Elbette değil, mesele ne kömür, ne de para kazanma!
Bütün mesele, artık, önü alınamaz hale gelmiş bulunan kutuplaşma meselesi!
İnanılmaz bir kutuplaşma, karşılıklı keskinleşme ve birbirini görmeme, duymama anlayışı tüm toplumu sarmalamış bir durumda.
Bakın, ülke ve insanımız artık, birbirine bilenmiş ve her an birbirine karşı patlamaya hazır hale gelmiş bir bomba gibi yaşamaktadır.
Bunun bir tek nedeni vardır; Recep Tayyip ERDOĞAN’ın uzun zamandan beri söyledikleri, yaptıkları ve tavırlarıdır.
Neden ve teşhis belli olunca elbette çözümde kolay olur. Yani, bu kutuplaşmanın önünü alacak olan da, müsebbibi olan Recep Tayyip ERDOĞAN’dır. Başka birilerinin bu keskinleşmeye çare olması mümkün değildir.
301 insanımızı kara toprağa vermişiz ve acısı unutulmayacak kadar içimizi yakmış, ama biz kayıkçı kavgalarından kurtulamıyoruz ve kim kime ne dedi, gazetelerde ve televizyonlarda kim ötekiler için ne söylediği takip etmek zorunda kalıyoruz.
301 Türk gencini toprağa vermişiz, bu kadar insanın ocağına ateş düşmüş ve bu ateş hepimizi sarması gerekirken tokatlar, tekmeler, yalan haberler, karşılıklı suçlamalar daha öne çıkmış bulunmaktadır.
301 yiğidimizin acısını paylaşmak yerine, iktidarın, hatta iktidarında değil, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın zarar görüp görmeyeceğinin tartışmasını, hem de en nefretli bir biçimde yapıyoruz.
Bu durumda, bu ortamda bırakın kömürü, bırakın madenciyi, vicdan var mı, inanç var mı soruyorum…
Bırakın 301 Türk gencinin bu kadar açık ihmallerle şehit olmasını, daha yüzlerce gencimizi, insanımızı toprağa versek yine de tartışma konumuz, bir kişinin iktidarının zarar görüp görmeyeceğine düğümlenecek sanki.
Çünkü, bu aşamadan sonra, bu kutuplaşma ve bu keskinleşme durdurulması zor hale gelmiştir. Hatta, Recep Tayyip ERDOĞAN, keskinleşmenin artması kutuplaşmanın keskinleşmesi için her gün yeni, yeni icatlar bulmaya devam etmektedir. Bu nedenle, bu kutuplaşmanın önüne geçmek için, herkesin, her kesimin daha dikkatli bir dil kullanması, gerçekleri kabul etmesi ve taraftar olduğu anlayışında eksiklerinin olabileceğini kabul etmesi gerektir.
Hiçbir kimse hatadan münezzeh değildir. Herkes, hata yapabilir. Önemli olan, hata yapanın hata yapabileceğini kabul edebilmesidir. Hele, hata yapanların yakınları tarafından alkışla karşılanması, hata yapanların hatalarına devam etmesi anlamı taşır. Bu gerçekler ortada dururken, bu gerçeklere göre davranmamak, hepimizin zararına gelişmelere ve sonuçlara götürür.