Gün geçmesin ki; Türkiye’nin ve Türk Milletinin başına, bir sorun çıbanlaşarak patlamasın…
Ne yazık ki; başımızdaki meselelere ancak yüzümüzü çarpınca bakabilen ve esaslı bir çok sorunundan haberdar olmayan bir halkız…
Bu sebeple, sorun ortaya çıkınca, tavşanın gözüne fener sıkılması gibi donup kalabiliyoruz!
Musul Başkonsolosluğu’muzun işgali, gönderinden bayrağın indirilmesi ki; bu son hafta da ikinci kez oluyor ve başkonsolos dahil 49 kişinin rehin alınması karşısında, halk olarak şaşkın vaziyetteyiz.
Oysa ki; Türk halkına kalkıp sorsanız, sorunlarınız nedir diye, birçoğu size “pkk ve terör” der geçer. Halbuki hiç öyle değildir! Bunu da en iyi şekilde, Musul’da gelişen olaylar sebebi ile görüyoruz.
Bana sorarsanız, Türkiye’nin en büyük sorunu, halkın Türkiye’nin temel meselelerinden habersiz oluşu ve daha doğrusu eğitim ve medya yolu ile habersiz bırakılışıdır.
Bu habersizlik, aşırı bir güven ve onun sonucunda tedbirsizlik getirmektedir.
Türkiye’nin en temel sorunu ise ülke topraklarına, hristiyan odaklı küresel güçlerce el konulmak istenmesidir.
Tarih içindeki geri çekilişimize bakılırsa, bu güçler çok başarılı olmuştur. Son direnç noktamız, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve onun sınırlarıdır.
Bu sınırların yok edilmesi ve üzerinde yaşayan insanların hristiyanlaşması için, Cumhuriyet’in ilanından bu yana işbirlikçi hainler eli ile isyanlar çıkartılmakta ve misyonerlik faaliyetleri yürütülmektedir. İsyanların son versiyonu iseyahudimi, kürtmü, ermenimi, süryanimi, yezidimi olduğu net anlaşılamayan “PKK”dır.
Ancak amaç sadece isyan çıkararak ülkeyi bölmek değil, Türk milletinin sosyolojik yapısını bozarak, asimile etmektir. Onun içinde diğer bölücüler “36 etnik parça” söylemini geliştirmiş ve epeyce yol almışlardır.
Bütün bunlar olmadan öncede, Türk siyaseti küresel güçlerce ele geçirilmiş ve siyaset eliyle bürokrasi işgal edilmiştir. Siyaset ve bürokrasinin düşman güçlerce ele geçirilmiş olması, hukuk düzeninin istedikleri şekle girmesine neden olmuş ve sermaye büyük yoğunlukla bu şer güçlerin etrafında toplanmıştır. Bu sorun değilmidir?
İşin devam eden halkası ise, Osmanlı – Türk Devleti’nin çekildiği topraklarda küresel, milli, dini ve siyasi Türk varlığının yok edilmesi projesidir.
Onun için Musul Başkonsolosluğu’nun basılması hadisesi bununla ilgilidir. Irak Türkmeneli’nde Türk varlığı yok edilmek istenmektedir. Bu nedenle Türkiye, Musul’dan çekilmeye zorlanmaktadır. Musul ekseninde olaya bakarsak, oradaki tek diplomatik misyon, bizim konsolosluğumuzdur. Öyleyse olay, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Barzani peşmergesinin kucağına itilen Irak Türklerine yöneliktir.
Buradan bakarsak, Işid’in arkasında küresel güçlerin olduğunu ve Işid’in küresel güçlerin talimatı olmadan hareket edemeyeceğini, Işid’in amaçlarından birinin Barzani, Talabani ile birlikte Irak’tan Türk varlığını temizlemek olduğunu ve bu politikalarının Nuri El Maliki’nin yaptıkları ile kesiştiğini; rahatlıkla söyleyebiliriz. Varacağımız sonuç ise, bugünkü Türkiye’nin, Irak’ın yaşadıklarından bir önceki dönem içinde olduğudur.
Türkiye açısından vahim olan diğer bir nokta ise, olay karşısında Türkiye’nin büyük bir devlet gibi davranamamasıdır. Özel harekatçılara ve başkonsolosa “tek kurşun atmayın ve teslim olun”denilmesi iddiaları ise hepimizin gelecek açısından dehşete düşürecek iddialardır.
Tabii şimdi bunlar başımıza gelince konuşuyor ve düşünüyoruz. Aslında Irak ve Suriye coğrafyasından Türkleri ve Türk varlığını temizleme projesi yüzyıldır sürüyor. Unuttunuz mu askerimizin başına çuval geçirilişini? Biz bütün bu olanlara karşı hem sessiz hem de habersiz kaldık. O insanların yani Türkmenlerin sadece Türk oldukları için bu projenin mağduru olduklarını halen kabul edemiyoruz.
Bu halkayı genişletirsek; Kıbrıs Türklerinin geleceği meçhuldür. Rodos ve 12 Ada’daki Türk varlığını bir kenara bıraktık şimdi de Ege’deki adalarımızın işgaline göz yumuyoruz. Batı Trakya Türkleri Yunanistan’ın elinde inim inim inliyor. Bulgaristan Türkleri ise diken üstünde. Kırım’ı Rusların ilhak edişine ses çıkaramadık. Sırada Moldovya’daki Özerk Gagauz Bölgesi var. Gagauzmu? Onu da bilmiyoruz değil mi? Gagauz Türk, Türk! Ama varsa yoksa Filistin, Gazze, Kudüs, Suriye, Hamas, El Kaide, Özgür Suriye Ordusu, Işid bunları konuşuyoruz… Ve hayalci dış politikanın komutanları hala atıp tutuyor!
Bugün Musul Başkonsolosluğu’muzu bastırdılar. Yarın Gümülcine, Filibe, Burgaz, Rodos Başkonsolosluklarımızı bastırmayacakları ne malum?
Bu açıdan bakarak söyleyebiliriz ki; Türkiye’nin saymakla bitiremeyeceğimiz derecede ve hayatiyet taşıyan sorunları vardır. Ama hepsinin kesiştiği nokta, Türkiye topraklarına el konularak halkının hıristiyanlaştırılmak istenmesidir.
Bütün bunlardan habersiz olan halkın bir çaresizlik ve acziyet içinde olduğundan hiç şüphe yoktur. Bakınız Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç ne diyor “Türkiye’de 150 yılın zorlu mücadelesi sonucunda olunan iktidar; basiretsizlik, bilgisizlik, bilinç yoksunluğu, hırs, tahammülsüzlük ve her şeyi temellük etme tutkusu yüzünden kabusa döndü. Bunda hepimizin kusuru ve suçu var… Oturup yeniden düşünelim. Sorunlarımızı çözemiyoruz, kutuplaşıp çatışıyoruz. Acziyet içindeyiz!”.
Bunları belki ben söylesem inanmazdınız ama Kürtçümü, İslamcımı, Arapçımı olduğunu ayırt edemediğim ve Akp’yi desteklemiş vede Akp’ce desteklenmiş bir adam bunları söylüyor. İşte Bulaç’ın satırlarına bakarak, içinde bulunduğumuz durumu görün. Bir hafta da psikolojimizi darmaduman eden iki olay ile yönetenlerin yaptıkları,aslında bize sorunları yeniden tanıma ve çözümleme fırsatı sunuyor. Tabii anlayabilirsek!