gördüğü temel veriler var. Türkiye’nin toplam dış borç yükü 2008 yılında milli gelirin (GSYH) yüzde 38’i seviyesindeyken, bu oran 2014 ikinci çeyrek itibariyle yüzde 50,4’e yükseldi. Toplam dış borç 402 milyar dolar. Yani 2011’den itibaren dengeler süratle bozulmuş. Artışta önemli pay özel sektörde. Bu 402 milyar dolar borcun 278 milyar doları özel sektöre ait.
Bir de döviz açık pozisyonu var. 2014 ilk çeyreği itibari ile reel sektörün döviz açık pozisyonu 166 milyar dolara ulaştı. Açık her yıl büyüyor. Örneğin 2008 yılında 72 milyar dolardı.
Bora Bulut: Döviz kurlarının aşırı değerli olduğu konuşuluyor, reel kuru nasıl hesaplayabiliriz?
Bartu Soral: Döviz kurlarının olması gereken yeri belli bir hesaplama yöntemi ile bulabiliyoruz. 2002 yılında reel kurun dengede olduğunu kabul edersek, bugün doların fiyatı 3.8 TL’dir. Yani reel kur olması gereken yerden yüzde 80 civarında sapmış durumda. Türkiye bu aşırı değerli kurun ardından gelen patlamaları 1994, 1999 ve 2001’de yaşadı. Büyük devalüasyonlarla reel kur dengeye doğru geldi. Şimdi yurt dışından döviz akışındaki yaşanacak sıkıntıda yine büyük bir düzeltme yaşanacak. İşte bu 166 milyar dolar döviz açığı bu sebeple büyük sıkıntı. Özel şirketlerin bilançosundaki bu yük kur artınca büyük kambiyo zararı yaratıyor. Net kar geriliyor. Bunun sonucu olarak özel yatırım harcamaları 20