İbadetlerin En Sevimlisi Devamlı Olandır

109

 

Yüce dinimiz İslam’a göre, ibadetlerde asıl olan halis bir niyetle, düzenli ve sürekli yapılmasıdır. Ancak o zaman ibadetlerde hedeflenen takvaya ve ebedî kurtuluşa erişme gerçekleşebilir. Bunun için insanın Allah’a kullukta samimi, bilinçli ve azimli olması gerekir.

 

Mü’min, her şart ve durumda Allah’a kullukta sebat etmelidir. Ne sahip olduğu mal mülk, makam mevkii, ne evlatlar yani hiçbir dünyevî menfaat insanı Allah’a kulluktan alıkoymamalıdır. Kur’an-ı Kerim bu konuda mü’minlere şöyle ikazda bulunmaktadır:“Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”(Münâfikûn, 63/9)

 

Bunun gibi insanın karşılaştığı sıkıntılar ve başına gelen musibetler de onun Rabbine ibadet etmesine mani olmamalıdır. İnsana her şart altında kulluk yaraşır, zira onun fıtratında mabuduna boyun eğme ve itaat etme temayülü vardır. Yaratıcısına kulluk yapmasının önünde nefis, şeytan vb. bir takım engeller vardır, ama o bu engelleri aşacak yetenek ve güce de sahiptir. Kur’an’da, “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım”(Zâriyât, 51/56) buyrularak insanların ve cinlerin yaratılış amaçlarının sadece Allah’a kulluk etmeleri olduğu bildirilmektedir. Bu ayet gerek insanların gerekse cinlerin Allah’a kulluk etmeye elverişli bir yapıda yaratıldıklarına ve buna uygun yeteneklerle donatıldıklarına işaret etmektedir.

 

Yüce Allah’a kulluk yapması için yaratılan insana Kur’an’da bu sorumluluğusık sık hatırlatılmıştır. Bir ayet-ikerimede şöyle buyrulmuştur: “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız.”(Bakara, 2/21)“De ki: “(Ey insanlar!) Kulluğunuz ve niyazınız olmasa Allah size ne diye değer versin!” (Furkân, 25/77) ayet1inde ise, Allah’ın ancak kendisine ibadet ve taatte bulunanlara değer verdiği belirtilmiştir.

 

Bütün bir hayatı bizler için güzel örneklerle dopdolu olan Peygamber Efendimiz (s.a.s.), en zor şartlarda bile ibadetlerine ara vermemiş, ashabına da ibadetlerde ve hayırlı işlerde devamlı olmalarını tavsiye etmiştir. (Buharî, Cum’a, 1084)

 

İnsanlardan ticaret, alış-veriş gibi dünyevî birçok meşguliyetleri bulunduğu halde, her hâlükârda Allah’akulluktan geri kalmayan kimselerden övgüyle bahsedilmiştir. Kur’an’da şöyle buyrulmuştur: “Hiçbir ticaretin ve hiçbir alış verişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar vardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.”(Nûr, 24/37)

 

İslam’a göre ibadetlerde süreklilik esastır. Buna göre insan ömrünün belli bir bölümüne yahut bir yıl içerisinde sadece belli gün, gece veya aylara mahsus bir ibadet anlayışı dinin özüne tamamen aykırıdır. Nitekim Kur’an-ı Kerimde, “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et”(Hicr, 15/99)buyrulmaktadır.

 

Yine bir kısım ayetlerde, bütün ibadetlerin özü ve özeti olma özelliğinden dolayı dinin direği sayılan namazın devamlılığına vurgu yapılmıştır.(Bkz. Bakara, 2/238; Tâhâ, 20/132)“…Bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti”(Meryem, 19/31)ayetinde ise ibadetlerin insanın hayatı boyunca yerine getirmesi gereken bir kulluk borcu olduğuna işaret edilmiştir.Peygamber Efendimiz (s.a.s.) deibadetlerin sürekli ve düzenli yapılmasının önemini belirterek şöyle buyurmuştur:“Amellerin Allahu Teâlâ’ya en sevimli olanı, az da olsa devamlı olanıdır.”(Müslim, Müsâfirîn, 218)

 

İnsanın, Rabbine karşı duyduğu derin saygının gereği olarak bir ömür boyu hiç ara vermeksizin O’na ibadet etmeyi sürdürmesi bir kulluk görevi olmanın yanında O’nun türlü nimetlerine karşı bir şükür ifadesidir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de, çok ibadet etmesinin nedeni sorulduğunda,“Şükreden bir kul olmayayım mı?” diye karşılık vermiştir. (Buharî, Teheccüd, 6) Efendimiz (s.a.s.) bu cevabıyla Allah’ın lütuf ve ihsanlarına karşılık şükretmiş olmak için ne kadar ibadet edilse yine de yeterli olamayacağını vurgulamış olmaktadır.

 

Bu nedenle; “Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce”(Münâfikûn, 63/10)buyrulduğu üzere, ecel gelip bizi yakalamadan önce bizi yaratan, yaşatan ve sayısız nimetlerle bizlere ikramlarda bulunan Yüce Rabbimize şükrümüzü ifade etmek ve kulluk görevlerimizi yerine getirmek için gayret göstermeli, ibadetlerimizi aksatmadan düzenli bir şekilde yerine getirmeliyiz.